Ä°talya: kendime notlar 1
30 Temmuz 2007 Pazartesi, 07:10
Uzun süredir buraya birşey yazamadım, vakit olmadı. Bu satırları yazarken ise elimde yaklaşık bir altı saatim var, ve yaratıcılığımın her zerresi ile harcamaya çalışıyorum.
Baştan başlayalım:
Şu anda İstanbul Atatürk Havalimanında, bagaj teslim bankolarının yanında, bulabildiğim en rahat koltukta oturmaktayım.
"Gloria Jean's Cofees" dan internet'e bağlanmış durumdayım, ve az önce ilgili vicdan azabından hayatım en pahalı tarçınlı çayını içtim.
Ve bu beni uyandırmaya yetmedi.
Sabah üçten beri ayaktayım, zaten bir gibi falan yatmıştım, Bodrum'daki bu senelik son akşamımda sahilde balık yedik annemle. Kalamar falan, deniz kenarındaki bir balıkçı lokantasında -balığın yanısıra- masanızda olması gereken bütün saz arkadaşları oradaydı. Özellikle güzel bir midye dolma (ordusu) yedim.
İtalya, Trieste'ye gitmeye çalışıyorum, kırksekiz gün boyunca orada olacağım, önemli kararlar almayı planlıyorum, kendimce önemli bir seyahat yani, üstelik gideceğim yer Himalayalardan da daha yakın.
Hande ayarladı bu geziyi. Birde Ankara'dan ayrılmadan önce de bir veda partisi verdi arkadaşlar. Cebimde ise Şakir hocanın ayarladığı bursun parası var. İstek moral ve para, çember tamamlandı. Buradan bütün sponsorlarıma çok teşekkürler.
Dün bavulumu hazırladım, yaklaşık onyedi kilo tutuyor. İçinde anlamlı anlamsız bir sürü şey var. Bakalım hangileri işime yarayacak. Vakumlu torbaları açtıkça "bunları niye almışım ki?" diyen kendi yüzümü merak ediyorum.
Uçağım İstanbul'dan saat 13:00 da kalkıyor. Bodrum'dan İstanbul'a ise sabah ancak şu iki uçuş var: (otobüsü direk eledim, İtalya'ya mümkünse yayık ayranı olmadan gitmeyi tercih ederim) Saat 05:00 uçağı ve saat 10:00 uçağı. Şimdi 10:00 uçağı saat 12:00 gibi İstanbula varıyor hiç rötar olmayacağını varsayarsak. Bavul al, dış hatlara koş, sıraya gir, yetişmek mümkün değil. Dolayısı ile sabah 05:00 uçağı tek seçenek kalıyor. Bu da bana hunharca harcamam gereken bir altı saat bırakıyor.
Kredi kartımın reklamında çeşitli havayollarının bekleme salonlarından yararlanabileceğim yazıyor, aradım sordum, teyit ettirdim. Planım İstanbul'a varınca birisine girmek ve kafayı vurup uyumak.
Plandaki tek kusur şu: Bahsedilen bekleme salonlarının hepsi pasaport kontrolü sonrasında, ve bagaj teslim edilmeden o kısma geçilemiyor. Saat 13:00 deki uçağında bagajlarını sabahın köründen almıyorlar haliyle...
Bavulları al, 15 dakika. Dış hatlara git, 5 dk. Şöyle bir ortalığı dolaş, oda 5 dk. Maliyenin önünde sıraya gir, harç yatır 7 dk.
Bakayım, bu satırları yazarken yaklaşık 57 dakika olmuş harcadığım zaman topu topu. Geriye kaldı 5:03. Hadi saat 10:00 da bavulumu teslim etsem 2:03 diyelim.
Ne yapsam?
Bakalım bagajımı teslim edebileceğim yer var mı? Buralarda gezilecek bir yer varsa bir İstanbul turu atayım bari, galiba yedikule civarlarındayım, bah...
[Fizik] [Şundan Bundan] | Gönderen: obm | Yorumlar (2)
|
Ä°talya: kendime notlar 2
30 Temmuz 2007 Pazartesi, 23:05
Trieste'den selamlar.
Burası çok soğuk...
Güzel bir yolculuktu, bir ara kanada çıkıp dolaşmamıza bile izin verdiler,
:)
Genelde yolculuk muhabbetlerinden hoşlanmam, ama yanımda oturan kişi, oldukça ilginç bir insandı, kendisi hem profosyenel kaptan, hem de giriş seviyesinde pilot. Marsilya'ya tayfasıyla beraber gemi teslim almaya gidiyorlardı. Konu konuyu açtı, bir ara modern korsanlardan falan bahsettik, kendi başından geçen maceraları anlattı. Sıkılmış artık bu meslekten, artık arkadaşları gibi profosyenel pilotluğa geçmek istiyormuş. Arkadaşları derken, Eskişehir Anadolu üniversitesinden mezun, arkadaşları da yine aynı yerde pilot eğitimi almışlar. Artık paralı eğitim de veriyormuş Anadolu üniversitesi bu konularda bu arada.
Eh, yolu açık olsun.
Bu sefer Munich havalimanında uzun uzadıya kalma fırsatı buldum. Hep kapıdan kapıya koştururken göz ucundan görürdüm mağzaları, aklımda kalırdı. Pek birşey yokmuş elektronik maabında. Yine Nokia N800 bulamadım yani. Dolandım uzunca bir süre, aynı dükkanlardan farklı yerlere serpmişler, içerikleri ise İstanbul havalimanına göre az geldi (Tabi lüks ürünleri konusunda aşmışlardı, takı saat gibi). Sonra da oturup bir italyan kahvesine, o meşhur "Air Dolomiti" dolmuşumu beklemeye başladım.
Bu arada böyle yerlerde (self-servis) garsonlara bahşiş veriliyor mu? Acayip tereddüte düştüm.
Uçakta hiç sorun çıkmadı bu sefer, rahat bir yolculuktu. Ama Trieste'ye yaklaştıkça yer pek görünmemeye başladı.
inince de durumun pek parlak olmadığı artık kesinleşti,
Eee tabi Bodrum'dan tril tril gelmiş olan ben, hafiften üşümee başladım.
Allahtan otobüs çok bekletmedi, bilet almayı unutmuşum, otobüsten bir bayan yardımcı oldu, bilet sattı, eziyetten kurtardı.
Yoksa soğuktan suratımda beliren ifade çok mu acıklıydıda yürekleri kabarttı... Hayli mümkün...
Neyse şu anda geçici olarak ayarladığım odamdayım, Galilleo GH de. 20+6 kilo bavulla yüzlerce merdiven çıktım, akşam sporu oldu. Ama manzaram güzel.
Hani bavulumla ilgili bir yorum yapmıştım ya...
Giysi muhteviyatı genelde şortlar ve T-shirtlerden oluşuyor diyeyim, siz anlayın...
Şimdi acayip uykum geldi, kusura bakmayınız yarın devam ederim...
[Şundan Bundan] | Gönderen: obm | Yorumlar (0)
|
Ä°talya: kendime notlar 3
31 Temmuz 2007 Salı, 12:19
Sabah saat 08:00 da kalktım, tabi burasının yerel zamanı ile 07:00 oluyor.
Hava düne göre daha iyi.
Dün uçaktan yürüttüğüm ıvır-kıvırlarla kendimce bir kahvaltı yaptım, çantamı hazırladım, ve yola çıktım.
Stefano Fabris ile buluşmamız saat 09:00 - 09:30 gibi. Kaybolacağımı varsayıyorum. #36'yı daha önce bolca kullandım, yolculuğun ilk kısmında probem yok, ama Elettra'ya gitmek için birde #39'a binmem gerekiyor ki, şehrin daha önceden hiç duymadığım yerlerine gidiyor. Kafama göre takılır, gözüme kestirdiğim yerde iner, çevrede "daha fazla aramamın gereksiz olacağı" kanısına varana kadar dolanır, sonra da bir taksiye atlarım.
İlk denemede tam isabet! Zaten burayı kaçırmak imkansızmış. Otobüste stresle dikilip (ki bunu yapmak hakikaten zordu (ayakta durmayı kastediyorum), hem görünüş, hem otobüsü kullanışı açısından terminator'ü aratmayacak bir şöförümüz vardı, örnek olarak hız tümseklerini atlatmak için bisiklet yoluna dalmasını verebilirim) senkrotron olabilecek kadar büyük bir bina ararken "bilim parkı" diye bir yere geldik. Elettra diye koca koca yazmışlar kapısına. Çok ilginç bir yer burası. Bu arada gelirken de galiba bir müze, ve buranın üniversitesini gördüm.
Gezilecek yerler listesine hemen almam lazım.
Daha saat çok erken, kapıda büyükçe bir kontrol bölgesi var, kapıdaki güvenliğe derdimi anlatıp pasaportum karşılığında bir geçiş kartı aldım. Daha içeriye girmeme gerek yok, kulübenin karşısında bekleme salonu gibi bir yer yapmışlar, kahve makineleri falan var. "Roma'dayken Romalı olacaksın" atasözü ile espresso aldım bir tane. Hoşuma bile gitti hafiften işin açıkçası. Hiç kahveye alışık olmayan bünyemde histeri krizi beklemekteyim.
Az önce birkaç deneyci grup geldi, genelde Fransız bayanlardan oluşan bir takım, ve Hintlilerden oluşan başka bir takım. Fransız takım anlaşılan bir süredir burada çalışmakta, ellerindeki örnekleri incelettirtikten sonra yollarına devam ettiler. Hintli grup ise yeni çalışmaya başlayacak herhalde. Ellerine bir kaset tutuşturmuşlar, adam beceremedi videoyu çalıştırmayı (aslında videonun durduğu dolabı açarken pes etti, kaseti evirip çevirip ne yapması gerektiğini düşünürken suratının aldığı ifadeden fazla sözetmeyelim), yardım ettim. Kahve makinasınında da pes etti, ona da yardım ettim.
Fallout oyununu bilir misiniz? Kaset o kadar çok benziyordu ki o oyunun başındaki videolara... Aynı "eskimişlik" efekti, Pipboy benzeri bir karakter, asitle eriyor, radyasyona maruz kalıyor, yanıyor, donuyor... Beton koruma duvarlarından, dedektörlerden, ve hangi bilim hayvanlıklarının yapılmaması gerektiğinden bahseden 15 dakikalık bir video (mesela Gamma radyasyonu ölçen düzeneklerin yerini değiştirmeyecek, elektrik tesisatında acil durum kapaması olduğunda zorla açmayacak, beton kalkanların üstüne çıkmayacak veya matkapla kalkan cidarlarını delmeyecekmişiz, sonuncusunu hatırlamam güç olacak). O an gözüm her tarafta asılı LCD lere ilişti, çevredeki radyasyon, senkrotronun durumu hakkında sürekli bilgiler veriyorlar. Az önce yardım ettiğim şahıs, burada 15 gün boyunca deney yapacakmış.
Umarım altıncı ayak parmağım çıkmadan ayrılırım buradan.
Moralim düzelsin diye içeriye girmeye karar verdim, derdimi bir türlü anlatamıyorum güvenlik görevlisine ingilizce, kafeterya nerede diye soruyorum, bana güvenlik videosunu sadece içerdeki odada izleyebilirsin diyor. Çatapat italyancamla kafetarya var mı gibisinden bir soru sorabildim (umarım çok saçmalamamışımdır), tarif ettiler, girdim içeriye.
Kapılar kilitli, dolanıp duruyorum.
Aslında kilitli değilmiş, yere yakın güvenlik kartı okuyucuları varmış, görmemişim.
Saat yerel 09:50 Stefano'ya mesaj attım, birazdan geleceğim dedi.
Kafeterya kapalı gibi, yandaki bir makineden su almaya kalktım, su makinenin içinde sıkıştı. Ben de girişteki odadan aldığım broşürleri okurum, bakalım hangi "perk"leri seçsem.
Stefano geldi. Oldukça sempatik birisi, bana kafenin yerini gösterdi ve çay ısmarladı. İngilizce konuşmaya alışamadım daha. Zamanla...
Getirdiğim hediyeleri verdim, küçük şeyler, Türkiye denizleri ile ilgili bir kitap ve eski bir harita, ama çok hoşuna gitti, hakikaten önemli imiş demek ki böyle şeyler.
Stefano Baroni'de geldi. Ocak ayında tanışmıştık kendisi ile, Rengin hatta çok dalga geçmişti, konuşmasının sonunda gidip (başarısız bir şekilde) muhabbet etmeye çalışmıştım, öğrenci aradığından falan bahsetmişti konuşmasında, LR-DFT için çalışıyordu. Bittabiki beni zerre hatırlamıyor. Tekrar tanıştık.
Stefano (F.) bana bir oda ayarladı, ve internet erişimi sağladı. Burada iki öğrenci daha var, doğu asıllılar, çinli veya koreli olabilirler, bilemiyorum, meşgul gözüküyorlar rahatsız etmek istemedim, zaten adlarını da tanıştıktan 15 saniye sonra unuttum ???-??? şeklinde isimleri zaten hiç olmayan isim hafızamda tutmak imkansız gibi duruyor.
Bir saat sonra tekrar konuşacağız Stefano ile, bana ne yapacağımı söyler umarım, muğlaktayım ve boş boş oturuyorum. Saat 14:45 de de ev ayarlamaya çalışan adamla randevum var. Yine çok kötü bir ev bulmuş göründüğü kadarıyla, herhalde kendim ayarlayacağım bu gidişe.
[Şundan Bundan] | Gönderen: obm | Yorumlar (3)
|
|
|