Soyadı
18 Şubat 2010 Perşembe, 02:07
Ece'yle ikimizin oturum izni işlemlerimizin hala bitmemiş olmasının sebebi benim iki soyadımın olması. Birini yazmayı unutmuşlar, Madrid'de birilerinin düzeltmesini bekledik haftalarca. İnsanların adlarıyla soyadlarının tren olduğu şu ülkede benim ikinci soyadımın sorun olması son derece ironik.
Burada herkesin iki soyadı var. İlki anneden ikincisi babadan alınıyormuş. Yani çocuk doğunca annesinin ve babasının ikinci (babadan gelen) soyadlarını alıyor. Sonra da evlenmekle filan değişmiyor. Ece'nin okulunda kayıt sırasında Türkiye'de evlenince kocanın soyadını aldığımızı öğrenince çok şaşırdılar. Çok karışıklık olmuyor mu, dört erkek kardeş olsa da evlenseler, aynı soyadına sahip dört kadın olur dediler. Niye karışsın canım, bir sürü değişik isim var; biz bütün kızların adını Carmen koymuyoruz ki...
Bir dahaki sefere, evlenince kütüğümüzün de kocamızgilin memleketine taşındığını söyleyeyim; kimbilir ne kadar daha şaşırırlar...
[Bır bır bır] [Bask Elleri] | Gönderen: nergis | Yorumlar (0)
|
Pis İşler
31 Ocak 2010 Pazar, 19:28
Ankara'da bir sürü sokak köpeği vardı ama hiç yerlerde köpek kakası görmezdim. Buradan yola çıkarak; "Sokak köpekleri, ev köpeği sahiplerinden daha terbiyeli." demek istiyorum ve bana gittiğimiz her yerde dert olan bu konuyu bir de Bilbao için yazıyorum.
[Bır bır bır] | Gönderen: nergis | Yorumlar (2)
|
Guantes de Cocina*
3 Eylül 2009 Perşembe, 23:29
http://img27.imageshack.us/i/76406023.jpg/#q=bulaşık%20eldiveni
Böyle artistik reklamlar yapmayı biliyorlar da, bulaşık eldivenlerinin koluna bir lastik takıvermek neden akıllarına gelmiyor acaba? Hem hiçbir standardı olmayan, her markanın kendi kafasına göre koyduğu S, M gibi ölçülere kanıp aldığımız ama büyük gelen eldiven her suya değdiğinde elden kaçmaya çalışmasın diye, hem de az geriye sıçrayan suların içeri süzülüp önce rahatsızlık, ertesi gün pis koku vermesini önlemek için bu kadar basit bir şey yeterli aslında. Zaten her yeri lastik, bir lastik de kolu büzdürüvermek için takılamaz mı yani? Yok canım, nereden bilsinler, bunun tasarımını yapanlar (varsa tabii) ya da üretenler eldiven takıp bulaşık yıkamıyorlar ki... Tıpkı elektrikli süpürge Ar-Ge'cilerinin evi süpürmedikleri için kılavuza utanmadan koyu renk bold'la 'hortumundan çekmeyin' yazabildikleri gibi...
Şeytan diyor örgütle ev kadınlarını...
* Mutfak eldiveni. Bu da kısa günün karı oldu, fotoğraf ararken İspanyolcasını da öğrenmiş oldum.
[Bır bır bır] | Gönderen: nergis | Yorumlar (2)
|
Bu Kamel Melun
19 Mart 2009 Perşembe, 01:47
'Bukalemun'un Hollandacasını öğrendim bugün. İngilizceden de tahmin edilebileceği gibi, 'kameleon' (chameleon). Böylece bazı kelimeleri bizim yanlış bildiğimiz, çocukların doğrusunu söylediği iddiam desteklenmiş oldu (ör. 'kipat'). Ece ona hep 'kalemun' diyordu. Ayrıca bu garip benzerlik bana, ismin Türkçe'ye geçerken bir yanlışlık kurbanı olduğu izlenimini verdi. Tıpkı meşhur kanguru hikayesinde olmadığı gibi.
[Bır bır bır] | Gönderen: nergis | Yorumlar (2)
|
Lost in Translation
16 Şubat 2009 Pazartesi, 00:25
"Aranıyor Üye P.T.A
Biz de bir üst kurulmasını-Karıncalar Nest at öğretmen dernek için çalışmak istiyorum hevesli veliler arıyor.
Veli-öğretmen ilişkisi olan çocuklar ve ailelerinin çıkarlarını temsil eder.
Ana görevleri-öğretmen:
eğitim politikası ve kalite ile ilgili olarak danışmanlık hizmeti
-yaşlanma sabahları ve festival organizasyon katkıda
Eğer yediden fazla uygulamaları seçimleri vardır.
Eğer, grup ya da küme yöneticisi ile temas liderleri isteyin lütfen sorularınız varsa.
Bu anaokulu ve personel katılabilir."
Blog komşumun Babil Balığı'nda yazdığı gibi yaratıcı denemeler yapmadım, Ece'nin okulundan verdikleri duyuruyu çevirttim ben de Google Translate'e. Üstümde çok emeği var, o yüzden dalga geçmek istemiyorum ('yaşlanma sabahları'yla bile!). Ne demek istediği anlaşılıyor sonuçta. Anladığım kadarı ile önce İngilizce'ye çevirip İngilizce'den Türkçe'ye çeviriyor. O yüzden biraz daha fazla sapıyor olabilir orijinal metinden. Olsun, özellikle adresi verince internetteki siteleri linkleriyle filan çevirmesi hayatı güzelleştiren bir kolaylık. Bütün iyimserliğimle Hollandacayı kendi kendime öğreneceğime inandığımdan fakat adapte olmaya direnen göçmenler gibi dil öğrenmeye en ufak bir çaba göstermediğimden (ve dilencileri bile İngilizce konuşabilen Hollandalılar yüzünden iki üç kelimeden fazlasını bir türlü öğrenemediğimden), son bir yılda herhalde her gün kullanmışımdır Google Translate'i. Üstelik burada kalmamda da rol oynadı bir nevi, oturum izni formlarını hep o çevirdi. Eksik olmasın, sağolsun, varolsun.
[Bır bır bır] | Gönderen: nergis | Yorumlar (0)
|