kipat kipat kipat!
23 Ekim 2011 Pazar, 13:09
[Yazan: Sururi]
Nergis Hanım, sağolsun, Ece Böcee ile ilgili bir şeyler olduğu zaman bloguna yazmama izin veriyor. Ben de hazır Türkiye'den gelmişken, hem yanımızda getirdiğimiz bir dolu kitabın bir dökümünü yapayım, hem de Ece Hanım'ın bu aralar favori kitaplarına değineyim istedim. Öncelikle, bizimkilerle beraber Türkiye'den gelen bir çanta dolusu kitap:
(Arka soldan başlayarak)
1. Sıra: Roald Dahl - Son Perde; Bay ve Bayan Kıl; Büyülü Parmak; Koca Sevimli Dev, André Maurois - Şişkolarla Sıskalar, Asa Lind - Kumkurdu (Üçü bir arada), Larousse İlk Ansiklopedim - Nasıl?
2. Sıra: René Goscinny / Jean-Jacques Sempé - Pıtırcık'ın Bisikleti; Pıtırcık Kampta; Pıtırcık'a Bir Öpücük; Pıtırcık'ın Kırmızı Balonu; Pıtırcık Tatilde, Julia Donaldson & Axel Scheffler - Zogi
3. Sıra: Jules Verne - Arzın Merkezine Seyahat; Denizler Altında 20000 Fersah; 80 Günde Dünya Gezisi, Oscar Wilde - Mutlu Prens ve Diğer Öyküler, Neil Gaiman - Mezarlık Kitabı; Tübitak - 50 Bilimsel Deney Kartı, Judy Hindley & Colin King - Vücudunuz Nasıl Çalışır?, Julia Donaldson & Axel Scheffler - Minik Balık -Okyanus Macerası-
4. Sıra: Nurullah Ataç - Günlerin Getirdiği ~ Sözden Söze, Haydar Ergülen - Ölüm Bir Skandal, Levent Şenyürek - Cennetin Kalıntıları, Arthur Schopenhauer: Güzelin Metafiziği; Aşka ve Kadınlara Dair; Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar, Platon - Devlet
5. Sıra: Nurullah Ataç - Karalama Defteri ~ Ararken, Patti Smith - Çoluk Çocuk, Müjgan Yıldırım - Bir Rönesans Adamı (Doğan Kubat Kitabı), Derya Nüket Özer - Aferin Desinler Diye (Doğan Hasol Kitabı), Orhan Pamuk - Cevdet Bey ve Oğulları, Pam Leo - Çocuklarla El Ele Ebeveynlik
6. Sıra: İspanyolca Kelime Kartları, Antoine de Saint Exupery - Küçük Prens (3 Boyutlu), Elizabeth Pantley - Çocuğunuzla İşbirliği Yapabilme
Bir de burada görülmeyen iki Roald Dahl daha var: Cadılar ile Sevimli Koca Dev. Roald Dahl'ın ailecek sevdiğimiz yazarlardan olduğunu daha evvelden (2007) Nergis Hanım belirtmişti zaten, Ece de örnek bir armut olarak bu aile geleneğimizi yaşatmakta - Matilda; Çarli'nin Çikolata Fabrikası; Zürafa, Peli ve Ben; James ve Dev Şeftali ile başladı, arkası da geldi, geliyor.
Roald Dahl'ın dışında, Gaiman'ın Coraline'inin hastasıdır benim kızım. İşte, pek çok kereler de anlattığım gibi, önce masal olarak anlatmaya başladım, çok ilgilenince hayli tereddütte kalarak filmini de izlemesine izin verdik, ilgiyle izledi, korkunç yerlerine takılmadı. İlgisi devam edince, çizgi romanını ve nihayet kitaplarını da kendisine sunduk. Mezarlık Kitabı da epey hoş bir kitap fakat en başında biraz (epey) vahşet var, orayı geçmenin yolunu arıyorum, elbet bulurum.
Julia Donaldson ve Axel Scheffler ile ilk olarak Tostoraman (Gruffalo) vesilesiyle tanıştık, ardından Tostoraman'ın Yavrusu; Kasabanın En Şık Devi; Süpürgede Yer Var Mı? ile Değnek Adam geldiler, iyi de ettiler. Bu son aldığımız Minik Balık - Okyanus Macerası biraz tırıt olsa da (Nemo meets şu Oscar Wilde'ın her gün başından müthiş şeyler geçmiş gibi anlatan adamın bir gün gerçekten de o müthiş şeylerle karşılaştığı hikayesi gibi, üstelik tarihini kontrol ettim, geçen sene mi ne çıkmış, Nemo'dan önce de değil hani), ZOGİ gerçekten müthiş ve hayli eğlenceliydi.
Eğlenceli olmaktan bahsedince, tabii ki Pıtırcık var, Bengü'yle Ece'ye okurken biz daha çok gülüyoruz!
Benim kitaplara gelince, öteden beri çok sevdiğim şairlerden biri olan Haydar Ergülen ("yaşayanlardan" zaten bir o var, bir de Lale Müldür... Öyle mi gerçekten, başka yok mu? Bir düşüneyim.... Alper Çeker vardı ama takip ettiğim anlamda bir o ikisi sanırım) yokluğumuzda bir sürü kitap çıkarmış ne mutlu ki. eXpress'te yayınladığı "100 Yazı Düzyazı" denemelerini topladığı kitabı Robinson'da buldum, o sırada yanımızda fazla para yoktu, epey de kitap almıştık, o yüzden sonra alırım dedim, bir daha da sorduğum birkaç kitapçıda bulamayınca almadan geldim - neticede zaten her hafta zevkle okumuş olduğum yazılardı. Şiir kitaplarından da işte Ölüm Bir Skandal'ı seçtim.
Levent Şenyürek'i tanımam, bilmem. Son birkaç yıldır kendi çapımda bilim-kurgu hikayeleri yazıyorum ya, Türkçe'de çıkan bilim-kurguları da okumalıyım diye düşünmüştüm. Önyargılarımdan dolayı bir türlü okuyamadığım Aslı Erdoğan'ları okuyayım diyordum, bu sefer de yapamadım, onun yerine sevgili Zarife'nin facebook sayfası vesilesiyle haberdar olduğum Levent Şenyürek'in "Cennetin Kalıntıları"nı edindim, okuyalım bakalım. Emir de "Zaman Çöktü" başta olmak üzere Hakan Erdem okumamı salık verdi.
İşte, kendi blogumda da bahsettiğim üzere, bende eksik olan birkaç Schopenhauer'i daha aldım (almaz olaydım! 8). Huysuz ihtiyat filozofumuz Şopi bu sefer hakikaten çamları birbiri ardına deviriyor. Ezikliğini ifşa ettiği birkaç bölümü işaretledim, bir ara aktaracağımdır. Platon'un Devlet'i de epey geri kafalı olmakla birlikte (diyebilirsiniz ki "e güzelim MÖ 300ler", ben de derim ki "yok öyle alakası"), beni asıl anlatım tekniği öldürüyor. Neil Postman da böyle yapıyordu, ama Platon'da Sokrates kantarını topuzunu kaçırıyor: "Şimdi elma yeşil mi? Evet Sokrates. İyi, peki yaprak da yeşil diyebilir miyiz? Doğru söze ne denir! O halde insanlar da doğru olmak zorunda olduklarına göre blah blah blah....". Ondan da alıntılar hazırladım (size).
Bakayım başka hangi kitaplar vardı? Patti Smith - "Çoluk Çocuk"u Bengü kendi için almıştı ama ben önce okuyup bitirdim. Patti Smith'i pek dinlemişliğim yoktur, uzunca bir zaman süresince Iggy Pop'la aynı kişi olduklarını düşünüyordum (fantazi olarak), kısa bir süredir de cover albümü olan "Twelve"i dinleriz zaman zaman. Otobiyografisi, Tina Fey'inki gibi, güdük geldi malesef.
Çok konuştum yine, misafirliğin de tadını kaçırmamalı. Kendi bloguma da beklerim!
Sevgiler, hürmetler,
Sururi.
[Okur Yazar] [Ece Böcee] | Gönderen: sururi | Yorumlar (6)
|
Yorumlar |
Kip-pat [Seyfettin K., 4 Kasım 2011 Cuma, 22:23]
Ben de kısa kısa yazayım. Roald Dahl'ı çocuklar çok beğeniyor. Benim öğrenciler bu sene ikinci sınıftalar. Sınıf kitaplığına Bay ve Bayan Kıl, Büyülü Parmak, Kaplumbağa ve George'un Harika İlacı kitaplarını aldım. Son ikisi üçüncü sınıf düzeyine biraz daha yakın sayılır.
Bunların dışında önerilerim:
* Eyvah Herkes Tartışıyor - Fanny Joly (Küçük endişeler dizisi 4 kitap olması lazım. Fena değil.)
* Şirin serisi - Birsen Ekim Özen
* Levent serisi - Mustafa Orakçı (iyi, pek.)
* Melis serisi - Fanny Joly
* Kendini Aslan Sanan Şola - Bernardo Atxaga
* Kırmızı Başlıklı Ispanak - Miyase Sertbarut
* Abur Cubur Seven Ejderha - Malorie Blackman
* Dinozorun Beslenme Çantası - Jacqueline Wilson
* Yalancının Donu - Victoria Lloyd
* Kibar Haydut - June Crebbin
Şiir
Komik Şiirler - Mavisel Yener
Şiir Gemisi - Ayla Çınaroğlu
Ay Kaç Yaşında - Mavisel Yener
Balina ile Mandalina - Fazıl Hüsnü Dağlarca
3. ya da 4. sınıf düzeyine daha yakın kitaplar yazan Behiç Ak var. (Okul öncesi için yazdığı bir seri de var tabii.) Türkiye'deki en kaliteli çocuk kitabı yazarlarından biri bana göre. Kedilerin Kaybolma Mevsimi, Pat Karikatür Okulu ve Alaaddin'in Geveze Su Boruları'nı hararetle tavsiye ederim.
Haydar Ergülen'le üniversite yıllarında tanışmıştım. Bakırköy'de Birikim Kitabevi vardı o zaman. (Şu an yok.) Tren istasyonunun arka sokaklarında. Oraya yolumuz düşüyordu sık sık. Üye olduk. Sahibi yazarları çağırıp söyleşiler düzenliyordu. Konu Cemal Süreya olduğu için gittik, konuk da Haydar Ergülen'di. Haydar Ergülen'i pek sevmem, şiirlerini demek istiyorum, yoksa iyi adam. Ben şiiri oturup yazarım, demişti. Şiir yazmak için otururum ve yazıp bitiririm gibi bir şeyler söylemişti. Cemal'in tam tersi. Arkadaşım bir kitabını aldı. İkimiz adına imzalamıştı. İki bölümden oluşuyordu kitap. İlk bölüme burası ...'nın okuması için. ...'ya sevgilerle. İkinci bölüme de burası Seyfettin K.'nın okuması için. Seyfettin K.'ye sevgilerle yazmıştı doğru hatırlıyorsam. O bölümden bir şiir okudum sadece. O da ayıp olmasın diye.
|
Şiir - tabii ya! [Emre Sururi, 6 Kasım 2011 Pazar, 02:43]
Merhaba Seyfettin!
Sen vaktiyle ODTÜ Geliştirme Vakfı'nın öykü dizisini tavsiyelemiştin ya, biz asıl onu unuttuk (halbuki son dakikaya kadar da aklımızdaydı). Haydi onlar bir yere kadar ama asıl darbe senin şiir listesiyle oldu: Şiir tabii ya! Niyeyse şiir seçeneği aklımızdan ucundan bile geçmedi taa ki sen buraya yazana kadar, çok çok sağol, hakikaten çok faydalı oldu, hiç şiirsiz çocuk olur mu! (takdir edersin ki konum itibarı ile Ece "bugün 23 Nisan / neşe doluyor insan!" tarzı şiirlerden bile bihaber yaşıyor (bir de Bengü'den belki de ilk tanıştığım sıralarda öğrendiğim, bir daha da aklımdan çıkmayan "Ben hiç mor inek görmedim, / Hiç sanmam ilerde de göreceğimi, / Fakat size söyleyebilirim; / Böyle bir inek olmaktansa, görmek daha iyi." (şimdi doğru alıntılamak üzere enternete danıştığımda, bunun Gelet Burgess adlı bir şaire ait olduğunu öğrendim (bu alıntıda kullanılan çeviri ise Erdal Ceyhan'a aitmiş kaynağa göre), buna ek olarak grip şiiri var: "iki çeşit şu grip / biri oldukça garip" (bunu prof. google da bilemedi)).
Behiç Ak'ları da ekledik alış-veriş sepetimize.
Bakırköy'de 1988-1994 arası yaşadım (Kartaltepe'de, aynı uzun caddenin (Terakki) iki ucundaki evlerde), yine de bir türlü açılamadık birbirimize (semt ile) - benim için çoğu kez Taksim dolmuşlarının durağından ibaretti, bir de tabii bilgisayarcılarının çokluğuna şükrederdim (o zamanlar bilgisayarcı demek, oyun çeken (X*Copy, 79 sektör çekerler, ben de niye 81 sektörü çekmiyorlar diye hayıflanırdım, kaldı ki 80. ve 81. sektörleri PC'ler kullanırdı, Amigalar sadece ilk 79 sektörü. En sık olarak Sky'dan oyun alırdım ama sonra Kadıköy'deki Yazıcıoğlu Han'ın hemen arkasındaki şimdi adını unuttuğum, 2. (1.?) kattaki yeri keşfetmiş idim, ama sanırım Bakırköy'den taşındıktan sonra olmuş idi bu - Sui hatırlar herhalde o bilgisayarcının adını, sormak lazım.. şimdi haritadan baktım, Başçavuş Sokak ile Söğütlüçeşme Caddesi'nin kesiştiği yerde idi, döviz bürosunun az arkasındaki bina). Haydar Ergülen'le ilgili benim de şöyle bir anım vardır. Tanımam ama iyi bir adamdır. Cemal Süreya, Gençlik Kitabevi'nde sohbetler düzenlermiş (ben kendisini ölümünden sonra tanıdım). Oranın az ötesinde de bir "Cemal Süreya Sokak" vardır, hem de doğru olarak, tek "y" ile yazılmıştır ki, bu bile Kadıköy'ü övmeye yarar. İstanbul'daki favori semtim, hiç oturmamış olduğum Kuzguncuk'tur, bunu yazınca aklıma geldi, Haydar Ergülen'in de "Kuzguncuk Oteli" isimli, özellikle de son iki dizesini çok sevdiğim bir şiiri de vardır (ama benim en sevdiğim Haydar Ergülen şiiri Adam'dır (Eskiden Terzi de en sevdiğim kitabı olsun bakalım).
Bu yoruma başlarken asıl niyetim az evvel şöyle bir göz atmak vesilesiyle elime alıp da, güzelliği karşısında bir daha okumaya karar verdiğim Steinbeck'in "The Winter of Our Discontent"inden bir kuple bahsetmek idi, geçti gitti, artık önümüzdeki maçlara bakacağız.
Burada saat olmuş 1.40, Türkiye'de haydi haydi bayrama girilmiş, bu vesileyle herkesin bayramını kutlarım (bkz. Geçen sene arı kestiydik...).
|
Pıtırcık [Seyfettin K., 8 Kasım 2011 Salı, 00:44]
Dün ablamı ziyaret için Kartal'a giderken yeğenime Pıtırcık serisinden Pıtırcık Pazara Gidiyor'u aldım. Yolda okudum, pek beğendim. Yeğenim de sevdi. Pıtırcık'ın iki farklı serisi var. Kitabını aldığım seriyi sınıf kitaplığına da alacağım (2. sıradaki seri, yedi kitap var sanırım), öğrencilerim de çok sevecektir. Kitaptan sayen(iz)de haberdar oldum, teşekkür ederim.
Çocuğun olabildiğince farklı şeyle, erken yaşta etkileşime girmesini sağlamak eğitim yaşantısı ve gelişimi açısından çok çok önemli. Ece'ye dolaylı da olsa bir faydam dokunacaksa ne mutlu bana.
Cemal Süreya sokağından pek çok kez geçtik. Oraya yakın bir kuaförümüz (aka berber) vardı. Saç kestirmek için anadolu yakasına geçiyorduk, üniversiteyken. Şu an saç kestirmeye vakit bulamıyoruz. Haydar Ergülen'le ilgili anın oldukça ilginç. Adam şiiri de fena değilmiş hani. :p Yaşayan yazarlara karşı biraz ön yargılarım var. Halbuki Oğuz Atay çok güzel anlatmıştı Tehlikeli Oyunlar'da "...Ben merhamet dilencisiyim, kolumda sargılar taşımıyorum, paçavralar içinde gezmiyorum, kimsenin anlamadığı ince metodlarım var, gecekonduda oturuyorum, seviyemin altında yaşıyorum, yüz olabilirken bir oluyorum, sürümden kazanıyorum, bana bak saydam etek! Bana bak güzel bacaklar! Kiminle konuştuğunun farkında mısın? Beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum, ben Van Gogh'un resmi değilim, öldükten sonra beni müzeye koyamazsınız, beni tanımalısınız; ki benden bahsedin, çocuklarınıza beni örnek gösterin, herkes zengin olmak yerine Hikmet olmak istesin, ah bir hikmetim olsaydı desin, benim ana çizgilerimi öğrenin, sonra 2000 modeli bir Hikmet-çamurlukları büyük arkası şöyle büyük bir hikmet yaparsınız kendinize göre, kötülüklerimi de unutun, onları ben biliyorum ya yeter, kimseye yararı yok..." Ancak bu bile işe yaramıyor çoğu zaman. Ön yargılarımdan arınma çabalarım devam edecek.
Ben aklıma gelen ilk dört şiir kitabını yazmıştım. Şimdi düşününce, Dağlarca'nın Cin ile Cincik'i daha iyi gibi yazdığım kitaptan.
Her hafta seçtiğim bir şiiri çocuklara yazdırıp hafta sonu ezberlemelerini istiyorum. Bir sonraki hafta ezberleyenlerden dinliyoruz şiirleri ara ara. Videoya filan çekiyorum, sonra sınıfça tekrar izliyoruz. Olumlu-olumsuz eleştiriler yapıyoruz. Şiir(ler) üzerinde konuşuyoruz, çok güzel şeyler çıkıyor. Ben elimdeki şiir kitaplarını projeksiyonla yansıtmak için taradım. Seçmekte de bana kolaylık sağlıyor. O kitaplardan örnek olması için birer ikişer sayfa seçerek, upload ettim, kitaplar gelene kadar tadımlık, hem de bir fikir oluşturması açısından.
Mutlu Bayramlar. ;)
|
Eyoo! [Emre Sururi, 8 Kasım 2011 Salı, 21:16]
Seyfettin, siirler icin cok tesekkur ederim, ederiz, cok makbule gecti. Bu aksam Ece yatmadan evvel birkacini okuduk, cok guzel oldu.
Sen ogretmenlikten, yaptiklarindan bahsettikce ben seviniyorum, ne sansli ogrencilerin var diye. Ama herhalde ilkokulda kotu ogretmeni olan yoktur, cocuklar ogretmenlerini, ogretmenler cocuklarini severler. 8)
Tehlikeli Oyunlar canima okuyali cokkkk sene olmus, ennn kitaplarimdan biridir ama herhalde bir daha acip okuyamam (dayanamam herhalde - okumamaya degil, okumaya). Offf offf!
Cevat Capan'di sanirim (Enis Batur da yazmisti ama bu Cevat Capan'a dairdi herhalde), Tutunamayanlar'in onsozunde okuru nasil da o kitabi ilk defa okumak uzere oldugu icin kiskandigini yazar. Gercekten de, vardir iste oyle bir olgu. Bazi kitaplar suphesiz ikinci okuyusta daha bir tatlanirlar (benim icin Iris Murdoch'in "The Sea, The Sea"si oyle olmustu mesela, bu gunlerde de, -hem de okumuslugumun uzerinden iki yil bile gecmeden- tekrar okumaya koyuldugum "The winter of our discontent" benzer bir duyguyla sariyor beni), ama iste bazi kitaplar da var ki, olmuyor, olamiyor, gelecek dertleri bilmek cekilen aciyi katmerliyor...
|
Başlıksız [Bengü, 9 Kasım 2011 Çarşamba, 01:02]
Seyfettin, şiirler için çok teşekkürler. Gerçekten de Ece'nin bildiği iki şiir var: Anneciğim seni ben / Çiçeklerden periden / Sarı saçlı bebekten... ve Saat dokuzu beş geçe / Atam Dolmabahçe'de... Öneriler de şimdiden bir dahaki Türkiye seyahati listesine alındı.
Emre'nin yorumunu görünce dehşete düştüm. Yan odaya sesleneceğine Google'a sorarsan öyle çeviri bulursun işte. Şiir şöyle:
Hiç mor inek görmedim
Bunu istemem ama
Görmek daha iyidir
Mor inek olmaktansa.
Grip şiiri aynen öyle ama. İkisini de Eda'cığımdan öğrenmiştim ben de.
|
önemli değiller, lafı mı olurlar [Seyfettin K., 9 Kasım 2011 Çarşamba, 22:21]
Emre seni rahatsız etmek istemediği için Google'a sormuştur diye düşünüyorum. Şiir de çok güzelmiş, hem de ilk buluşmada söylenecek kadar güzel. (Milka'nın ineği mor değil miydi?)
Öğrencilerim çok şanslı evet (tevazu timsaliyim görüldüğü üzere). Birkaç yıl geçirdiğim ve yer değiştirme, askerlik gibi nedenler yüzünden onlarla devam edemediğim öğrencilerim de, şu anki öğrencilerimi çok şanslı buluyorlar. Veliler de kendilerini çok şanslı görüyorlar hatta bazı öğretmen arkadaşlar bile benimle tanışmanın bir dönüm noktası olduğunu ve o yüzden çok şanslı olduklarını düşünüyorlar. Bir kişiye 40 kere luzır (loser) dersen luzır olur derler ya, benim durumum buna benziyor sanırım. O kadar kişi öğrencilerimin şanslı olduğunu söyleyince ben öyle olması için çabalıyorum ve iyi bir öğretmen oluyorum ya da ben normalde zaten harika (awesome) bir öğretmenim ve bu sayede öğrencilerim çok şanslı oluyorlar. Şaka ve varsayımlar bir yana sevdiğim işi yapıyorum. Eğer şanslılarsa sırf bu yüzden şanslıdırlar.
Üniversitede çocuk edebiyatı dersini çok kaliteli bir hoca vermişti. Ufuk açtı resmen. O hoca başka bir hocanın kitabına yönlendirdi. O da başka ufuklar açtı. Bu sayede hangi kitabın iyi, hangisinin kötü olduğunu belirleme yetisi kazanmış olduk. Edebiyata da öteden beri bir ilgimiz olduğu için işler çığırından çıktı. Alışveriş merkezlerindeki kitapçılarda, ayakta saatlerce çocuk kitapları okuduk, oraya gelen çocuklara ve velilerine kitap önerilerinde bulunmaya bile başlamıştık. İki adamı ayakta, sırıtarak ve çocuk kitabı okurken gören çocukları şaşkın şaşkın bize bakarlarken yakalıyorduk, bazıları eğilerek okuduğumuz kitabın adını görmeye çalışıyordu. Hala tatillerde ve fırsat bulduğumuzda bu alışkanlığımızı devam ettiriyoruz. (Ben ve bir öğretmen arkadaşım.) İyi olmayan ve iyi gibi görünen kitaplara boşuna para vermemek için, ona vereceğimiz paraya -belki- daha iyi bir kitap alabilmek için. (Bu paragrafı daha önce de yazmış olabilirim.)
Atay'ın kitaplarını tekrar okumayı ben de çok istedim ama bir türlü cesaret edemedim. Hem okunacak başka kitaplar olduğundan hem de senin yazdığın nedenlerden. Hiç Murdoch okumadım ama okuyacağım.
Aldığım ilk çocuk şiiri kitabı Şiir Gemisi'ydi. Bu kitaptaki favori şiirlerim:
* Neyin nesi
* Olsam
* Dedemin tespihi
* Büyük temizlik ve yolladığım sayfadaki şiirler.
Diğer sayfaları da maille yolladım.
Bol şiirli zamanlar dilerim.
|
|
|
|