Akıllı antibiyotik
23 Haziran 2014 Pazartesi, 18:39
-Sonuçlar nasıl? İşe yarıyor mu?
-(dalgın, başını ekrandan ayırmadan) Evet, evet, vektörler hesapladığımız standart sapma dahilinde, hatta üçüncü aşama beklediğimizden daha önce başlayacak gibi. Ateşi yükselmeye başladı bile.
-Hahaha! Biliyordum. Bunu kutlamamamız lazım! Tam bugün için sakladığım çok güzel bir şampanyam var.
-(sıkıntılı) bu kadar erken kutlamaya başlama bence.
-Niye canın sıkkın? Çok büyük bir başarı elde ettik. Bu ગ્રહ'nun bile işe yaramadığı bir hastada ilk umut verici gelişme. Bundan sonra ne olursa olsun tıp tarihine geçeceğimiz kesin.
-Peki ne pahasına?
-Ne demek istiyorsun?
-Bu akıllı antibiyotikler, nasıl diyorlardı, nanotik mi? Nasıl çalışıyor biliyor musun?
-Yani, prensiplerine biliyorum, mucize gibi birşey aslında, hücreye zarar vermeden membranına yapışmış kontenjanı temizliyor, ve kendisini imha ediyor. Yan etki şansı sıfır! Yüzyıllarca doktorlar böyle bir ilaç hayal etti. Şimdi gerçek! Yaşadığımız çağın mucizesi!
-Evet, detaylarını biliyor musun?
-İtiraf etmem lazım, hayır, anlamadım, ne mekatronik ne bulanık mantık konusunda o kadar iyiyim.
-Ben baktım.
-ve..
-Şimdiye kadar bunun kadar karmaşık bir yapı hiç görmemiştim. Haftalarca kodu anlamaya çalıştım. Beceremedim. En sonunda şirketi aradım
Şirket beni bekleme çemberine aldı.
-Bekleme çemberi?
-Hani şu şirketlerin bir şeye cevap vermek istemediğinde yaptıkları numara. Uzun, kompleks, dairesel baştan savma rutinleri.
Bağlantılarımı kullanmak zorunda kaldım. Etik kurulunu çağırmakla tehdit ettim.
-O kadar mı merak ettin.
-Evet. Sonunda itiraf ettiler. Kodu onlar da anlamıyor.
-Nasıl yani?
-Kodun yazarı bir akıl hastanesinde. Çoğu zaman ne dediğini anlamak mümkün değil. İsmini tahmin et: INRI!
-Bulanık mantığın deha çocuğu! Hani şu 12 yaşında profesör olan velet.
-Evet, şimdi akıl hastanesinde, bütün üst düzey yeteneklerini kaybetmiş.
-Yazık
-Nanotik onun eseri. Belki de son eseri. Belki de hastaneye düşmesinin sebebi budur. Şimdi bunu dinle: INRI'nin notlarından anladığımız kadarı ile nanotiklerin hepsi birbirinden yeteri derecede farklı, bu sayede kontejenle savaşabiliyorlar.
-Nasıl yani?
-Her nanotik çoğaldığında yeni nanotiğin programı ana nanotiklerden farklı. İşin sırrı bu mutasyonu kontenjanın savunmasından daha hızlı yapmak, bu sayede kontenjan kendini savunamıyor.
Buraya kadar çok zor değil.
INRI'nin dehası iki noktada devreye giriyor: Birincisi mutasyonu belirli bir vektör dahilinde tutabilmek. Her nanotik birbirinden görünüşte farklı, ama aslında aynı çekirdek kod devrede. Bu programda o kadar özenli gizlenmişki nanotikler aynıdalığın "farkında değil". Kısa zaman korelasyonunda özgün davranıyor gibi gözükselerde uzun zaman korelasyon vektörünü çekirdek kod belirliyor. Bir nanotik bu aynıdalığın farkına varınca genelde kendini yokediyor ve sinyal ölüyor. Sinyal ölmese bile çoklu kanaldan güçlü bir "her nanotik farklıdır" sinyali yayılıyor, aynıdalık sinyalinin bununla başa çıkması mümkün değil, etki lokal kalıyor.
Çekirdek kodun amacı kontenjanı yoketmek.
İkinci nokta ise dahice basit. Nanotiklerin fonksiyonu kontenjana bağlı. Kontenjanın ürettiği bir kimyasal olmadan nanotikler yaşayamaz.
-Ders için sağol, ama hala nereye gelmek istediğini anlamadım.
-Biliyorsun ગૈયા geldiğinde durumu oldukça ilerlemişti. Ne kadar süredir nanotik tedavisi devam ediyor? Acaba INRI nanotiklerin bu kadar uzun çalışmak zorunda kalacağını hesaba kattı mı?
-Niye kendisine sormuyorsun?
-İlk sorum buydu. Mantıklı bir cevap alamadım. Nanotikleri duyunca histerik bir şekilde üstüme saldırdı. Bayıltmak zorunda kaldılar. Beni artık hastaneye almıyorlar.
-Anladım. Peki ne ters gidebilir?
-Mutasyon. Sinyalleri takip ediyorum, çekirdek kodun işleyişini etkileyebilecek sinyaller üremeye başladı. Seviye 3'e girerken nanotikler kontenjanın kimyasından bir geridönüm sinyali almaya başladılar. Kendini devam etme sinyali çekirdek sinyalinde parazit oluşturmaya başladı.
-Durum çok mu kötü?
-Aslında değil. Nanotikler bir ara kontenjanı yoketmek dışında kendilerini devam ettirmek üzere mutasyon geçirmeye başladılar, hatta bir ara vektörleri kendilerini kontenjan yapacak yöne dönüyordu. Endişelendim ve ગ્રહ için ön safhayı başlattım. Düşünsene! Nanotikler bir kontenjan haline gelirse bu şimdiye kadar gördüğümüz en ölümcül hastalık olur!
-Ama yapmadın.
-Gerek kalmadı. Araya yeni bir sinyal girdi.
-INRI?
-Belki... Bilmiyorum.... Nanotikler yeni bir sinyal takip etmeye başladılar. Hatta birbirlerine dönüyorlar galiba, anlamıyorum, çok karışık, ama kendini koruma sinyali ihmal edilebilir seviyelere indi. Ana vektörü hala çekirdek kod belirliyor.
şimdi takipteyim. Üçüncü seviye başladığında hücrenin yüzeyinde güçlü kimyasal değişimler olacak. Nanotikler yine kontenjan vektörüne girerse ગ્રહ'nin ikinci aşamasına geçeceğim. Aslında bu yaptığım yüzünden birkaç kere nanotiklerde kendini koruma sinyaline sebep oldum. INRI her ne yaptıysa çok bir hasar vermedim gibi duruyor. Şimdilik herşey kontrol altında, ama aşamayı çekmeye cesaret edemiyorum. O yüzden ekranın başında durumu bizzat takip ediyorum.
-Anlıyorum. Seninle kalsam iyi olacak.
-Sağol.
...
-Bazen nanotiklerin ne "düşündüklerini" merak ediyorum.
-Düşünmek mi? Onlar sadece makine.
-Öyle mi dersin? Ben bizden daha az karmaşık olduklarına emin değilim. Acaba bizim evren ve dünya ile ilgili teorilerimiz gibi onların da hücreler ve ગૈયા hakkında teorileri var mıdır? Küçük üç boyutlu algılarında acaba evreni nasıl algılıyorlardır?
[Tamamen gerçek insanlarla alakasız hikayeler. ] | Gönderen: obm | Yorumlar (0)
|
İzimi buldular.
21 Haziran 2014 Cumartesi, 13:24
Bugün kapımda bir zarf buldum. İçinden koca puntolarla yazılmış 100Euro yazan bir kağıt çıktı. Arkasında "Doktora dereceli bekar olduğunuz öğrendik, şu partner bulma sitesinde profil oluşturursanız 100 Euro kazanacaksınız" yazıyordu.
[sadece Almanya'da] | Gönderen: obm | Yorumlar (0)
|
Vigenere Karesi, Kasiski testi ve Veronika
13 Haziran 2014 Cuma, 18:18
F->V
R->er
İlk sert sessizden gelen sonra gelen ilk sesli harfe kadar sil
...
Berg'teyiz. En küçük bira bir litre. En az bir tane içilecek, kaçarı yok.
...
Saat onbire yaklaştı. Yasalar gereği eğlenceyi kesecekler. Her akşam evimden duyduğum "kapanış şarkısı" çalmaya başladı.
Dur, biraz daha detaya gireyim.
Masanın üstündeyim.
Herkes masanın üstünde.
Zıplıyoruz.
Aslında onlar zıplıyor, ben iyice coştum.
Şarkıya katılmam lazım, ısrar ediyorlar,
Peki, onlar kaşındı,
Avazım çıktığı kadar bağırıyorum
VIVA VERONICAAAAAAAAA!
Sonunda dayanamadım, sordum, kimdir bu Veronika?
Franconia
Hello, what are you sinking about?
[komik] [sadece Almanya'da] | Gönderen: obm | Yorumlar (0)
|
O sırada Erlangen'de
10 Haziran 2014 Salı, 22:21
[Fotoğraf, şu, bu...] | Gönderen: obm | Yorumlar (3)
|
Bay T.
9 Haziran 2014 Pazartesi, 19:52
Bay T. Hollanda'da bir çingene kız tarafından lanetlenmiş. Aralarında ne geçti, kız niye böyle bir şey yaptı bilmiyorum. Muhtemelen Bay T. kalbini kırmıştır.
Ben bay T. ile yaklaşık 7 sene önce tanıştım. Daha gençti. Başına gelen bu işi henüz bir lütuf olarak görüyordu.
Nasıl anlatmalı.... Bay T. nin laneti karşı cinsi çok tatmin edebilmesi. Tam olarak nasıl çalışıyor bilemiyorum. Gördüğüm kadarıyla bir dokunuşu bile yetiyor.
Bay T. öyle pek de yakışıklı bir insan sayılmaz. Yani bildiğiniz, sıradan birisidir demek istiyorum. Belki biraz normalden uzun, ama öyle sokakta kızların dönüp arkasından baktığını görmedim. Üstelik görünüşüne, giysilerine de pek dikkat etmez. Üstüne bir de bir sürü fiziksel ağrıdan ve kronik sinuzitten müzdariptir.
Bana durumu anlattığında inanmadım. Ergenlerinin anlattığı hikayeler gibi geldi. İnanmadığımı farketti, "bak" dedi, "göstereyim". Yan masadan bayan E (astrofizik) kendine meyve suyu alıyordu. Bayan E. partilerde içmez. Koyu katolik bir aileden geliyor. İtalyan kızların o kendine has kendini beğenmişliğini bağnazlıkla birleştirmiş, kendine aşılmaz bir duvar örmüş. Bay T. kendine bira almaya giderken kızın omuzuna hafifçe dokundu. 15-20 dakika sonra evin nispeten daha sessiz mutfağında Bayan E'nin omuzuna masaj yaparken gördüm. 1 saat sonra partiden beraber ayrılrken bana el salladı. Bundan sonra bir ay kadar Bay T. yi görmedim.
Bir dahaki görüşmemizde bayan E. yi sordum. "Ayrıldık" dedi.
Bu kısım gerçekten lanetin bir parçası mı yoksa Bay T'ye özel bir sonucu mu, pek emin değilim . Bay T'nin ilişkileri asla uzun süremiyor.
7 yıl önce bundan çok da şikayetçi değildi. Ben de onu uyaracak kadar hayatta deneyimli değildim.
Kızların arasında Bay T.'nin "yeteneği" oldukça hızlı yayıldı, ve bir anda çok popüler oldu. Bu hikayelerin bir kısmını bizzat gördüm, ama detaylara girmemek sanırım daha iyi olur.
Yıllar sonra İtalya'dan bir arkadaşımla Bay T'yi Almanya'da yaşadığı şehirde görmeye gittik. Bizi gördüğüne çok sevindi. Biz ise Bay T'yi pek iyi durumda bulmadık işin doğrusu.
Bay T.'nin ünü bulunduğu şehire de oldukça hızlı yayılmış. Bir şehirde yabancı olmanın zorluklarını nispeten çok daha az yaşamış. Ama zaman ilerledikçe durumu daha da kötüleşmiş. İlişkileri giderek daha da kısalaşmış.
Kendini dairesine kapatmış, mümkün olduğunca izole bir yaşam sürmeye çalışıyordu.
Geçen gün yine Bay T. beni aradı. "Kendimi çok kötü hissediyorum, vaktin varsa buluşabilir miyiz" dedi. Münih'te buluştuk.
Bay T. yi hiç bu kadar kötü görmemiştim. Uzun süredir uyuyamıyorum, yavaş yavaş akıl sağlığımı kaybettiğimden endişeleniyorum dedi.
Bir kıza sırılsıklam aşık olmuş. Sana aşığım dediğinde kapı önüne konulmuş.
"Bu ilk defa olmuyor" dedi.
Bay T. ve benim sorunlarımız benzer olsa da işin kökündeki dertlerimiz birbirinin zıttı. Birbirimizi pek anlamıyoruz. Yine de ikimiz de birbirimizi teselli etmeye çalıştık. Umarım derdine bir çare bulur.
[Tamamen gerçek insanlarla alakasız hikayeler. ] | Gönderen: obm | Yorumlar (0)
|