Sevdiğim Sayı: Dört
28 Aralık 2007 Cuma, 20:47
Ece sayı sayıyor: (Saydığı şeyin üzerine iyice eğilip, küçücük işaret parmağıyla da takip ederek) Dööğvt, dööğvt, dööğvt...
[Ece Böcee] | Gönderen: nergis | Yorumlar (0)
|
Sabah Manzarası
24 Aralık 2007 Pazartesi, 00:34
Bu da arka bahçemizdeki yeşil ağacın beyaz hali:(dedicated to Hande)
Dün böyleydi. Bugün hava ılıktı, kar filan da kalmadı.
[Delft'te] | Gönderen: nergis | Yorumlar (1)
|
Sürpriz
21 Aralık 2007 Cuma, 16:08
Radyo ODTÜ'nün muadilini buldum! FM 106.40 frekansından yayın yapan adını bilemediğim bir kanal. Çaldıkları şarkılar aynı Radyo ODTÜ'de çalanlar, saat 16.30 civarında başlayan program da Modern Sabahlar! Aynı şekilde konuşup gülüşen üç kişi; sesler aynı Ege, Oktay, Fahir. Emre de şaşırdı ne kadar benzediklerine. Yakında ne dediklerini de anlayacağım çünkü Ocak sonunda yenisi başlayacak olan Dutch kursunun listesine yazıldım, çok heyecanlıyım. Ayrıca, bayramın ilk iki gününü ıskaladılar ama gerisine yetiştik, yarından itibaren büyük tatil başlıyor. Evet, ben zaten büyük bir tatildeyim, ne olmuş?
[Delft'te] | Gönderen: nergis | Yorumlar (0)
|
Sevdiği İşi Yapanlar - 1
18 Aralık 2007 Salı, 23:24
Dutch başlıklı girişte bahsettiğim Pom Ti Dom kitabı, Sinterklaas için hazırlanmış kitaplardan biriydi. Henüz tam olarak ne yazdığını bilmesem de (tabii ki tahmin edebiliyorum ama kelimesi kelimesine bilemiyorum işte, üstelik nesir, bayılırım kafiyeye!), Ece'ye belki yüz kere anlattım resimleri üzerinden. Belki de iki yüz kere. Baştan sona, sondan başa, rastgele sayfalar açarak, Ece'nin favori sayfalarında tekrar tekrar... Resimleri o kadar güzel ki, ailece hastası olduk. Noelle Smit çizmiş. 'Çocuk kitapları ressamı' olmak çok güzel bir meslek gibi görünüyor. Sayfasında diğer resimlediği kitaplara da bakınca, sevdiği işi yapan şanslı insanlardan biri olduğunu düşünüyor insan. Kıskanılacak bir durum, sevdiğin bir işi yapmak ve üstüne para vermeleri...
[İş, Güç!] | Gönderen: nergis | Yorumlar (0)
|
Dutch
16 Aralık 2007 Pazar, 00:07
Her gördüğü yazıyı okuma takıntısı olanlardanım. Tabelalar, vitrinlerin köşesine yapışmış çıkartmalar, yere düşmüş poşetler, otobüs duraklarındaki çizelgeler.. Türkçe filmin üstünde (altında) Macarca altyazı olsun, illa okurum satır satır. Okuduğunu anlamamak da hiç hoş bir şey değil. Neyse ki alfabe aynı, Japonya'ya gitseydik nasıl olurdu kimbilir! Bazı kelimeler de çok benziyor İngilizce'ye, aşağı yukarı tahmin edilebiliyor (hatta emin olunuyor). Mesela Ece'nin kitabının ilk sayfasını açıyoruz:
Er was eens een prinsesje (There was once a princess)
en haar naam was Pom Ti Dom (and her name was Pom Ti Dom)
Ze had oranje haren... (She had orange hair)
Böyle devam etmiyor tabii. Bir kere sesli harflere zaafları var. J'ye çok düşkünler ve her yere 'R' sokuşturuyorlar. Böylece bazı kelimeler tanınmaz hale gelirken, bazıları da çok uzun ve korkunç görünüyor. Böyle böyle çözmek epey zaman alacak ve okumayı söksem de konuşamayacağım telaffuz problemi yüzünden, o nedenle ilk hedefim Hollandaca kursu. Ocak'ta başlamayı planlıyorum. O zaman Pom Ti Dom'un sonunu da merak etmekten kurtulacağım...
Bu arada, turuncuya 'oranje' diyorlar, gayet normal ama portakal 'sinaasappel'. Portakal elması gibi bir şey anladığım kadarıyla. Bu elma da galiba yemiş gibi bir anlama sahip. Pineapple, pomme de terre, yer elması (burada bir çeviri karışıklığı da olmuş olabilir tabii) gibi örneklere bakılırsa..
İki de link vereyim bari: http://uncyclopedia.org/wiki/Dutch#The_Dutch_Language ve http://uncyclopedia.org/wiki/Dutch_grammar
[Bır bır bır] [Okur Yazar] [Delft'te] | Gönderen: nergis | Yorumlar (1)
|