Ä°zlenim 2
16 Eylül 2009 Çarşamba, 22:02
Italya'dayım, yok hayır, İspanya'da "Gaylord's"dayım aslında, bir yandan lüks beni köreltirken bir yandan da görüşümdeki bulanıklık azalıyor. Burada kabul görecek miyim, yoksa sadece bir süreliğine tahammül mü edileceğim? Bir Karkov lazım bana. Yoksa tanıştım da anlayamadım mı? Gözlerim o kadar mı kapalıydı?
[Düşünce/Yorum] | Gönderen: obm | Yorumlar (0)
|
Bir gün daha bitti
16 Eylül 2009 Çarşamba, 00:08
Tango kursum az önce bitti, eve döndüm.
İkinci seviyeye başladım.
İnadımdan devam ediyorum aslında.
Bakalım bu inadımda başarılı olup da dans konusunda birşeyler yapabilir hale gelebilecek miyim?
Gelirken Lisa'dan günün vecizesi: İnsanların eğitim seviyesi ne kadar artıkça o kadar kendilerini başkalarına ifade etmekte zorlanıyorlar.
Niye diye sordum,
Çünkü çok fazla anlamsız şey düşünüyorlarmış, dolambaçlıymış bir de düşünceleri. Yalınlığı kaybetmişler.
Tam katıldığım söylenemez. Yarım katıldığım kısım da şu sıralarki egsersizim ile ilgili: Yararlı (işe yarar, net fayda üreten, ve/veya gerçeğe dönüştürülebilir) düşüncelerle aşırı teorik / felsefi kuyruk kovalamacadan ibaret / hamhayalci düşünceleri birbirinden ayırabilmek.
İtiraf etmem lazım, o birinci türden pek nasibimi alamamışım uzun süredir. Neydi milletçe idealimiz: Türk gibi başla, İngliz gibi bitir, Alman Japonu gibi ol, eh, istesemde başaramam, en azından bohem takılmamı biraz azaltabilsem büyük başarı.
Bir de vecizeler arasında arkadaşlar meselesi var, arkadaş ilişkilerinin doğası, basit ve yalın bir görüşle, sulandırılmamış. Ah ne acımasızca yalın ama, ne kadar basit, galiba doğru, ve doğru olduğu derece korkutucu.
[Şundan Bundan] [Düşünce/Yorum] | Gönderen: obm | Yorumlar (3)
|
Empatinin doğası üzerine 1
24 Temmuz 2009 Cuma, 12:44
Başlamadan önce şunu anlamanız ve kabul etmeniz benim için gerçekten çok önemli: Bunları yanlış anlaşılmasından çekinerek yazıyorum. Yazmamım tek amacı benzer ikilemlerde kalmış birisi varsa, ve belki benim gibi karanlık düşüncelere dalıp kendini yiyip bitiriyorsa, bazı şeyleri çözümlemesine biraz da olsa yardımcı olur umudu. Birazdan okuyacaklarınız benim burada (İtalya'da) karşılaştığım bazı olaylar (hikayeler) üzerinden bazı kavramları anlamak üzere çalışmalarım sırasında kullandığım düşünce akışıdır. Kendimle ilgilidir, doğru veya değil, gözlemlerime bağlı güncel görüşlerimdir. Hatta sonuçlarımın kalıcı olmama olasılığı bile gayet yüksektir.
Empati. Hemen bakalım. Güzel. Ama bir de şöyle bir şey var. Hmmm... Tehlikeli derecede yakınlar değil mi? Peki ben empati sahibi bir insan mıyım, yoksa önyargılı doğamı kendime umarsız bir hamhayalcilikle empati diye yutturuyorum da karşımdaki insanlar kibarlıklarından ne yapacaklarını bilemiyorlar mı? Geçmişte böyle hatalar yapmıştım. Mesela sınav geçmeyi, özgün düşünce ile karıştırmışlığım bile var. Bu tür şeylerin bana çok pahalıya patladığını artık görüyorum. Yine benzer bir hata yapmak istemem.
Napoli. Paskalya tatili. Bir arkadaşın evinde kalıyoruz. Ailesi bizi misafir ediyor. Oldukça tatlı ve ilginç insanlar. Kültür seviyeleri oldukça yüksek, zaten evin çoğunu kaplayan kitaplardan belli bu. En son bu kadar ilginç bir kolleksiyonu yazar akrabamız (rahmetli) Atilla Özkırımlı'nın evinde görmüştüm. Daha önceden pipolara düşkünlüğünü duyduğumuz baba'ya ilginç geleceğini düşünüp Türkiye'den getirdiğim lüle taşından bir pipo hediye ettik. Çok beğendi.Bir önceki lüle taşı piposu kullanmaktan kırılmış, yenisini arar dururmuş.
Lüle taşından başlayan muhabbet genişledikçe genişledi, uzun uzun muhabbetlere dalıyoruz artık. İtalya'nın yaygın ethos'u "La Bella Figura" yı bilir misiniz? Muhabbetlerimiz arttıkça yavaştan bu aşılmaya başlandı. Daha sonrası mı? Benim için iki büyük sürpriz: "Avrupa'da ne kadar zorlandığınızı anlıyorum, ne kadar da zordur sizin için böyle yabancı bir kültür! Özellikle hiç bir yazıyı okuyamamak sizi ne kadar zorluyordur, ama artık dünyaya uydurup arap harflerini bırakmanın vakti gelmedi mi sizce de?" "Dilinizin arap kökenli olması ve arapları avrupalılara göre daha iyi anlamanız sonucu..." (bilmeyenler için buyrun dil ailemiz Bu da Italyanca'nın dil ailesi)
Yukarıdaki kişi için, yukarıdaki iki cümlede bize duyduğu empatinin ifadesi. Aramızdaki muhabbet bu kadar yoğunlaşmasa ne biz bizimle ilgili bu yorumlarını duyabilecektik, ne de o yaptığı yanlışların farkına varacaktı.
Kısaca bu tür hikayelerin toplamından edindiğim sonuç şu. Empati bir insanı tanıma çabalarının bir sonucu, yoksa genelleştirilmiş bir empati, çok basit birkaç şeyin ötesinde ("bir insana tekme atarsam canı yanar" gibi), önyargıdan çok az farklı. (Bkz:"Ben ırkçı değilim, Çinliler ırkçı"). Belki ama belki, çok soyutlanmış, sadece sizin kafa yapınızda insanlar seçerek hazırlanmış bir çevrede işe yarar (niye: Onlar farklı insanlar değil ki, senin perturbasyonların).
Unutmadan, Türkçe bilen İtalyan varsa kendimle ilgili bir tiyo vereyim: Ben sizin bir zamanlar okuyup da kafanızda yarım yamalak kalmış bir hikayedeki yan karakterlerden biri değilim. Dolayısı ile bana "Fesini giysene, bizden çekinmene gerek yok" (yaşanmıştır) gibi bir "empatik" cümle yerine, en azından daha az önyargılı "Fesin var mı?" kıvamında cümleler kurarsanız, sizinle konuşurken daha mutlu olduğumu göreceksiniz. Daha henüz empati olarak benimsediğiniz önyargılarınızı kırıp beni dinleyip tanımaya çalışmanızı beklemiyorum, belki o da zamanla olur.
Önyargılar. Bazı durumlarda gerekli galiba, bir tür savunma mekanizması gibi (Aynı örnekten yola çıkarsak, "Napoli'de mümkün olduğunca elinde fotoğraf makinesi dolaşma" önyargısı/genellemesi gibi). Ama her zaman yaptığın şeyin ayrıdında olmak lazım. Kendini kandırmamalısın. Ne kadar çok önyargım varmış, gördükçe şaşırıyorum.
Kendimi empatik buluyor muyum diye sorarsanız. Bilmiyorum. Kendime empatik demek isterim, ama bu tür bir yargıya varabilmem için şimdiye kadar beni tanımış bütün insanların gözünden kendimi belirli bir detayda yorumlayabilmem gerekir. Böyle bir şey ne yazık ki benim kapasitemin üstünde.
Tek yapabileceğim bazı genel detaylara dikkat etmek, ve karşımdaki insanlara olan ilgimi devam ettirmek. Ne zaman ki kendimi "hah şu kişi de aynı şu" diye birisini yargılarken yakalarım, o zaman anlarım ki bendeki empati bu diyarlardan çok uzaklarda göç etmiş.
Düşündüm de, neden bu hikayeyi seçtim acaba? Beni incitenlerden biri değil, sadece şaşırdığımı ve afalladığımı hatırlıyorum. Neyse. Başka şeylerle sulandırmayayım konuyu.
[Düşünce/Yorum] | Gönderen: obm | Yorumlar (1)
|
Bazen...
10 Temmuz 2009 Cuma, 00:59
Bazen herşeye ve özellikle kendime rağmen burayı sevesim tutuyor. Öyle işte, bazen kendiliğinden, ama çoğu zaman dışardan teşvikle. Az önce Başak ve Alpan ayrıldılar, terasımdan deniz manzarasına karşı oturduk konuştuk, güzel bir yemek yedik. Dün de Hande ve eşi Daniele buradaydı, Peperino'da toplandık.
ODTÜ'deki yaşantımı hatırladım bir an.
Komik. Ne kadar az sürede ne kadar uzaklaşmış hissediyorum kendimi. Ne kadar çok şey değişti. 11 yıl. 11 yıldır hayatımda bu kadar az şey değişmişken... Şimdi başım dönüyor... Acaba onca zaman yaşamadım da birşeyleri mi bekledim, hani kuyruktaki bekleyiş sıra gelince unutulur (ben unuturum), normali bu mu? Evet, evet... Sorun belliki steril yaşamım, kabuğumun deliğinden diğer insanlara bakarken benim çözemediğim ama o herkesin bildiği şey. Ne bileyim, belki de biraz daha uzakta kalmak gerekiyordur, belki de birkaç yıl sonra belleğim ODTÜ anısından geçilmez hale gelir.
Dido 2003 te benim için bir şarkı yazmış. Geçenlerde tekrar söyledi yolda yürürken
[Düşünce/Yorum] | Gönderen: obm | Yorumlar (0)
|
Gerçek adların Lanczos zincirleri metodu ile bulunması
16 Mayıs 2009 Cumartesi, 09:06
Efendim Krylov Subspace'ler ile geçirilen ateşli bir akşamın ardından sabah sabah bir şekilde Oğuz Atay ve Ursula le Guin karışması sonucu şu birazdan okuyacağınız çıkarıma vardım, hazır ayılamamışken paylaşayım istedim.
Efendim, bir şahsiyetimiz olsun. Bu şahsiyetin gündelik hayatta kullandığı ad da 'Ali' olsun. Ali ilkokul kitaplarında top lojistiği ile uğraşmaktadır, ama bunun konumuzla direk bir ilgisi yok.
Efendim, siz bir şekilde Ali'yi kendinize arkadaş edindiniz, ve başladınız, 'anlat bakalım Ali, neler geçti başından'.
Ali de başladı, işte çocuktum, bir kıza aşıktım, dolaşıyorduk, çok eziktim, açılamadım, sonra ayrı yerlere gittik, bir daha beni aramadı.
Bu hikaye vektörü bir olsun. Nedir hikayenin temaları: Platonik aşk, ayrılık, pısırıklık, ve ucundan da aptallık. Tabi bu vektörün boyutu birazdan yapmaya çalışacağımız analizden istediğiniz detay, ve/veya kültür seviyenize göre artırılabilir. Bence ideali klasik romanlar, özellikle de Rus literatürü üzerinden olmalıdır ama herkesin bir kitaptan anladığı aynı olmayabilir, o yüzden şimdilik genel kavramlar üzerinden tartışmayı daha uygun buluyorum.
Neyse, Ali ile konuşmaya devam ettikçe hikaye vektörleri elde etmeye devam ettiniz. Kişisel deneyimden gördüm ki, bu tür konuşmaların nihayeti ilgili kişiyi en çok etkileyen hikayedir.
Şimdi gelelim varsayımımıza. Ali nin gerçek adı H adlı bir matriks şeklinde gösterilebilir olsun. Ali'nin başına gelen bir olay x vektoru, bundan çıkacak hikaye, yani Ali'nin yapacağı iş te b vektoru olsun. Bu durumda matematiksel olarak Ali'nin hayatının (geçmiş ve gelecek) özeti şudur:
H.x=b
yani Ali'nin gerçek adını biliyorsak (H) herhangi bir durumda (x) ne yapacağını da biliyoruz demektir (b).
Peki Ali'nin gerçek adını nasıl bulabiliriz? Diyelim ki Ali'nin kişiliği oturmuş durumda, ve yeni olaylardan gerçek adının değişmesi ihmal edilebilir.
Bu durumda Ali'den aldığımız hikaye vektorlerinden bir Krylov subspace oluşturabiliriz
V_m = |vektor1, vektor2, ..., vektor m|
tabi bu durumda V_m in ne kadar detaylı olmasını istiyorsak, hikayeleri yorumlarken de o kadar itinalı olmalıyız, yani m elemanlı bir Krylov uzayı için bir hikayeden m tane ortogonal ders çıkarabilmeliyiz.
Ortoganal ders nedir peki, birbiriyle örtüşme gerekliliği olmayan hikayeler, mesela platonik aşk ve karşılıksız aşk tam ortoganal değil, ama platonik aşk ve maceraseverlik birbiriyle ortogonal, biri öbürünün önşartı olmadığı gibi alakası bile yok. Bu işin en zor kısmı aslında, neyin neye ortoganal olduğuna karar vermek. Bolca felsefe ve hikaye gerektiriyor. Materyalistik diyalektik kişisel iç çatışmalarla kafayı bozduğuna göre, ona bakmak lazım bence.
Gerisi kolay, H matriksini genel sparse bir matriks olarak kabul edersek bir kere neyin neye ortagonal olduğuna karar verip güzel bir basis set oluşturursak Krylov uzayını non-hermitian Lynczos ile rahatça ortogonalize edebiliriz. Bu durumda Ali'nin hayatı şu şekli alır
x=vektor1+V_m(T^m)^-1e_1
ki bu durumda Ali şahsiyetine istediğimiz iş olan b yi yaptırmak için Ali'ye ne yapmamız gerektiği olan x vektörünü çözmüş oluruz. Tabi Ali'nin anlattığı hikayeleri özellikle de ilkini asla unutmamak gerekiyor.
Tabi belirsizlik ilkesi gereği H asla tam tanımlanamamalı. Hem birbirine tam ortoganal bir hikaye seti eksikliğinden, hem de her hikayeyi analizimizin sınırlı oluşundan burada belirsizliği bozmamış oluyoruz. Aslında biraz istatistik ekleyerek Ali'nin duygularını ve belirsizlik ilkesini de işin içine katıp denklemi
prob(b)=e^(H.x/kT)/Z
(kT: Alinin ajitasyon (kafasının atması) seviyesi Z:Ali'nin yapabileceği davranışlar uzayı) olarak göstermek daha doğru olabilir
Kısacası neymiş,
Bilmiyorum.
Uykum var.
[Düşünce/Yorum] | Gönderen: obm | Yorumlar (0)
|
|
|