DAG

Ana Sayfa || giriÅŸ

Bu haftasonu yine yoldaydım
24 Åžubat 2014 Pazartesi, 19:12

Trafik en sonunda akmaya baÅŸladığında Frankfurt civarlarındaydım. Hava kararmaya baÅŸlamıştı. Arkamda hızla yaklaÅŸan farları gördüm.

Bilmeyenler için belirteyim: Almanya'da otobanlarda hız sınırı yok. Her yer deÄŸil tabi, ama onlar daha çok istisnai durumlar. EÄŸer otobanda hız sınırı gerektirecek durumlarda yolun tepesinde belirtiliyor.  

Bir de fiziksel sınırlamalar var. ÇoÄŸu lastik 240 km/s üzerine dayanamıyor. O yüzden çoÄŸu standart lastik kullanan araba 240 km/s'nin üzerine çıkmaması için elektronik kilitli olarak geliyor. Servise gidip "Sorumluluk benimdir" yazısı imzalarsanız bu sınırlamayı kaldırabiliyorsunuz. Ä°ÅŸlem ücretsiz. 

Işıkları ilk önce o Audilerden biri zannettim. 200 belki 300 kilometre ile gidiyorlar. Çok da agresifler. Belki agresif insanların yeÄŸlediÄŸi bir markadır. Belki de Audi'nin koltuÄŸuna oturmak insanı agresif yapıyordur, bilmiyorum.

Benim gibi yalnız yolculuk etseler belki biraz anlayacağım. Belki A'dan B'ye giderken B'de belki güzel bir kız bekliyordur, belki o güzel kız çapkındır, çok da yalnız bırakmaya gelmez vb. 

Yalnız da deÄŸiller ki. Yanlarındaki insan bu kadar mı sıkıcı acaba? Halbuki mesela sohbet etseler. Vardır mutlaka konuÅŸmaya fırsat bulamadıkları bir sürü ÅŸey. Hatta sevgililiyseler biraz kur yapsalar. Yolun tadını çıkarsalar. Onun yerine kendilelirini bir aceleciliÄŸe teslim etmiÅŸler. Çabuk olsun. Yolculuk bittiÄŸinde ellerine sadece yorgunluk geçecek. YavaÅŸlık ve tadını çıkarmak gibi ÅŸeylere ne oldu? Demode? YavaÅŸlık bir tür özgürlüktür halbuki (bence).   

Neyse, kaçtım kenara refleks olarak. Sonra farkettim ki bu baÅŸka birÅŸey. Çok daha hızlı.

Uçakmış. Air Canada'nın 747'lerinden. 


Frankfurt civarında otoban havalimanı pistlerinin altından geçiyor. Uçak bir süre paralel beni takip etti ve indi. Birkaç dakika sonra uçak park alanına giderken altından geçtim.

Arabanın içindeyken uçağın büyüklüÄŸünü takdir ettim. Çok büyük.

AkÅŸam 6 gibi Liege'e vardım. Begüm saÄŸolsun bana bilet almış, piyano konserine gittik. Amele kıyafetlerimle ben, ve şık şık Begüm.


Belçikalıların çok yavan sterotipleri var. Fransız kültüründen gelen birÅŸey herhalde. Konser salonunda personele Suudi Araplarının giyindiÄŸi ÅŸekliyle fistan giydirmiÅŸler. Hanımlarda ise Mısır tarzında tennure benzeri bir ÅŸey var. Begüm'ün kafası attı (haklı). Biletleri kontrol eden görevliyi haÅŸlamaya baÅŸladı. Sadece Belçika'da görebileceÄŸiniz bir sahne: Bengü görevliyi uzun uzun haÅŸlarken, görevli de bozuk bir Ä°ngilizce ile birÅŸeyler gevelemeye çalışırken arkamızda belki yüzlerce insan sakin sakin ve sessizce bekliyor. 

Çok güzel bir konserdi. Ferhan ve Ferzan Önder çok güzel bir performans çıkardılar.

Yanımızdaki hanımların muhabbeti kulağıma çalındı ("Sence de Türkler için çok açık giyinmemiÅŸler mi? Saçları da açık" "Ama Türkiye laik bir ülke deÄŸil miydi, öyle hatırlıyorum", "yok, ben araplar gibi islami yönetimdeler diye duydum, hem dışarda giydikleri kıyafetlere baksana") Begüm'e söylemedim. O da duymadı veya duymamazlıktan geldi.

Çıkışta Begüm'le bir restoran aradık. Her yer kapalı. Bu saatte sadece "La Brasserie" açık olur dediler. Bizde oraya gittik. 

Ä°çerde Barbara ile karşılaÅŸtım. Halbuki bana bu haftasonu arkadaÅŸlarım var, görüÅŸemeyiz demiÅŸti. Begüm'le pencere kenarında bir masaya geçtik. Bir süre sonra Barbara bizimle oturmaya geldi. Bir beÅŸ dakika sonra da Fransız erkek arkadaşı bir mazaret bulup bize katıldı.

Begüm'ün evi Liege'in akÅŸamları en sakat mekanlarından birinde, onu evine bıraktım.

Yılbaşında Avrupa'da olma planlarım vardı. Olamadı. Barbara'ya doÄŸum günü/yılbaşı için aldığım bir hediye vardı. Pot-au-lait'te gruplarını yakaladım ve Barbara'ya hediyesini verdim.

Bu Liege'e herhalde son geliÅŸim dedim. Yok, gelirsin sen daha dedi. 

Bu kızı asla tam anlayamadım. VedalaÅŸtık. Fransız sevgilisi Barbara'nın italyan arkadaşına sulanıyordu. Gerçi  bana bile sulanıyormuÅŸ gibi geliyor. KiÅŸiliÄŸi gereÄŸi herhalde. Barbara aldırmıyor gözüküyordu.     
 
Sabah garajımı boÅŸalttım, Mösyo Gilbrand'a anahtarları teslim ettim. Garaj kapım kırılmış. Arabaya da Beddinge koltuÄŸumun minder kısmını sığdıramadım. Paramı geri vermeyeceÄŸinden kesinlikle emindim. Kavga mı etmeliyim diye düÅŸünüyordum. Tam tersine paramı verdi, minder için "Merak etme, ben onu bir hayır kurumuna bağışlarım" dedi. Çok kibar ve güleryüzlüydü. Bana yeni iÅŸimde baÅŸarılar diledi, ve vedalaÅŸtık.

Böylece Liege ile "resmi" baÄŸlarım koptu. 

Zeila ve Matthieu beni kahvaltıya çağırmıştı. Veronique ile oynadık biraz. Veroniqe 1.5 yaşında. Babasından Fransızca Annesinden Ä°talyanca ve ortak konuÅŸmalardan Ä°ngilizce biliyor. Ben de birkaç Türkçe sözcük öÄŸretiyorum. Gözlük numarama hayran kaldı.

10 gibi yola çıktım. Yine 300 km/s Audilerin arasında 6 saat.  

Alpan bana bir öÄŸrencisinin e-posta adresini iletmiÅŸti. ÇeÅŸitli aksaklıklardan pazar günü kalacak yeri yokmuÅŸ. Eve eÅŸyalarımı boÅŸalttım. Havalimanına karşılamaya gittim. AkÅŸam ÅŸehiri gezdirdim biraz. Ä°lk defa Avrupa'da kalacak. Çok heyecanlıydı. AkÅŸam uyuyamamış. 

Sabah onu Max-Planck for photonic research'a bıraktım. 

Almanya yollarına alışıyor gibiyim, sonuçta oturma iznim gelmediÄŸinden üç haftadır arabayla gidip gelmek zorunda kaldım. Yine de bugünüm zor ve verimsiz geçti. 

Bisikletim, ah seni ne çok özlemiÅŸim. 

[gezi] | Gönderen: obm |  Yorumlar (1)

Yorumlar

Garip oluyor..   [Emre Sururi, 25 Åžubat 2014 Salı, 10:20]

"Garip", "Batı"nın Arapçası olan dan "Garp"tan türemiş bir kelime. Ben hayalgücümü kullanıp, "batılı" anlamına gelen bir kelimenin "zavallı" anlamına nasıl geldiğinin kökenini taa Haçlı Seferleri'ne kadar götürüyorum. Malumunuz, orada şovalyeler Araplara esir düşünce, bir kefalet belirlenir, sonra da arkadaşını tutup diğerini kefaleti toplaması için gönderirlermiş bir mühlet vererek. Bu gönderilen "batılı" da hırpani kıyafetler içinde, hem arkadaşı hem kendi için dilenirken belki de ona yiyecek veren ablalar "yazık kız, pek hırpani, çok acıdım" demişlerdir, üzüldüklerinde, buruk hissettiklerinde de belki şöyle bir:

Garibim,
Ne bir güzel var avutacak gönlümü bu şehirde,
Ne de bir tanıdık çehre.
Bir tren sesi duymaya göreyim,
İki gözüm, iki çeşme.

diye şiir bile yazmışlardır sonraları ("Tren Sesi", Orhan Veli)...

sonra nasıl oldu "garip"i alışık olmadığımız şeyler için kullanmaya başladık da tuhafiyelerimiz kalıplaşmış bir dükkan çeşidi olarak kalakaldı, "meraklı" dediğimiz şeyler "ilginç" oldu, o kadarını bilemem.

Sabah teyyteyy'imize devam edecek olursak, Ursula Nine "asıl yolculuk geriye dönüştür" demiş ya, onunla alakası yok, zira onun kast ettiği dönüş, bizim başımıza gelen "uğrama". Ama insan hakikaten giderken anlamıyor gittiğini. O güne değin her gün görüştüğün insanları bir daha uzun bir müddet görmeyeceğin bilgisi olsa da, mevcudiyeti yok. Daha dün de görüşmüştük, bugün de vedalaşıyoruz, anlamıyor insan. Ne zaman ki aylardan sonra "uğruyorsun", işte o zaman asıl vedanı yapıyorsun, zamanında çok kahrını çekmiş bir şehre, sensiz yaşamlarından bir şeyler eksilmiş arkadaşlarına. Artık hepiniz biliyorsunuz bundan sonra nasıl olacağını çünkü yaşamışsınız yokluğu. İşte o ikinci veda daha buruk olan.

blah blah neyse neyse...

HamiÅŸler:
1. "Sadece Belçika'da görebileceğiniz bir sahne: Bengü görevliyi uzun uzun haşlarken, görevli de bozuk bir İngilizce ile birşeyler gevelemeye çalışırken arkamızda belki yüzlerce insan sakin sakin ve sessizce bekliyor." yazmışsın, biz de bizim hanım Kayseri, Konya, Ağrı, Tokat, Sivar, Bitlis filan takılıyor sanıyoruz, gezilerini epey ilerletmiş anlaşılan...

2. Ecnebilerin tabiriyle "middle man"e çıkışan insanlardan uzak dur. Başkalarına çıkışan kızlardan da: dayağı sen yersin, benden söylemesi. ;)

Yorum Ekleme

Adınız :
Web Sitenizin Adresi : http://
Başlık :
e-posta Adresiniz :
(e-posta adresiniz gizli tutulacaktır)
Yorumunuz
<Bot Koruması> Lütfen yandaki sayıyının bir fazlasını giriniz
Yorumunuzun görünmesi için blog sitesinin sahibi tarafından onaylanması gerekmektedir.

Eğer bu sunucu üzerinde herhangi bir hesabınız varsa, yorumunuzu girmeden önce giriş yapın; böylelikle hem yorumunuzun görülebilir olması için onaylanmayı beklemezsiniz, hem de isminizi, e-posta adresinizi girmekten kurtulursunuz.. :)

CAPTCHA sistemi: Meezerk.com Copyright (C) 2004 Daniel Foster

Takvim

Aralık2014

Oca

P

S

Ç

P

C

C

P

25

26

27

28

29

30

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

16

17

18

19

20

21

22

23

24

25

26

27

28

29

30

31

1

2

3

4

5

Bağlantılar

Hack-a-day
BBC Türkçe
Cosmic Varience
Cognitive Daily
Make Blog
AniDB
Powell's Books
Sağdan Soldan topladığım vecizeler
Kütüphane kazısı
Dizi kurbaÄŸa arama
Genel kurbaÄŸa arama
The Burgomeister's Books
Gutenberg Project
Film listesi
Yemek Åžarap vb.
Kitap Listesi

Resim Galerisi

Arama

ArÅŸiv


powered by / kullanılan ana yazılım
GUBEN blogger by emre sururi

hosted by / barındırma
Fişek Enstitüsü Bilişim Hizmetleri
Fişek Enstitüsü Bilişim Hizmetleri
RSS Beslemesi
Yorumlar - RSS

Tüm Kategoriler
çizgi
Fizik
Åžundan Bundan
FotoÄŸraf, ÅŸu, bu...
Düşünce/Yorum
gezi
komik
AÅŸk meÅŸeleleri
Edebiyat
Müzik
Tamamen gerçek insanlarla alakasız hikayeler.
Film
sadece Almanya'da