Polyanna
16 Ekim 2008 Perşembe, 00:02
Yeni eve internet bağlanması beş haftayı bulacakmış. Ben de seviniyorum Ayça Şen’in yazıları birikecek, hepsini arka arkaya okuyacağım diye...
Eylül 2008
[Okur Yazar] | Gönderen: nergis | Yorumlar (0)
|
Atalet Momenti
15 Ekim 2008 Çarşamba, 23:32
Öyle zor geldi ki taşınmak... Zor kavuştuğumuz ilk evimizi -daha çok da zamanla kurduğumuz ve iyice alıştığım düzeni bırakmayı hiç istemedim. İçimde, bana ikide bir derin nefesler aldıran bir sıkışıklık -hareketli bir şey ama, bulut gibi, nimbus... Biliyorum tabii ne olduğunu: ‘bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ hissi. Hatırladığım, ilk kez liseyi bitirdikten sonra başıma gelmişti, bahçede. Kepleri vermeye filan mı gitmiştik kimbilir, ama son kez oralı olarak gittiğimi bildiğim gün. Tabii ki hiçbir zaman hiçbir şey eskisi gibi olmuyor; kötü bir şey de değil bu, hatta iyi bir şey ama bunu bilmek ayaklarımın geri geri gitmesine engel olmadı. Eşyaları bile benimsemişim; tencereyi tavayı, kepçeyi, leopar vazoları, havlumu astığım yeri, kırtasiye çekmecesini arıyorum el yordamıyla. Elbette ki bu yabancılık acemilikten. Yoksa, “Evim benim kalemdir.”, Wright haklı. Ev bu; o senin içine işler yaşadıkça, sen de onun içine işlersin. Yerleştikçe, şurasını burasını çekiştirip kendimize göre düzenledikçe buraya da bağlanacağım. Sonra burdan ayrılırken artık nimbuslar kümülüs mü olur, ortalığı sel mi götürür, Allah bilir...
Eylül 2008
[Delft'te] | Gönderen: nergis | Yorumlar (0)
|
Kara Kitap
14 Ekim 2008 Salı, 01:33
Geçen kış Türkiye ziyaretimizden dönerken Emre almıştı Kara Kitap'ı. Ben de Orhan Pamuk'un 'İstanbul'unu okumuştum sadece, hiç romanını okumamıştım. Ne ayıp, değil mi? Sadece ayıp değil, kayıpmış aynı zamanda. Şimdi buraya "Çok güzel yazmış, Nobel'i de helal olsun" filan mı yazayım? Levent görünce "Kara Kitap da kara kitaptır." demişti, ben de o kadar diyorum: Kara Kitap da kara kitapmış! Ayrıca, gördüğüm en ince işçilik. Gönlümüzün kitaplığında en üst rafa yerleştirdik. Biraz arabesk oldu ama ben o kadar yazabiliyorum işte! Sırada 'Masumiyet Müzesi' var -Leventle Hamiyet'in güzel sürprizlerinden biri. Hemen başlamayacağım ama; bu iyice sinsin, ondan sonra...
[Okur Yazar] | Gönderen: nergis | Yorumlar (0)
|
Pushing Daisies
12 Ekim 2008 Pazar, 00:51
Yahoo'ya bu resimle reklam vermişlerdi, orada gördüm. Sevindim sevindim başlıyor diye. Çıkınca hemen seyrettik ilk bölümünü, bugün de ikinci bölümü Psych'ın ardından ekranlarımıza geldi. Aslında ilk bölümden sonra, kavuşmanın sevinciyle yazacaktım bu yazıyı ama bir müddet geriden gideceğim ya burada, Pushing Daisies de nasibini aldı bu durumdan. Olsun, aynı sevinç devam ediyor hala! Tamam, biraz fazla tatlı olabilir ama hiç de boğazımızı yakmıyor. Ölüm temalı, her bölümünde cinayet işlenen bir dizi deyince akla gelebilecek en son şey. Yani şu dizi sadece kelime oyunları için bile sevilir bence... Komşu komşu hu huu, sana diyorum! Ayrıca üsttekini ararken bunları da buldum, atmaya kıyamadım, aynen yapıştırıyorum. Gözümüz gönlümüz açılsın. Hem bunlarda Digby de var:
[Bır bır bır] | Gönderen: nergis | Yorumlar (7)
|