İtalya dan izlenimler 1 (veya Roma'nın taşlı sokakları)
11 Ocak 2007 PerÅŸembe, 22:53
Söyledim mi kimseye bilemiyorum, ama bu yılı gezme yılı olarak ilan ettim kendime. Akademik amaçlarla olacak herhalde daha açık olmam gerekirse, mümkün olduğu kadar, ve bütçem elverdiği kadar konferans, workshop, birisinin yanında çalışma, türünde şeylerin peşine düşeceğim, ama maksat biryerlerde olmak işin açıkçası. Nedir bu arayışın sebebi diye sorarsanız ayrı mesele, sonra gireriz, kariyer diye düşünenler şimdiden bir çıksın aradan.
Neyse konumuza dönersek, bu planın ilk ayağını, İtalya'da, ICTP de katılacağım iki seminer oluşturuyor (-makta). Şu anda da oradayım zaten, katılıyorum konuşmalara. Tabi daha önceki (5 yıl önce 4-5 gün) seferim gibi İtalya'dan "eli boş" (bkz: gezmemiş) dönmek istemiyorum, o zamanlar sanki daha çok görürüm, dönerim buralara gibi gelmişti. Kararlıyım bu konuda, dolayısı ile şöyle bir planı yürütmekteyim:
1. Roma'ya gidilir
2. Bir otel bulunur, yerleÅŸilir
3. Ertesi aksam Trieste trenine kadar ortamin tozu attirilir
4. Trieste de iki konferans arası venedik te bir gece kalmak suretiyle oranın da tozu attırılır
5. Dönüş bileti Milano uzerinden alınır, arada oranın da tozu artırılır
6. Gelince hız alınamaz Ankara'nın da tozu attırılır.
Pazar günü 4. maddeye geçeceğim, ama şimdiye kadar olanları bir özet geçeyim dedim.
Kalkış (Roma yolculuğu)
Ankara'nın hava limanı pek bir güzel olmuş, pek bir şık, pek bir fonksiyonel, ama uzak! hem de cok uzak! Sabahın köründeki bilet ve her tarafı buzlanmış arabanın azizliği, Rengin'i de alıp köklüyorum gaza, daha önce hiç bir (kendi kullandığım) arabada bu kadar hızlı gittiğimi hatırlamıyorum. Uçak kalksa da yetişeceğim bu gidişe, ama kararlıyım gitmeye bir kere. Neyse uçak anons edilirken yetişiyorum hava limanına, pasaport kontrolü, hızlıca bir vedalaşma ve işte bekleme salonundayım.
Uçak, Lufthansa LH3386, Münih aktarmalı, ve bayram sonrası şehirlerarası otobüs kadar dolu "memleketinden" "memleketine" dönen insanlarla. İlginç insanlar tabi binenler, abartılı tavırları ile parlayanlar ile Alman disiplininde sessiz kişilikler bir arada. Çok güzel bir hostes güzel bir kahvaltı veriyor, omletler meyveler, 3 saatlik uçuşun büyük bir kısmı bu tabağı bitirmekle geçecek zaten. Hostesin fotoğrafını çekmeyi gerçekten isterdim bu arada. Koltuklar rahat, bir süreliğine içim geçiyor. 8:55 (yz) te kalkacak aktarma ucagina kadar derdimin kalmadağını düşünmekteyim. Tabi bu, uçağımız 9:00 (yz) de Münih'e anca iniş yapınca bozuluyor biraz, telaşla EU (evrupa birliği) giriş kapısına kadar gidiyorum, tabi uzuuunca bir kuyruk oluşturmuş durumdayız. Uçak inmeden önce anons ettiler zaten, Roma'ya gidecekler 29. yerine 17. kapiya gitsin, uçak orada bekliyor diye, ama yine de çok vakit yok kalkmasına, hatta anonsları yapılıyor "boarding" diye. Tabi ne oluyor, daha önce hiç gri pasaport görmediğinden kuşkulandığım bir Alman polisi 10 dakika boyunca, niye vizemin olmadığı, ICTP nin ne olduğu, fizik ve seminer ne demek gibi konularda sorguya çekiyor beni, etrafta daha önceden bana gönderdikleri kabul kağıtları uçuşuyor, cebimde para olup olmadığına kadar soruyor. Neyse
"last call" anonsundan 3 dakika sonra, Münih hava limanından nokia n800 internet tablet alırım hayalimi de arkada bırakarak biniyorum uçaÄŸa. Az önce 17. kapı anonsunu dekode edemediÄŸini es kazara keÅŸfedip uyardığım bayan da uçakta, kaybolmamış, az da olsa bir rahatlama çöküyor içime, tabi büyük ihtimalle oyuncakçı firmasının el deÄŸiÅŸtirmesi sonucu ortaya çıkmış bu minyatür uçakta rahatlamak ne kadar mümkünse. Air Dolomiti aktarma yaptığım uçak ÅŸirketinin adı, geçmiÅŸ deneyimlerimden de biliyorum, tam hava dolmuÅŸu ismi gibi. 5 yıl önce uçağın iki motoru da ayrı ayrı bozulup 4 saat bekletmiÅŸti beni meydanda. Tabi havada bozulmasından iyidir, inip itmek zorunda kalırdık yoksa. Roma uçağı daha iyi en azından. Bu arada boarding kartı alırken cam önü dedim, etrafı izlerim diye. iki uçuÅŸta da anca motoru izleyebildim, biraz esneme ve doÄŸru bakış açısı ile bulut da gördüm biraz gerçi, haksızlık etmeyeyim. Allahtan motorları da severim, kapakçıkların fonksiyonlarına ve hangi tip exxon yaÄŸ kullandıklarına falan baktım bolca. Roma'ya saÄŸ salim indik ve uzunca bir beklemeden sonra bagajlarıma güzelce kavuÅŸtum, iÅŸler de yoluna girmeye baÅŸladı hemen zaten. THY ile gelmekte olan Rengin'in benden 2:30 saat sonra inmesi gerekiyordu, hava limanında buluÅŸacaktık, gecikmeler saÄŸolsun, sadece 40 dk. falan bekledim, sorunsuzca buluÅŸtuk. Pencereden Ä°stanbul fotoÄŸrafları falan çekmiÅŸ, ben de keÅŸke motoru çekseydim, epey ilginçti. Roma havalimanı ÅŸehirler arası gar gibi bu arada, pek iÅŸ yok. Bir gün önceden çıkardığım tren-otobüs planına göre otele doÄŸru yer seyahatimize baÅŸladık. Roma'ya gidenler asla taksi tutmasınlar bence , çok pahalıya geliyor, 11€ ye termini istasyonuna giderlerse herÅŸey bir otobüs (veya metro) yakınlarında olacaktır. Termini merkez garı havalimanının tam tersi, oldukça modern, görkemli, ve cıvıl cıvıl. Ödevimi iyi yaptım bir gün önceden, hangi tobüslere bineceÄŸimi ve hangi durakarda ineceÄŸimi biliyorum, otelin hemen karşısında iniyoruz. Otel nezih, temiz, personel nazik, benim hoÅŸuma gitti, tavsiye edebilirim. Bavulları atar atmaz istikamet Trevi çeÅŸmesi. Hemen bir para atayım da dönüşüm garanti olsun, 1.5 günde ne kadar gezebilirim ki?
Çeşme güzel olmasına güzel de, etkilyeciliği daha açık bir meydanda sanki daha iyi olurmuş, pek böyle beklemiyordum açıkçası. Sanki çok görüyorum da beğenmedim bu gördüğümü, şuna bak! Keşke böyle şeyler Ankara'da falan da olsa. Hava soğuk moğuk demeyip kenardan birde meşhuuur Roma dondurması yiyorum, her bir tarafta var zaten bu "gelatario"'lar. Turistik bölge en nihayetinde. Turistik demişken, Roma merkez tamamen turistik bir bölge neredeyse, hatta her türlü İtalyanca yazının altında İngilizcesi'de var. Neredeyse herkes biliyor İngilizceyi, hatta otobüs şöförleri benden bile iyi konuşuyor. Şehir genel olarak çok güzel, içimde "buralarda yaşasam" hissi uyanmadı desem yalan olur.
Devam edelim, Trevi çeşmesinden sonra, forum taraflarına doğru yürümeye başlıyoruz, sokaklar çok ilginç. Mesela Roma'da arabalar utanmasa mopedden küçük olacak.
Büyük arabalar bazı bölgererde sıkça var tabi (bkz. zenginim paramı nereye harcasam), ama oralarda bile paralel parketmiş iki "normal" arabanın arasında bir iki tane dikine parketmiş bunlardan görebiliyorsunuz. Çok komik ve sevimli bir araba çeşidi.
Her sokakta birbirinden güzel anıtsal binalar var,
anıtsal demişken öyle boş zannetmeyin, kullanıyorlar hepsi. Hatta bir kısmı apartman dairesi.
Hava da iyice kararmaya başladı artık, adımlarımızı hızlandırıyoruz, ve alacakaranlık basarken forum'dayız. Sol tarafımda (nesi) meşhur sütünlar, sağ tarafımda fotoğraflarımın hakkını veremeyeceği kadar görkemli bir bina (adı neydi ki?) karşımda eski şehrin kalıntıları ve biraz ilerisinde collesium.
Hepsine ancak dışardan bakabiliyoruz, kapalılar. Zaten artık yorgunlukta bastı, 3:00 dan beri ayaktayım. Geri dönüş yolunda bardaktan boşalırcasına bir yağmur başlıyor, ben hazırlıklıyım göya, üstümde üç katman su geçirmez giysi var. Ama yine de sırılsıklam olmaktan kurtulamıyorum. Yakındaki bir cafe'ye sığınıyoruz. Karnımız da aç, hadi bir pizza ısmarlıyalım diyorum, gelecek şeyin pizzadan ne kadar uzak bir şey olduğunu, yani Roma'nın pizza anlayışının bu olmadığını ancak yarın anlayacağız. Mekan güzel. listeden en şatafatlı ismi olan ğizzayı seçiyorum ve heyecanla beklemeye başlıyorum. Gele gele kuru ekmek üstü dere otu ve domates geliyor. Aynen öyle, peynir bile yok. Kesmek yemek mümkün değil, ama ısmarladık bir kere, ucuz falan da değil, yiyoruz.
Yorgun argın otele dönüyoruz, yarın Vatikan var, erken kalkıcağız.
---arkası yarın (veya öbür gün yarın venedik te olacağım)---
[Fizik] [Şundan Bundan] | Gönderen: obm | Yorumlar (1)
|