Anne Olmak...
10 Temmuz 2008 Perşembe, 00:43
Biri bana "Anne olmakla ilgili ne söyleyebilirsin?" diye sorsa, (mesela gazetenin pazar ekinin anneler günü özel sayısında halkın nabzını tutuyoruz diye beni seçmişler, yoksa kim sorsun...) cevabım hazır. İki yıllık tecrübemin naçizane özeti şudur:
Anne olmak tükürdüğünü yalamaktır.
Siz siz olun, elalemin çocuğuna, elalemin çocuğa karşı davranışına laf etmeyin. Ben olsam şöyle yaparım, bunu hiç yapmam, ay hiç öyle olur mu demeyin. Sonracığıma; ablanızın kızını, alt kattaki komşunun oğlunu sık sık görüyorsunuz diye elinizde büyümüş zannetmeyin. İş yerinden arkadaşlarınızın anlattığı üç beş (ya da üç yüz beş yüz) kaka hikayesini dinlediniz (ya da dinlemek zorunda kaldınız) diye olayı çözdüğünüzü düşünmeyin. Hele öyle serviste, markette, parkta rastladığınız çocuklar ve ana babaları için sakın atıp tutup yorumlar yapmayın. Büyük söylemeyin. Ayıplamayın. Sonra hepsi başınıza gelir.
Benden söylemesi...
[Bır bır bır] [Ece Böcee] | Gönderen: nergis | Yorumlar (0)
|
Maydonoz -ya da- Arzın Merkezine Seyahat
23 Haziran 2008 Pazartesi, 23:26
Clingendael Parkı - Lahey
[Bır bır bır] | Gönderen: nergis | Yorumlar (1)
|
Madurodam
23 Haziran 2008 Pazartesi, 01:29
Geçen pazar Miniaturk'un (neden Minyatürk değilse..) Hollanda versiyonu olan Madurodam'a gittik. 1:25 maketler; 10 cent atınca bazılarının ışığı yanıyor, minik laterna şarkı çalıyor, atlıkarınca dönüüyor dönüüyor, filan... Arkadaşımın dediğine göre Polonya'da da varmış aynısından. Meşhur yerlerin cücelerini bir arada görmenin ne anlamı var bilmiyorum, turist şeysi işte. Gerçi buranın bütün geliri çocuklarla ilgili kurumlara aktarılıyormuş. Bayağı da ciddiye almışlar, maketlerin çevre düzenlemesini küçük bitkiler ve mini ağaçlarla yapmışlar. Herhangi bir bina değiştiğinde, yenilendiğinde ya da mesela Schipol havaalanı büyüdüğünde buradaki maketi de hemen aslına uygun şekilde yeniliyorlarmış. Biz gittiğimizde Avrupa Kupası nedeniyle maket evlerden bazılarına Hollanda bayrakları asmışlar, minik kafelere turuncu dekorasyonlar yapmışlardı. İyi de nedir yani, girişte eline bir kitapçık tutuşturuyorlar, nerelerden yürüyeceğini de işaretlemişler zaten; baka baka ve hepsinin üstüne çıkmaya çalışan küçük Godzillalar'ı tuta tuta geziyorsun. (Aslında onlardan sadece bir tane vardı koca Madurodam'da, neyse bu konuya hiç girmeyelim.)
Çocukları da pek cezbetmiyor sanırım; eli kalem tutanları için ayrı bir kitapçık hazırlamışlar, güzergah üzerinde çeşitli yerlere bulmacalar koymuşlar. Bir de aylardır her yerde reklamını yaptıkları Susam Sokağı pavyonu vardı ki, çocuk(lu)lar için asıl hayat kurtarıcı olan oydu. Koca bir alan dolusu aktivite: oyuncaklar, resim köşeleri, karakterlerin evleri... Program değişiyormuş ama biz gittiğimizde her saat başı Edi ile Büdü çıkıp bir tur atıyor, çocukları seviyor, fotoğraf çektiriyordu. Ece de seviyor onları. Önce peşlerinden koştu, tokalaştı, sonra gitti babasına sarıldı, başını koydu -bir çeşit duygu yoğunluğu yaşadı herhalde, sonra fotoğraf çektirdi. Ama en çok biz sevindik! Edi'yi öyle çizgili kazağıyla filan kocaman karşımızda görünce acayip neşelendik. Bkz. aşağıdaki fotoğraf. Fotoğraf çektirirken Edi Emre'nin başını sevdi, Emre habire anlatıyor! Biz iki kere rastladık bu geçit törenine, böylece hem Emre'nin hem de benim arkadaşlarla çekilmiş bir resmimiz oldu.
Efendim? Fotoğrafta bir gariplik mi var? E tabii, onların içinde başka insanlar var, bizi de ağızlarının içindeki göz deliklerinden görüyorlar, ondandır...
[Bır bır bır] [Delft'te] | Gönderen: nergis | Yorumlar (1)
|
Karamsar
21 Haziran 2008 Cumartesi, 01:58
Mağazalarda yaz indirimi başladı. Kışın yılbaşında az az başlayıp gittikçe artan oranlarda devam eden indirimin aksine; bu sefer doğrudan %50'yi yapıştırdılar vitrinlere. Galiba yazın gelmeyeceğini anladılar. Mayıs başında bir hafta kadar sıcak hava devam ettiğinde ben atkıları kazakları filan bavula koyup kaldırmıştım. Bir hafta sonra aynen çıkarıp yerlerine geri koydum. Anlaşıldı ki burada yazlık-kışlık düzenlemesi yapmaya gerek yok -daha doğrusu böyle bir imkan yok.
"Yaz ne zaman gelecek?" diye sorduğumda "Geçen sene gelmedi." cevabını vermişlerdi de o ne demek anlamamıştım. Bu sene de mi gelmeyecek acaba? Meğer güneşin en ufak ışınlarını görür görmez hemen açılıp saçılıp, parmakarası terliklerini giymelerinin sebebi; o kıyafetleri ve terlikleri belki de o yıl bir daha giyemeyecek olmalarıymış.
Sabahın beşinden gecenin onbirine kadar hava aydınlıkken ben "Daha fazla güneş istiyorum." desem şımarıklık mı olur acaba?
[Bır bır bır] [Delft'te] | Gönderen: nergis | Yorumlar (3)
|
Rahatlık
20 Haziran 2008 Cuma, 02:10
Ece dün şehrin en büyük meydanında güvercinlere yem verirken bir arkadaş buldu. 18 aylık uzakdoğulu Camilla, Avrupalı anneannesiyle (burası tahmin, bana öyle geldi) birlikte Ece'ye eşlik etti. Biraz oynadıktan sonra Camilla yeri gösterip "Diaper." dedi. (İngilizce konuşuyorlardı.) Kadın da hemen duvarın dibine bir şey serdi, yatırdı çocuğu, bezini değiştirdi. Öylece, oracıkta. Gelen geçen bir kaç kişi dönüp dönüp baktığına göre; mikrop diye bir şeyden haberi olmayan ve sokakta tuvaletleri gelince tuvalet arama zahmetine katlanmayan Hollandalılar'a bile garip geldi bu durum!
[Bır bır bır] [Delft'te] | Gönderen: nergis | Yorumlar (3)
|