Türkiye Çıkarması
21 Mayıs 2009 Perşembe, 00:44
Türkiye'ye gittik geldik. 14 aydır gitmemiştik, sandığımızdan daha çok özlemişiz. Tam turist modunda yedik, içtik, gezdik. Böyle söyleyince çok üstünkörü geliyor kulağa ama özellikle 'yedik' kısmı son derece büyük yer tuttu gezimizde. Ben şahsen yeşil erik ve marula acımadım. Bir de Ankara simidine... Müge'yle önceden yaptığımız listede eksikler kaldı tabii ama klasikleri kaçırmadık. Şimdi yiyen var yiyemeyen var; gurbet ellerde kendi kendilerine güllaç yapıp, kadayıfın ağızdaki çıtırtısını özleyenler ağlamasın diye anlatmayacağım ama kayda değer şeylerdi. Hatta ben bir de Türk usulü 'karışık' waffle yedim, Emre dalga geçti ama gerçekten güzeldi.
Yemeğe sardırdım ama aslında onu anlatmayacaktım. 14 ayda bazı şeyleri nasıl da benimsemişiz, kendimiz de şaşırdık. Ben ilk günler öpüşürken hep ikinciden sonra tereddüt ettim, üçüncü var mı diye. Burada yanaktan üç kere öpüşülüyor. Biz bir de kozmopolit bir çevrede olduğumuz için herkesin ayrı alışkanlığı var, her seferinde kaç kere diye düşünüyor insan. Sonra sokakta karşıdan gelenlere "Bunlar Türk.", "Bak, bu da Türk.", "Türkler geliyor." deyip sonra bunun çok normal olduğunu, hatta başka ihtimal olmadığını farkettik. Markette filan anlaşılmamanın rahatlığıyla yüksek sesle konuştuğumuzu, bankaya giderken mesela söyleyeceklerimizi İngilizce düşündüğümüzü farkettik. Bir de etraftaki bütün konuşmaları anlamak garip geldi, sanki insanların düşüncelerini okuyormuş gibi. Neyse, çok çabuk alışılıyor tabii ki rahata. 20 günün sonunda Amsterdam'da uçaktan inip ilk 'alstublieft'imizi duyduğumuzda da aynı şekilde günde 50 kere duyduğumuz bu kelimeyi nasıl da hemen unuttuğumuza şaşırdık.
Sonuçta arkadaşlarımızın çoğunu -kısacık sürelerle de olsa- gördük, tanıdık yerlerde gezindik, Ece'nin 3. yaş gününü kuladık, 23 Nisan şarkıları söyledik, saçlarımızın büyük bölümünü bıraktık, bavullarımızı kitaplarla doldurup evimize geri döndük.
[Delft'te] | Gönderen: nergis | Yorumlar (0)
|
|
|