Çiçek Güncesi / Nergis

Ana Sayfa || giriş

İstanbul Hatırası
5 Eylül 2007 Çarşamba, 22:29

Bugün bize Hande geldi. Çalışmıyor şu anda, ben de gündüzleri müsaittir, buluşsak diye aklımdan geçirmiştim ama söyleyememiştim, ne de olsa iki çift laf etme garantisi veremiyorum, mütemadiyen kulak tırmalayan bir ciyaklama eşliğinde süresi belirsiz bir buluşmaya da nasıl çağıralım insanları. Üstelik, Ece yüzünden erken biten son buluşmamızdan önceki görüşmemizi tam bir kabus olarak hatırlıyor olabilir, haksız da sayılmaz… (Ece’yi çarpmasın diye sadece tek camını açtığımız, tam dört kere trafiğin en civcivli yerlerinde durup çalışmayan bozuk arabamızla, cayır cayır sıcak altında oradan oraya “gezmiştik”.) Bizim (yaşadığımız) evde buluşmak bizim için daha pratik oluyor, sağ olsun, çok iyi etti gelmekle, inşallah fazla sıkılmamıştır. En nefisi de, Pazartesi-Perşembe 15-16 mesaimize iştirak etti ve numarayı düşürdü! Sayesinde vize bölümünden olumsuz cevabımızı 15.30 gibi aldık, yarım saat daha boş yere telefona yapışmamış olduk. (Biz haftalardır arıyoruz, Emre bir kere düşürebildi sadece, ben hiç başaramadım. Bu arada, beynime kazınan “ol (al) layns (lijns) ar momenterili (momenteel) jet” diye okunan cümleyle Hollandaca’ya hızlı bir giriş yaptım, İngilizce’ye çok benziyor, sökerim ben bunu iki günde.

Dün değil önceki gün de Turist gezisi yaptık. Ece’yi vapura (ve minibüse, otobüse, dolmuşa) bindirdik, demirhindi içirdik. Kadıköy, Eminönü, Karaköy, İstiklal Caddesi, Ali Muhiddin Hacı Bekir, Şampiyon, İnci (eve), Starbucks, simitçi güzergahını kucakta 11 kiloyla izledik. Puset taşımak zor olacaktı, Ece de yere bırakır bırakmaz serseri mayın gibi koşturmaya başladığı için Emre’nin belini epeyce zorladık ama çok güzel gezdik.

turist1


turist2


Şimdi Delft’e gidince ne arkadaş var ne tanıdık. Bir de Ece’nin yemek – uyku arası saat kısıtlaması, kış da geliyor, nasıl sosyalleşeceğiz bilmiyorum, eve tıkılıp kalacağım herhalde. Burada da herkes işinde gücünde, tatilinde.

Ne diyeyim, her zaman bekleriz…

[Bır bır bır] | Gönderen: nergis |  Yorumlar (1)

Göçebe-2
3 Eylül 2007 Pazartesi, 23:06

Anahtar, mendil, cüzdan. Evden çıkarken tekerleme gibi söylerim yıllardır. Önem sırasına göre unutmamam gereken üç şey. Sonradan cep telefonu da eklendi, yazın güneş gözlüğü filan, ama onlar önemsiz. “Geç kaldım, geç kaldım, anahtar mendil, cüzdan!” Böyle bir şeydi ama şimdi en önemli parça yok çantamda: anahtar. Çünkü evim yok!

Yerleşik olmayı severim ben. Hiçbir zaman (lisede filan bile) sırt çantamla dünyayı dolaşayım, sıkıldıkça yer değiştireyim, sürekli gezeceğim bir işim olsun gibi hayallerim olmadı. (Son iki işim (yani yaklaşık 11 sene)(11 sene! Aman Allahım!) gayet çok gezmeliydi ama en uzunu iki hafta süren (öff, en azından o iki haftalıklarda evli değildim. Baba ocağı ile insanın kendi evi arasında çok fark var.) ve sonra koşarak eve dönülen seyahatlerdi.) Neyse, karavan görsem tüylerim diken diken olur. Kampın k’sini duysam kaçarım. Filmlerde sirkte çalışanları görünce acayip üzülürüm. Caroline sirkte yaşayan biriyle kaçtığında inanamamıştım! Piyango çıksa ilk işim dünya seyahatine çıkmak değil ev almak olur. Tamam, gezmeyi severim, görmek istediğim bir sürü yer var ama evim beni beklesin lütfen. Gittiğim hiçbir yere yerleşmem; otelde, tatilde, misafirlikte eşyalarımı dolaba, çekmeceye filan koymam, bavuldan kullanırım. Güzel kıyafetlerimi götürmem, iki günlüğüne bile gitsem iğneden törpüye, yara bandından yedek mendile her şeyi taşırım. Evet evet, düşündükçe bir sürü şey çıkıyor. Atalarım göçebe olabilir ama ben değilim. Ve evim yok!

Markete girdik dün, evde eksik bir şey var mı diye bakındım şöyle, sonra hatırladım. Hiçbir şey lazım değil..

Ankara’daki plana göre bugün itibarıyla Hollanda’daki evimize taşınmış olacaktık. Çok şükür ki geçici olduğunu biliyorum bu durumun, inşallah aksi hiç başıma gelmez. Üstelik hala birlikte gideceğimizi düşünüyoruz, bu da çok güzel ve rahatlatıcı. Hayırlısı olsun, geç olsun güç olmasın, haydi olsun, haydi olsun…

[Bır bır bır] | Gönderen: nergis |  Yorumlar (0)

Göçebe
25 Ağustos 2007 Cumartesi, 17:00

Taşınmanın en zor kısmı:
Koli bulmak! En çok mesaiyi buna harcadık! Bu nasıl bir sıkıntıdır, niye boş koli satılmıyor, böyle daha mı zevkli oluyor acaba? Marketten randevu alıyorsun, bir de gidiyorsun ki, yarım saat önce biri gelip toplamış! Alakalı şeyleri boşluksuz bir araya getirmek de ayrı bir sanat.. Düşün düşün: “O hediye, bu belki lazım olur, kırılsa üzülür müyüm, kime versem işine yarar, madem atacaktık yıllardır neden burada duruyor…”

Oradan aldık buraya koyduk, attık, sattık, sardık, bağladık, taşıdık…
Evimizden çıktık.

Haydi hayırlısı…

[Bır bır bır] | Gönderen: nergis |  Yorumlar (2)

Geçen Günler
19 Ağustos 2007 Pazar, 00:07

6 Temmuzda yazmışım en son. Bu arada neler oldu neler.. Emre doktor oldu. Barış İtalya'ya gitti. Çok sıcak oldu. Tez jürisine girdim, üç ay uzatma aldım. Hemen hemen hiç öğle tatili yapamadan ve son gün mesaiye kalarak izne ayrıldım. Sular kesildi. Tatil - ziyaret karışımı bir seyahate çıktık. Artur'a gittik. Eşyalarımızı satılığa çıkardık. Büyük parçalar satılmadı ama Nihal ve Ceyhan sayesinde emin bir yere yerleşti. Evin boşalması tahminimizden biraz erken olduğu için annemlere taşındık. Uçak bileti için rezervasyon yaptırdık, günü geçti, tekrar yaptırdık. Gözlüklerimizi yeniledik. Hollanda'daki evimize yerleşme tarihimiz erkene alındı. Ve bunların tamamı bir ay içinde, %90'ı ise son 15 günde oldu. Hala evi boşaltmaya devam ediyoruz. (Boşalta boşalta bitiremedik. Güya az eşyamız var. Nasıl da birikiyor gerekli gereksiz bir sürü şey, hayret. Üstelik yaklaşık 17 ay önce Ece gelecek diye esaslı bir temizlik de yapmıştık.) Neyse, günlerimiz dolu geçiyor, durduğumuz nadir zamanlarda heyecanlanıyorum biraz. Birkaç gün içinde Ankara'dan ayrılacağız. Hep söylerim, değişiklik iyidir. Neler olacak bakalım..

Kırmızı paltomu versem mi?

[Bır bır bır] | Gönderen: nergis |  Yorumlar (2)

:(
6 Temmuz 2007 Cuma, 14:09

"Güce tapan bir kültürde büyüdüğümüz için ve yaya arabadan daha güçsüz olduğu için bütün trafik mantığımız arabalara göre, onlara öncelik vererek tasarlandı.
Trafik kültürümüz de böyle: Araba geliyorsa yaya koşmak zorunda mesela. (...) Güçlü olan, uyanık olan kazansın mantığı..."
demiş bugün Ece Temelkuran. Ben de aynı şeyi düşünüyorum. Hatta ne zamandır yazacağım, tatsız şeyler yazmayı canım istemediği için yazamıyorum. Bir takım uyanıklar yüzünden, hakkımız olan şeyleri almak için bile mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Ekmek alırken, karşıdan karşıya geçerken, kredi kartının aidatını öderken(!), yani en basit işlerde bile.. Eğer mücadele etmezsek daha çok para veriyoruz, daha kötüsüne sahip oluyoruz, daha azıyla yetinmemiz gerekiyor. Sinirleniyoruz, çantamızda levye taşımaya niyetleniyoruz, düzeltmek için hiçbir şey yapamıyoruz çünkü başkaları çantalarında hayali levyeler değil, bıçak, tabanca, kılıç, yumruk, küfür taşıyor. Bize de ancak "Ne zaman gideceğiz?" diye düşünüp beklemek kalıyor.

[Bır bır bır] | Gönderen: nergis |  Yorumlar (2)

Takvim

Aralık2012

Oca

P

S

Ç

P

C

C

P

28

29

30

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

16

17

18

19

20

21

22

23

24

25

26

27

28

29

30

31

1

Bağlantılar

Karalamalar
Epigraf
Baking Fairy
Ece'nin fotoları
Seksen Günde Devri Alem
Her Telden Bir Blog
Sütlü Kahve
Yaşam, Evren ve OBM Hakkında Her Şey

Resim Galerisi

Arama

Arşiv


powered by / kullanılan ana yazılım
GUBEN blogger by emre sururi

hosted by / barındırma
Fişek Enstitüsü Bilişim Hizmetleri
Fişek Enstitüsü Bilişim Hizmetleri
RSS Beslemesi
Yorumlar - RSS

Tüm Kategoriler
Bır bır bır
Okur Yazar
İş, Güç!
Ece Böcee
Lay lay lay
Yersen
Pusetle Seyahat
Delft'te
Natur
Bask Elleri
Çocukla Seyahat

<-Önceki || Sonraki->