Acı Gerçekler
3 Mart 2009 Salı, 00:39
28 Şubat 2009'un Radikal Cumartesi'sinde yine beni benden alıyor Ayça Şen:
"...Evet, biraz saçmalıyorum belki ama eğer saçmalıyorsam, tıpkı baharın gelişinde danaların sevinç içinde arka ayaklarını zıplata zıplata koşturması, karların eriyip içinden çiçeklerin görünmesi, uzun zamandır Alpler’de baharı bekleyen Heidi’nin coşkusuyla kırlara koşması gibi, poyraz esen dağ havasını sonunda ciğerlerimde hissetmemdendir.
İşte gerçek özgürlük.
Şu anda bu satırları yazarken, Memo aldığım bir sürpriz yumurtanın oyuncağını beğenmediği için aşırı bir kaprisle yere fırlatarak ağlıyor.
Ne için peki?
Bu mutluluk hissini neden duyuyorum ki ben şimdi?
Durup dururken neden yani; bakalım çocuklar bizim mutlu olmamızı istiyor mu?..."
Boşverin cümlenin başını sonunu, manayı çözmüş mü, ona bakın siz.
[Okur Yazar] [Ece Böcee] | Gönderen: nergis | Yorumlar (0)
|
Bu Kamel Melun
19 Mart 2009 Perşembe, 01:47
'Bukalemun'un Hollandacasını öğrendim bugün. İngilizceden de tahmin edilebileceği gibi, 'kameleon' (chameleon). Böylece bazı kelimeleri bizim yanlış bildiğimiz, çocukların doğrusunu söylediği iddiam desteklenmiş oldu (ör. 'kipat'). Ece ona hep 'kalemun' diyordu. Ayrıca bu garip benzerlik bana, ismin Türkçe'ye geçerken bir yanlışlık kurbanı olduğu izlenimini verdi. Tıpkı meşhur kanguru hikayesinde olmadığı gibi.
[Bır bır bır] | Gönderen: nergis | Yorumlar (2)
|
Marka Düşkünü
22 Mart 2009 Pazar, 11:38
Markette gezerken logosu, ambalajı, rengi, şekli şemali Türkiye'den tanıdık -tanıdık demek hafif kalır, çok bilinen, beynimize kazınmış- bir sürü ürün görüyorum. Bunların bir kısmının burada isimleri değişik. Bazılarını alırken dikkat etmemişim bile, sonradan fark ettim. Mesela:
Algida - Ola
Kosla - Vanish
Yumoş - Robijn
Orkid - Always
Patos Critos - Bugles (Smiths)
Prima - Pampers
Johnson&Johnson - Natusan
McCormick - Silvo
Selpak - Lotus
Bunların dışında ismiyle birlikte tıpatıp aynı olan ürünler de var. En çok da temizlik malzemelerinde. Ariel, Omo, Cif gibi markaları bulmak çok normal geliyor da, raflarda her Vim görüşümde şaşırıyorum. Türk markası değilmiş, kimin aklına gelir kırk yıllık Vim'in yerli malı olmadığı? Yengeme temizliğe gelen bir teyzenin Vim'e 'Nüm' dediğini anlatmıştı da kuzenler, ölmüştük gülmekten. Meğer çok ayıp etmişiz, kadıncağız yabancı dil bilse temizlikte ne işi var?
[Delft'te] | Gönderen: nergis | Yorumlar (5)
|
Bahar
30 Mart 2009 Pazartesi, 15:23
Yaşasın, bahar geldi!
Geldi değil fışkırdı demek lazım aslında. Ne bereketliyse topraklar; duvarlardan, taşların arasından, her yerden filizler fışkırıyor. Hemen de uzayıveriyor boyları. Şu sol üstteki, bizim bahçede yolun ortasındayım demeden çıkıp, ben daha fotoğrafını çekemeden büyüyüverdi. Sağdakiler de Kasım ayında diktiğimiz soğanların filizleri. Onları da yavruyken çekecektim, bir anda uzayıverdiler. Hepsi bizim diktiklerimiz değil tabii, boş sandığımız toprağın altı soğan doluymuş anlaşılan. Bu sıkışıklıkta açabilirlerse hangileri bizim anlayacağız. Sol alttaki de bahçemizin bu bahar ilk ve şimdilik tek çiçeği.
Havalara gelince.. Günler hızla uzuyor, şu bulutlar bir gitse, güneşi daha fazla görebileceğiz. Şimdilik sadece sabah erken saatte parlayıp, çocukları 6-6.30 civarı uyandırıp ondan sonra kayboluyor. Saatler ileri alınınca yeniden normal saate geldi Ece'nin uyanma vakti ama çok sürmez çünkü güneşin doğuşu 15 günde 45 dakika erkene geliyor. Batışı da aynı şekilde, hergün ikişer üçer dakika gecikiyor. Yani her on günde gün bir saat uzuyor. Kışın neye uğradığını anlamıyor insan aynı hızla kısalırken. Şimdi daha çok farkediliyor, ara sıra güneş parladığı için. Ama şu dengesiz hava durumu yok mu... Yolda mesela, yanlış kaldırımda yürüyorsanız eğer, iliklere işleyen rüzgar eldiven giydiriyor, paltoyu boğazına kadar ilikletiyor. Karşı kaldırıma geçer geçmez de bir buhar bulutu çıkarıyor insan. Gözde güneş gözlüğü, elde şemsiye her daim...
İlkbahar çok güzel ama sonbaharla birleşip toplam sekiz ay sürdüğü zaman bıktırıyor.
[Delft'te] | Gönderen: nergis | Yorumlar (1)
|