Hava
10 Temmuz 2009 Cuma, 14:29
Bu nasıl iş yahu, Trieste standartları için bile aşırı, sabah kazakla gelip akşam şort t-shirt dönüyorum.
Acaba plajda güneşlenenleri yanlarındaki paltolarıyla çeksem kızarlar mı?
[Şundan Bundan] | Gönderen: obm | Yorumlar (0)
|
Standart Trieste Ekipmanı
7 Temmuz 2009 Salı, 20:09
Sabahları 30 Km/s ile yanınızdan geçen komik şapkalı ninja kablumbağınızın çantasını merak ettiniz mi hiç? Hayır diyenler ayrılsın, geri kalanlar beri gelsin...
1. Kaliteli ve hafif, su geçirmez yağmurluk. Burada yağmur yağdı mı rüzgarıyla yağıyor. Şemsiye kullan at ürün olarak görülmekte, zira bunun gibi yağmurlu bir günün ardından çöp kutuları kırık şemsiyelerle doluyor.
2. Mayom ve havlum (güneş kremim ve numaralı deniz gözlüğüm ofiste). Yağmur yağmıyorsa denizi çok güzel, öğlenleri ve akşamları yüzüyorum. Yeni emelim sabahları bisiklet sonrası işe başlamadan yüzmek. Erken kalkma kısmını beceremedim daha.
Bu ikisi neredeyse her zaman çantamda, çünkü en yetenekli hava tahmin sistemleri bile Trieste'deki havayı pek tahmin edemiyor.
3. Cep telefonum, kulaklığı (Telefonumun ses kalitesi ipoddan bile iyi, 3.5 mm jacki ile sevdiğim bose kulaklıklarımı da taktım, çok memnunum o konuda), bisikletimin farları ve bilgisayarı (sökülebilir herşey çalınıyor). Şarj aleti/Usb kablosu. Kısaca minimum elektronik ekipmanım, ve üstüne güneş gözlüğüm.
4. Sırasıyla Permesso (kimlik), Ehliyet (psikopat fotoğrafımı sağa sola gösterip milleti şaşırtmaktan başka işe pek yaramıyor burada), demanyatize olmuş kredi kartım (ispanya'da beni ortada bıraktı), unicredit bankanın eftripüften bancomat kartı (yine dağılmak üzere, bu ikinci), aylık otobüs abonmanı, senkrotron giriş kartı, SISSA giriş kartı, senkrotronda yemek yeme kartı.
5. Kara kaplı defterim. Bu satırı okumadınız.
6. Okumam gereken ve muhtemelen okunmadan haftalarca sırtımda dolaşacak makale/cüzdanım.
7. Ve çantam.
[Şundan Bundan] | Gönderen: obm | Yorumlar (3)
|
Kelimeler
5 Mart 2009 PerÅŸembe, 17:42
...
...cesur musun gözünü kapadığında?...
Alıntı: Belleğin doğası üzerine: Eğer anlayabilme kapasitem beni tanımlıyorsa ama hatırladığım şeyler anlama kapasitemin üzerinde ise kafamın içinde benden daha büyük birşey mi taşıyorum?
Belki de hatırladığım her şey anlama kapasitemin içinde, ama ben anlamamayı seçiyorum. Anlamamamın mümkün olduğu yerde de kontrollu bir unutkanlık...
Bir şeyi gerçekten unutmam mümkün mü peki? Ben istediğim şeyleri unutmayı başaramıyorum en azından. Unutkanlık taklidi bir yere kadar. Belki de bazen unutmayı başarmışımdır, ama unuttuğumu hatırlamak bile unutmanın doğasına aykırı, birşeyler varsa bile bunu bilemem, şu anda umurumda da değil.
Alıntı: Fikirlerin doğası üzerine: Buraya bir fikrimi yazacaktım, ama daha yazmaya başlamadan aklımdan uçtu. Şimdi sadece bir fikir yazmak üzere olduğumu ama bunu yapamadığımı yazabiliyorum.
Buraya gelmeden çok önce savaş alanım ilan ettim burayı. Hayatımın en zor mücadelesi. Kendimle. Silahlarım bolca cesaret, çok az öngörü, ve inanılmaz bir dikkafalılık. İdeal savaşçı!
...hayatı bırakıp tabağında,...
Alıntı:Kavramsal uyuşmazlık (tanım): Bir insanın açıklanamaz bir durumla karşılaştığında durumun açıklanmamazlığını reddetmesi ve bildiği kalıplara uydurmaya çalışması.
Şöyle basitçe açıklayayım: Diyelim kendimi akıllı varsayıyorum, aptalca bir iş yapıyorum, basit bir soruyu çözemiyorum mesela, ama kendimle ilgili akıllı varsayımım bozulmasın diye konuyla ilgili bir sürü mazeret üretiyorum.
Basitçe duruma bakalım bu bilgi eşliğinde:
Ä°ÅŸ: Mazaretler
Kültür: Mazaretler
Vücut: Mazaretler
Arkadaşlıklar: Mazaretler
Akıl: Mazaretler
Aşk hayatı: Mazaretler
Sonuç: Beyin yerine kocaman bir mazaret motoru.
Gerçek: Bilmediğim bir süredir yaşamıyorum, sürüncemedeyim.
Reddediş, kızgınlık, korku, elem, kabul etme...
Ama elem, ah elem...
...tuz basmadan yaralarıma...
...
Buraya geldikten sonra, son mazaret kaleminde düşmesiyle, yukarıdaki maddelerin geri kalanlarıyla ilgili bir dizi "küçük" sosyal deneye başladım.
Çok acı vericiydi.
1 ay hiç konuşmadığınız oldu mu?
...
Alıntı: "Gerçek" kişiliğin kanıtı: Cesaret, Doğruluk, Fedakarlık, ve doğruyu yanlıştan ayırabilmek için Vicdan.
Sanki kolaymış gibi.
Gerçekliğin şartı babanı köpekbalığının midesinden kurtaramak mı? Benim durumumda bir yerlerde bir şeyler çok ters gitti demek ki.
...boşver mi diyorsun kanasın...
Alıntı: Yazmanın doğası: Neden bahsediyorsa bahsetsin her yazı yalnızlığın bir ürünüdür.
Ne kadar yol katettim, bilmiyorum. Bilemem zaten veya umurumda değil. Artık mazaret istemiyorum gerisi ne kadar önemli duruma göre karar veririm. Ne kadar konuda değişebildim, ne kadar konuda kendimi olduğu gibi kabul ettim mesela, kendimi olması gerektiğinden daha aşşağı mı görmeye başladım acaba. Bu çok tehlikeli işte.
Eeeh, yeter, kulağımdaki müzik ağlak şeyler yazma kapasitemi yok etti birden, hem yağmur da durmuş. Yine yağmurlu gün moduna girince şu Tiyatro kursundan bahsedeceğim biraz.
[Şundan Bundan] [Düşünce/Yorum] | Gönderen: obm | Yorumlar (2)
|
Uçakta memleketimden insan manzaraları
2 Mart 2009 Pazartesi, 14:57
-Sayın müsteşar İvedik, yardımcısı İvedik2 ve fındık/bira üzerinden memleketimizin uçağa verdiği parayı kurtarma çabaları (Siz hosteslerin ne kadar saldırgan gülümseyebildiklerini bilir misiniz?)
-Uçak pilotu olma hayalinde uzun yol gemi kaptanı, hayalindeki Breitling saati, ve havaalanında hemen arkasından şaşkın ördek yavruları gibi takip eden tayfaları.
-Berlin'de apartmanın bahçesinde yetiştirdiği sebzelerle yaşayan göçmen, ve geri dönemeyişinin hikayesi.
-Motoru bozulan uçakta yabancı hanfendiyi sakinleştirmeye çalışırken insan suratının alabileceği bütün renk spektrumunu gören bendeniz.
[Şundan Bundan] | Gönderen: obm | Yorumlar (1)
|
Hadi Bakalım
17 Şubat 2009 Salı, 13:36
*Tiyatro Kursu
*Aikido
*Dans
*Spor
Arada boş zaman bulursam biraz fizik de yaparım artık.
(Şaka yahu, gece bunların hepsi. Hatta, bir ihtimal, belki, ilk post-doh makalem bile yakında çıkıyor. 8 yazarın arasında benim de ismim geçmekte desek daha doğru.)
[Şundan Bundan] | Gönderen: obm | Yorumlar (2)
|