Cumhuriyet bayramınız kutlu olsun
30 Ekim 2009 Cuma, 00:01
Sabah 4 ten beri ayaktayım, ama uyuyamıyorum hala, düşüncelerim karmaşık, kesik kesik, karanlık.
Demin Türkiye istatistik kurumuna girdim, kurcaladım biraz. Karşıma şöyle bir tablo çıktı.
YIL İhracatın ithalatı karşılama oranı
1996 %53.2
1997 %54.1
1998 %58.7
1999 %65.4
2000 %51.0
2001 %75.7
2002 %69.9
2003 %68.1
2004 %64.8
2005 %62.9
2006 %61.3
2007 %63.1
2008 %65.4
En son 1946 yılında %100 ün üzerinde olmuş bu oran (%180)
Dışarıya verdiğimiz malların toplam değeri dışardan aldığımız malların toplam değerine yetmiyor, hem de yıllardır.
Üstelik aradaki fark öyle vergi kaçakçılığıyla yastık altıyla falan izah edilecek gibi değil, her yıl için USD cinsinden 12 haneli rakamlar.
Benim merak ettiğim madem böyle, bu adamlar bu malları yıllardır bize nasıl ve niye veriyor?
Ä°yi bayramlar.
[Düşünce/Yorum] | Gönderen: obm | Yorumlar (0)
|
Uyku, ben ve yine ben
29 Ekim 2009 PerÅŸembe, 11:25
Şu anda İstanbul'dayım.
Atatürk havalimanında bekliyorum.
Dalaman'a zar zor yetiÅŸtim.
Birazdan da Ankara'ya doÄŸru yoluma devam edeceÄŸim.
Uykum var,
ve uykulu olduğumda iyice bastırıyor.
Turunç'taki konferansta Erinç bir hikaye anlattı. Lisans mezuniyetinde mini tez benzeri birşey yapıyorlarmış vaktinde. Daha sonra öğrencilerin seviyesi nedeniyle vazgeçmişer. Örnek sordum, "mesela", dedi, "Benim katıldığım sunuşlardan birinde öğrenci hidroelektrik santrallarını anlatıyordu, anlattı işte baraj göllerini falan, bitirdi sonra. Eee dedim, nasıl elektrik üretiliyor bundan, bana yarım saat boyunca elektriğin baraj gölünün üzerinde biriken çalı çırpı vb.nin dibe çökmesi sayesinde üretildiğini anlattı, biz bu insanları bile mezun ediyoruz, en azından zaman harcamalayım dedik "
Hahahaha- ha ha ha ha..........
Bir an bu "öğrencinin" akıl almaz tembelliğini, bununla ilgili yürek titreten sürüyle mazareti, bir üniversitenin utanmadan belirli kriterlere bariz bir şekilde uymayan kişileri o konuda uzman ilan etmesini ve yine bununla ilgili yürek titreten mazeretleri geçelim.
Varsayalım ki baraj denilen nesne insan yapısı birşey değil. Bir işlevi var, bunu biliyoruz, ve belirli bir yapısı var, aşşağı yukarı bunu biliyoruz.
Yukarıdaki açıklama çok da mantıksız gelmiyor o zaman? Niye olmasın? Belki barajın dibinde onları Red-Ox a sokan birşey vardır, baraj gölleri de aslında dev bir midedir.
Ta ki birisi çıkıp "Yahu buradan o kadar su akıyor aşşağıya, bak çıkan sudaki olması gerekenle ölçülen akı hızı farkı da barajdan çıkan enerji ile yakın mertebelerde" diyene kadar. Okkam'ın usturası gereği bir öncekii açıklama birkaç on yıl sonra "Bilimin komik hataları" kitabında derlenene kadar unutulmalı.
Mı?
Şimdi bu "Cutting-edge" solid state teorilerle çalışmaya başlayana kadar bu konuyla ilgili görüşüm aşırı derecede romantikti.
Safkan teorik olduğun sürece istediğin kadar romantik olmak serbest tabi. İstediğin gibi düşün, o-hoo ortalıkta baraj diye birşeyi gören/umursayan insan sayısı bir elin parmağını geçmedikçe isterse pembe filler baraj gölü üzerinde deve güreşi yaparken üretsin enerjiyi, kime ne?
Çok ilginç şeyler görüyorum/yaşıyorum.
Ne yazık ki benim durumum da benzer. Elimde nadide birkaç molekül, sağlam birkaç teorik fizikcinin geliştirdiği yaklaşımlar demeti, barajı modellemeye çalışıyorum.
Bazen işe yarıyor bazen işe yaramıyor, varsaymı üzerine varsayım üzerine varsayımların doğasıını gördükçe çalışmadığı değil de çalıştığı sistemlere şaşıyorum, yine de çalışmaya devam ediyorum.
Ya tutarsa?
Belki de yeteri kadar tecrübe kazanırsam biraz daha iyi birşeyler yapabilirim.
| Gönderen: obm | Yorumlar (1)
|
Last.Fm eÅŸleniÄŸi aramaya devam
7 Ekim 2009 Çarşamba, 16:47
Yahu bu Last.fm muadilleri hep Amerikan vatandaşı olma ön şartı arıyor. Bi benzerini bulamadım
Şimdiye kadar bulduğum şarkı içerikli siteler:
The Hype Machıne
Soma FM
ShoutCast
Aramaya devam
[Şundan Bundan] | Gönderen: obm | Yorumlar (2)
|
SoluklaÅŸmak
7 Ekim 2009 Çarşamba, 13:36
Bir yerlerde izlemiştim. İsmini hatırlamıyorum şimdi. Bir çocuk vardı. Sevdiği bir arkadaşını soruyordu sağda solda. Kaçamak cevaplar. Israr edince buluyordu, şans eseri, gözünün ucuyla, aynı yerdeymişler ama nedense farketmemiş.
Ama nedense arkadaşı hatırladığı gibi değil, durgun.
Ertesi gün hepten yok oluyor.
Kimse varlığını hatırlamıyor bile, sorduğu insanların garip bakışları altında eziliyor.
Arkadaşı hiç varolmamış gibi.
Daha sonra arkadaşının "ruhunun yenildiğini" ve bu kaybın dengeyi çok şiddetli sarsmaması için yerine bir "geçici" konulduğunu, bu "geçici"lerin amacının ruhu yenilen insanın varlığını hafifçe soluklaştırmak olduğunu öğreniyor.
Eh, japon çizgifilmi olunca ne beklersiniz, alıyor eline büyük dededen kalma kılıcı, başlıyor ruh yiyen başı boş kalmış eski zaman tanrıların kafasını koparmaya.
[çizgi] | Gönderen: obm | Yorumlar (2)
|
Bisiklet
5 Ekim 2009 Pazartesi, 21:51
Gelirken bisikletimin bilgisayarını kurcalayasım tuttu,
Evet, Temmuz ayından beri bisiklet birincil ulaşım aracım olmuş durumda.
Toplam 870 Kilometre binmiÅŸim.
İlk 30-40 kilometre en acısıydı. Daha sonra alışıyorsun, insan nelere alışıyor zaten.
Maksimum hızım 43.4 km/s
Ne büyük hızmış yahu. Bisikletin üstüne tam yattım, saldım kendimi yoldan aşşağı. Uçma hissine en yaklaştığım andı benim için.
Ortalama 17 km/s
Neden, yokuş çıkarken 5 km/s 'ı aşamıyorum da o yüzden. Normal yollarda ortalama 26 km/s, iyi günümdeysem 30 km/s averajım.
Öyle işte. Alışkanlık yaptı meret. Geçenlerde 'üşenip' otobüsle gideyim dedim de, hakikaten çok aradım. Dur, bir ara fotoğrafını çekeyim de koyayım. Anı olsun.
[çizgi] | Gönderen: obm | Yorumlar (0)
|