Komşularım...
1 Ağustos 2014 Cuma, 08:30
...(Meksika-Alman bir çift) Meksika'ya dönmeden önce beni yemeğe davet ettiler. Eşi bana ayrılık hediyesi olarak bir anahtarlık verdi. Küçük, belli ki el yapımı bir kuklanın başına anahtar takmak için metal halka eklenmiş. Kukla shinobi shozoku modu bol siyah elbiselere bürünmüş bir kadın. Üstünde güney Amerika tarzı renkli desenli bir şal, sırtında bir bohça, elinde de büyük bir sopa var. Bu nedir diye sordum. Bölgelerindeki (yalnızca kadınlardan oluşan) ayrılıkçı gerillaların kendilerini tanıtmak için hazırladıkları anahtarlıklardanmış.
[Tamamen gerçek insanlarla alakasız hikayeler. ] | Gönderen: obm | Yorumlar (0)
|
Bayan S. ve kızı C.
31 Temmuz 2014 Perşembe, 23:11
Annesinin boşandığını C.'den duydum. Lise 2 deydim galiba. Bayan S.'yi de, (eski) eşi B.'yi de tanırım. Öyle çok yakın değiliz, ama tanırım işte. C. çok güzel kızdır. Benim dahil olduğum kategorinin çok üstünde, aramızda "tanıdığın tanıdığı" şeklinde plastik bir ilişki var.
Aradan yıllar geçti, hala Bayan S.'den daha çekici bir insanla tanışmadım . 40'a yakın yaşı her nasılsa kendisini daha da çekici yapmış.
Bay B. ise bildiğiniz sıradan birisi. Şimdi suratını gözümün önüne getirmekte zorlanıyorum. İyi bir işi var. Epey de para kazanıyor. Nazik, sessiz. Kızını çok sever ve şımartır. Bildiğim kadarıyla karısına da sırılsıklam aşık. Ne yazık ki Bay B. görünüşünden kişiliğine iliklerine kadar sıkıcılık illetinden müzdarip.
Bay B. Bayan S.'yi başka birisiyle yakalamış. Sanıyorum flört ederken, pek emin değilim.
Çılgına dönmüş. Evi terketmiş. Haftalar sonra ortak bir arkadaşlarının baskısıyla buluşmuşlar.
Bay B. Boşanmak istiyorum demiş. Bayan S. Emin misin? Çok üzülürsün diye cevap vermiş. Bay B. Eminim demiş. Boşanmışlar.
Bayan S. doktordur, ama çok çalışmaz. Öğleden sonralarını sosyal aktivitelerine ayırır. Hilton'un klubünde sıkı bir çevresi vardır. Hilton o zamanlar Ankara, ve hatta İstanbul'dan Ankara'ya iş halletmek için gelen zenginlerin yegane toplanma mekanı.
Boşanma işlemleri tamamlanır tamamlanmaz Bayan S. Hilton'a gitmiş. Kendisiyle ilgilendiğini bildiği (ve zengin) birkaç arkadaşını bir masaya toplamış. "Ben boşandım, tekrar evlenmek istiyorum, benimle evlenmek isteyen var mı?" diye sormuş.
Masadan dört taliple ayrılmış.
Akşam C.'nin önüne taliplerin fotoğraflarını koymuş. Bunlardan birisi ile evleneceğim demiş. Oturmuş beraber birini seçmişler: Bay K.
Bay K. "Sana yıllardır aşığım, ama olanları biliyorum, böyle birşeyi bana yapmayacağına söz verir misin?" diye sormuş. Bayan S. "Benim doğam bu, hiç bir şeye söz veremem" diye cevap vermiş. Bay K. yine de evlenme teklifini kabul etmiş.
En son C. ile 7 yıl önce karşılaştım. Bayan S. yi sordum. İyi dedi. Şu anda gemiyle Fransız rivierasını geziyor. Eşi kendisine evlilik yıldönümünde bir gemi hediye etmiş. Ortalama üç günde bir ve haber vermeden Bay K. İstanbul'daki işi bırakıp kendisine katılıyormuş. Geminin özenle seçilmiş bir personeli varmış. Galiba birilerine de takip ettiriyormuş.
Bayan S. Bu kadar takipten sıkılmıyor mu diye sordum, yo, aksine çok mutlu dedi.
Bay B. ise boşandıktan birkaç yıl sonra işini batırmış. Şimdi birisinin yanında çalışıyormuş. Tekrar evlenmemiş. Çeşitli hastalıklarıyla boğuşuyor dedi. Annesinin resmini hala başucunda tutuyormuş.
[Tamamen gerçek insanlarla alakasız hikayeler. ] | Gönderen: obm | Yorumlar (0)
|
Akıllı antibiyotik
23 Haziran 2014 Pazartesi, 18:39
-Sonuçlar nasıl? İşe yarıyor mu?
-(dalgın, başını ekrandan ayırmadan) Evet, evet, vektörler hesapladığımız standart sapma dahilinde, hatta üçüncü aşama beklediğimizden daha önce başlayacak gibi. Ateşi yükselmeye başladı bile.
-Hahaha! Biliyordum. Bunu kutlamamamız lazım! Tam bugün için sakladığım çok güzel bir şampanyam var.
-(sıkıntılı) bu kadar erken kutlamaya başlama bence.
-Niye canın sıkkın? Çok büyük bir başarı elde ettik. Bu ગ્રહ'nun bile işe yaramadığı bir hastada ilk umut verici gelişme. Bundan sonra ne olursa olsun tıp tarihine geçeceğimiz kesin.
-Peki ne pahasına?
-Ne demek istiyorsun?
-Bu akıllı antibiyotikler, nasıl diyorlardı, nanotik mi? Nasıl çalışıyor biliyor musun?
-Yani, prensiplerine biliyorum, mucize gibi birşey aslında, hücreye zarar vermeden membranına yapışmış kontenjanı temizliyor, ve kendisini imha ediyor. Yan etki şansı sıfır! Yüzyıllarca doktorlar böyle bir ilaç hayal etti. Şimdi gerçek! Yaşadığımız çağın mucizesi!
-Evet, detaylarını biliyor musun?
-İtiraf etmem lazım, hayır, anlamadım, ne mekatronik ne bulanık mantık konusunda o kadar iyiyim.
-Ben baktım.
-ve..
-Şimdiye kadar bunun kadar karmaşık bir yapı hiç görmemiştim. Haftalarca kodu anlamaya çalıştım. Beceremedim. En sonunda şirketi aradım
Şirket beni bekleme çemberine aldı.
-Bekleme çemberi?
-Hani şu şirketlerin bir şeye cevap vermek istemediğinde yaptıkları numara. Uzun, kompleks, dairesel baştan savma rutinleri.
Bağlantılarımı kullanmak zorunda kaldım. Etik kurulunu çağırmakla tehdit ettim.
-O kadar mı merak ettin.
-Evet. Sonunda itiraf ettiler. Kodu onlar da anlamıyor.
-Nasıl yani?
-Kodun yazarı bir akıl hastanesinde. Çoğu zaman ne dediğini anlamak mümkün değil. İsmini tahmin et: INRI!
-Bulanık mantığın deha çocuğu! Hani şu 12 yaşında profesör olan velet.
-Evet, şimdi akıl hastanesinde, bütün üst düzey yeteneklerini kaybetmiş.
-Yazık
-Nanotik onun eseri. Belki de son eseri. Belki de hastaneye düşmesinin sebebi budur. Şimdi bunu dinle: INRI'nin notlarından anladığımız kadarı ile nanotiklerin hepsi birbirinden yeteri derecede farklı, bu sayede kontejenle savaşabiliyorlar.
-Nasıl yani?
-Her nanotik çoğaldığında yeni nanotiğin programı ana nanotiklerden farklı. İşin sırrı bu mutasyonu kontenjanın savunmasından daha hızlı yapmak, bu sayede kontenjan kendini savunamıyor.
Buraya kadar çok zor değil.
INRI'nin dehası iki noktada devreye giriyor: Birincisi mutasyonu belirli bir vektör dahilinde tutabilmek. Her nanotik birbirinden görünüşte farklı, ama aslında aynı çekirdek kod devrede. Bu programda o kadar özenli gizlenmişki nanotikler aynıdalığın "farkında değil". Kısa zaman korelasyonunda özgün davranıyor gibi gözükselerde uzun zaman korelasyon vektörünü çekirdek kod belirliyor. Bir nanotik bu aynıdalığın farkına varınca genelde kendini yokediyor ve sinyal ölüyor. Sinyal ölmese bile çoklu kanaldan güçlü bir "her nanotik farklıdır" sinyali yayılıyor, aynıdalık sinyalinin bununla başa çıkması mümkün değil, etki lokal kalıyor.
Çekirdek kodun amacı kontenjanı yoketmek.
İkinci nokta ise dahice basit. Nanotiklerin fonksiyonu kontenjana bağlı. Kontenjanın ürettiği bir kimyasal olmadan nanotikler yaşayamaz.
-Ders için sağol, ama hala nereye gelmek istediğini anlamadım.
-Biliyorsun ગૈયા geldiğinde durumu oldukça ilerlemişti. Ne kadar süredir nanotik tedavisi devam ediyor? Acaba INRI nanotiklerin bu kadar uzun çalışmak zorunda kalacağını hesaba kattı mı?
-Niye kendisine sormuyorsun?
-İlk sorum buydu. Mantıklı bir cevap alamadım. Nanotikleri duyunca histerik bir şekilde üstüme saldırdı. Bayıltmak zorunda kaldılar. Beni artık hastaneye almıyorlar.
-Anladım. Peki ne ters gidebilir?
-Mutasyon. Sinyalleri takip ediyorum, çekirdek kodun işleyişini etkileyebilecek sinyaller üremeye başladı. Seviye 3'e girerken nanotikler kontenjanın kimyasından bir geridönüm sinyali almaya başladılar. Kendini devam etme sinyali çekirdek sinyalinde parazit oluşturmaya başladı.
-Durum çok mu kötü?
-Aslında değil. Nanotikler bir ara kontenjanı yoketmek dışında kendilerini devam ettirmek üzere mutasyon geçirmeye başladılar, hatta bir ara vektörleri kendilerini kontenjan yapacak yöne dönüyordu. Endişelendim ve ગ્રહ için ön safhayı başlattım. Düşünsene! Nanotikler bir kontenjan haline gelirse bu şimdiye kadar gördüğümüz en ölümcül hastalık olur!
-Ama yapmadın.
-Gerek kalmadı. Araya yeni bir sinyal girdi.
-INRI?
-Belki... Bilmiyorum.... Nanotikler yeni bir sinyal takip etmeye başladılar. Hatta birbirlerine dönüyorlar galiba, anlamıyorum, çok karışık, ama kendini koruma sinyali ihmal edilebilir seviyelere indi. Ana vektörü hala çekirdek kod belirliyor.
şimdi takipteyim. Üçüncü seviye başladığında hücrenin yüzeyinde güçlü kimyasal değişimler olacak. Nanotikler yine kontenjan vektörüne girerse ગ્રહ'nin ikinci aşamasına geçeceğim. Aslında bu yaptığım yüzünden birkaç kere nanotiklerde kendini koruma sinyaline sebep oldum. INRI her ne yaptıysa çok bir hasar vermedim gibi duruyor. Şimdilik herşey kontrol altında, ama aşamayı çekmeye cesaret edemiyorum. O yüzden ekranın başında durumu bizzat takip ediyorum.
-Anlıyorum. Seninle kalsam iyi olacak.
-Sağol.
...
-Bazen nanotiklerin ne "düşündüklerini" merak ediyorum.
-Düşünmek mi? Onlar sadece makine.
-Öyle mi dersin? Ben bizden daha az karmaşık olduklarına emin değilim. Acaba bizim evren ve dünya ile ilgili teorilerimiz gibi onların da hücreler ve ગૈયા hakkında teorileri var mıdır? Küçük üç boyutlu algılarında acaba evreni nasıl algılıyorlardır?
[Tamamen gerçek insanlarla alakasız hikayeler. ] | Gönderen: obm | Yorumlar (0)
|
Bay T.
9 Haziran 2014 Pazartesi, 19:52
Bay T. Hollanda'da bir çingene kız tarafından lanetlenmiş. Aralarında ne geçti, kız niye böyle bir şey yaptı bilmiyorum. Muhtemelen Bay T. kalbini kırmıştır.
Ben bay T. ile yaklaşık 7 sene önce tanıştım. Daha gençti. Başına gelen bu işi henüz bir lütuf olarak görüyordu.
Nasıl anlatmalı.... Bay T. nin laneti karşı cinsi çok tatmin edebilmesi. Tam olarak nasıl çalışıyor bilemiyorum. Gördüğüm kadarıyla bir dokunuşu bile yetiyor.
Bay T. öyle pek de yakışıklı bir insan sayılmaz. Yani bildiğiniz, sıradan birisidir demek istiyorum. Belki biraz normalden uzun, ama öyle sokakta kızların dönüp arkasından baktığını görmedim. Üstelik görünüşüne, giysilerine de pek dikkat etmez. Üstüne bir de bir sürü fiziksel ağrıdan ve kronik sinuzitten müzdariptir.
Bana durumu anlattığında inanmadım. Ergenlerinin anlattığı hikayeler gibi geldi. İnanmadığımı farketti, "bak" dedi, "göstereyim". Yan masadan bayan E (astrofizik) kendine meyve suyu alıyordu. Bayan E. partilerde içmez. Koyu katolik bir aileden geliyor. İtalyan kızların o kendine has kendini beğenmişliğini bağnazlıkla birleştirmiş, kendine aşılmaz bir duvar örmüş. Bay T. kendine bira almaya giderken kızın omuzuna hafifçe dokundu. 15-20 dakika sonra evin nispeten daha sessiz mutfağında Bayan E'nin omuzuna masaj yaparken gördüm. 1 saat sonra partiden beraber ayrılrken bana el salladı. Bundan sonra bir ay kadar Bay T. yi görmedim.
Bir dahaki görüşmemizde bayan E. yi sordum. "Ayrıldık" dedi.
Bu kısım gerçekten lanetin bir parçası mı yoksa Bay T'ye özel bir sonucu mu, pek emin değilim . Bay T'nin ilişkileri asla uzun süremiyor.
7 yıl önce bundan çok da şikayetçi değildi. Ben de onu uyaracak kadar hayatta deneyimli değildim.
Kızların arasında Bay T.'nin "yeteneği" oldukça hızlı yayıldı, ve bir anda çok popüler oldu. Bu hikayelerin bir kısmını bizzat gördüm, ama detaylara girmemek sanırım daha iyi olur.
Yıllar sonra İtalya'dan bir arkadaşımla Bay T'yi Almanya'da yaşadığı şehirde görmeye gittik. Bizi gördüğüne çok sevindi. Biz ise Bay T'yi pek iyi durumda bulmadık işin doğrusu.
Bay T.'nin ünü bulunduğu şehire de oldukça hızlı yayılmış. Bir şehirde yabancı olmanın zorluklarını nispeten çok daha az yaşamış. Ama zaman ilerledikçe durumu daha da kötüleşmiş. İlişkileri giderek daha da kısalaşmış.
Kendini dairesine kapatmış, mümkün olduğunca izole bir yaşam sürmeye çalışıyordu.
Geçen gün yine Bay T. beni aradı. "Kendimi çok kötü hissediyorum, vaktin varsa buluşabilir miyiz" dedi. Münih'te buluştuk.
Bay T. yi hiç bu kadar kötü görmemiştim. Uzun süredir uyuyamıyorum, yavaş yavaş akıl sağlığımı kaybettiğimden endişeleniyorum dedi.
Bir kıza sırılsıklam aşık olmuş. Sana aşığım dediğinde kapı önüne konulmuş.
"Bu ilk defa olmuyor" dedi.
Bay T. ve benim sorunlarımız benzer olsa da işin kökündeki dertlerimiz birbirinin zıttı. Birbirimizi pek anlamıyoruz. Yine de ikimiz de birbirimizi teselli etmeye çalıştık. Umarım derdine bir çare bulur.
[Tamamen gerçek insanlarla alakasız hikayeler. ] | Gönderen: obm | Yorumlar (0)
|