The Culture, Ingsoc, ve üzerime düşürdüğü gölgeler
6 Ocak 2009 Salı, 23:58
Açtım Orwell'den Nineteen Eighty-four' okuyorum şimdilerde.
Tekrar okuyorum demeye dilim varmadı.
Aslında hayal meyal ilkokul sonlara doğru okuduğumu hatırlıyorum, pek birşey aklımda kalmamış, çok küçüktüm diyip geçiştirelim bu konuyu şimdilik.
Aynı anda da cebimde Culture serisinden romanlarla dolaşıyorum, daha yeni "Inversions"'u bitirdim.
Ve yeni kafama dank etti (günaydın),
'The culture' aslında 'Ingsoc' un hafif farklı belki daha da acımasız halinden başka birşey değil!
Zavallılar.
Sevgili 'ütopyamız'da bir yönetici (Büyük 'Mind'lar), bir orta ('Special Circumstances' tayfası), bir de alt (insanımsı kökenli sevgili standart 'culture' vatandaşı) sınıfdan oluşmuyor mu?
İyi de bu toplumda herkes istediği kadar şeye sahip olabilir, herkes istediği gibi davranabilir, nereden çıktı bu sınıflaşma?
A-ha, işte sorun tam olarak bu yanılsamada. Kitapların benim kafamda oluşturduğu tipleme kadarıyla konuşuyorum, gidip normal bir 'culture' vatandaşına yukarıdaki gibi 'sizde sınıflaşma var' derseniz karşılaşacağınız cümle bu olacaktır. Kendilerinin istedikleri herşeye sahip olduklarına ve görülebilir çevredeki bütün diğer 'culture' vatandaşlarıyla eşit olduklarına dair sarsılmaz bir inanç sahibiler.
Peki bu sıradan 'culture' vatandaşı bir 'mind' kadar düşünme yetisi isterse ne olur? Bir 'mind' kadar düşünme yetileri yoksa kendi kaderlerine ne kadar hükmedebilirler ('The State of the art'tan 'A gift from culture' mesela) ?
Demek ki neymiş, 'the culture' denilen sosyal sistemde geçerli olan 'para birimi' bilgi, ve bilgi üretme kapasitesi. (Bakınız 'Excession', ah serinin en hoşuma gidenlerinden biridir kendisi).
Alt tabaka belirli bir süre yaşayıp, çarkların dönmesine yetecek kadar 'culture' üretip, usluca ölmenin erdem olduğuna inandırılmış bir topluluk. Bunun aksini düşünen kahramanlarımız var tabi, ama özgürlük ve eşitlik hayalleri içinde bu kadar kendini beğenmiş bir topluma nasıl derdini anlatırsın (ah Bora Horza ah)? . Al sana 'Ignorance is Strength'.
Alt tabakanın 'eşitlik' hayali efektif bir şekilde susturulmuş.
Bir de bunlara en büyük arzusu yönetmek olan orta (düşünme kapasiteli) sınıf 'special circumstances' e sağlanan sanal üstünlük ve yönetimde olma hissini ekleyelim. 'Culture' üzerinde hiç bir etkisi olmayacak binlerce minik ırka çobanlık yaparak kendilerini tatmin etme peşindeler, bu sırada 'Excession' da ucunu gördüğümüz 'sleeper service' ve iş arkadaşı üst-'mind' lar 'culture'un kendisini el altından yönetmekle meşguller. SC'de herkes kendi kapasitesi kadar yönetme peşinde, ve sürekli 'Culture'un filozofik özgürlüğünü kanıtlamak için bir savaş halindeler. Alt sınıf da dahil bütün düşünme yetileri, üretilen 'culture' bu filozofik savaşa aktarılıyor ('the player of games' diyelim mesela). Alın size 'War is peace'.
'Freedom is Slavery' için de, her ne kadar ucundan teğet olsa da 'Consider Phlebas' daki her nasılsa bilgi üretme yetisi 'mind' lardan bile üst seviyeye ulaşmış zavallı psişik kadıncağızı göstermek isterim.
İkna oldunuz mu? Olmadıysanız bile şunu iyi düşünün: En acımasız hapishane bence içinde olduğunu farketmediğiniz hapishanedir.
Bunca şeyden sonra beni sorarsanız,
sarsılmaz çokbilmişlik gardiyanım
bildiÄŸiniz gibiyim iÅŸte.
Bir de kimseye üstün olma çabam yoktur.
Ah!...
[Düşünce/Yorum] | Gönderen: obm | Yorumlar (1)
|
Yorumlar |
özgürlük [Turan, 14 Ocak 2009 Çarşamba, 17:35]
Zamanında Skinner "Lack of constraint is not freedom." demiş. Sonra da Le Guin "Düşüncelerimize sahip olurlarsa parmaklıklara ihtiyaçları kalmaz." gibi birşeyler demiş; bu da bayağı önce olsa gerek ama ben yeni okudum.
|
|