Dil Kasları Nasıl Gelişir?
2 Şubat 2012 Perşembe, 01:52
Son günlerde yedi bebek ve iki evcil hayvanla evcilik oynuyoruz sürekli. Anne ben oluyorum. Bebekler kardeşleri, kendi de onların yedi yaşındaki ablaları oluyor. Yedi yaş çok önemli bir detay. Mesela bebeklere yatmadan önce ben kitap okuyorum çünkü o okuyunca anlamıyorlarmış. Yedi yaşında olduğu için dişleri dökülmüş ya!
Bugünkü seansta bebeklere kahvaltı hazırlamaya gitti. Biraz sonra tepsiye doldurmuş bir şeyler, getirdi. Dün doğan kardeşi için hazırladıkları: 'Besleyici mama' (pembe bir bardak içinde mavi top), 'sağlıklı (plastik) sebzeler' ve üç top dondurma! Doktor "Dilinin gelişmesi için dondurma yedirin." demiş de...
[Ece Böcee] | Gönderen: nergis | Yorumlar (0)
|
Hayırdır İnşallah
4 Şubat 2012 Cumartesi, 01:05
Dün gece ilk İspanyolca rüyamı gördüm! Resmi daire gibi bir yere gitmişim, orada benimle ilgilenmek için bir hanım geliyor yanıma ve bana "Bom dia." diyor. Baskça yetmemiş gibi, bir de Katalanca mıdır nerenin diliyse/lehçesiyse o giriyor rüyama!
Atıp tutacaktım "Bir ülke elli parçaya bölünür de her birinde ayrı dil konuşulur mu?" diye. Şimdi Google'a sordum, Portekizce'ymiş bom dia. Haydaa!
[Bır bır bır] [Bask Elleri] | Gönderen: nergis | Yorumlar (2)
|
Diplomatik Temaslar
6 Şubat 2012 Pazartesi, 01:07
Geçen hafta 22 Şubat Perşembe gecesi resmi bir davete icabet ettik. Türkiye'nin İspanya büyükelçisi Bask Bölgesi'ne ziyarete gelmiş. Türkiye'nin Bilbao fahri konsolosu, gönüllerimizinse gerçek sultanı Carmen, büyükelçi şerefine bir resepsiyon düzenlemiş. Ehem, bizi de davet etmiş. Önce konser, ardından kokteyl, kokteyl sırasında da Şükrü Karakuş'ın resimleri sergilenecekmiş. Gece hayatımız biraz sönük, böyle davetiye filan görünce gözlerim döndü benim. Emre de sağolsun balele demedi, hemen planları yaptık. Ece'yle kalmaya Tiria geldi, biz de (artık ne bulduysak) giyindik kuşandık, yollandık.
Konser için Gülcan Altan'ı çağırmış Carmen. İki gitar bir perküsyondan oluşan ekibiyle İstanbul'dan gelirken soyadı yanlış yazıldığı için perküsyoncusunu almamışlar uçağa. Carmen de yoğun program nedeniyle çok meşgul olduğundan bana telefon numaraları verdi, arayıverdim. Ertesi gün de otelde, konser için sahne düzenlemesi, ses sistemi ayarlanması gibi işler için 'orta seviyenin ilk yarısı' sertifikalı İspanyolcamla çevirmenlik yaptım. (Dos guitarras, cinco microfones por favor.) Sonra Güzel Sanatlar Müzesi'ni gezdirdim onlara, bir de Lourdes'ten öğrendiğim Bask restoranını gösterdim. San Sebastian otobüslerine nereden bineceklerini tarif ettim. Aman bir işe yaramak ne yüce bir duyguymuş!
Konser sırasında da çekim yapmamı rica ettiler. Kayıtları seyredince pişman olmuşlardır eminim çünkü çekimler baş döndürücü olmuş! Gerçek anlamda! Kamera sürekli sallanıyor, zum delice gidip geliyor, seyircilerle sahne arasında geçiş yapınca odak bozuluyor filan. Neyse, birkaç video hazırlayabilmişler YouTube'e koymak için. Konser sonundaki teşekkür faslında Gülcan beni de saymasın mı? Çok havalıydım canım... Emre de konserden kokteyle geçiş karmaşasında kendini CD standının başında buluverdi!
Gecenin bombasını daha söylemedim: Mado'dan su böreği ve baklava getirtmişler! Baklava tabağının sonuna yetiştik ama su böreği tepsilerinin önünü tam dört kere kestik! Hem de ısıtmışlar, sıcak sıcak... Şibe'nin kulaklarını çınlattık, Ankara'dayken bize gelirken hep o su böreklerinden getirirdi. Canım Şibe.
İşte böyle; resmi toplantılar, diplomatik temaslar derken, çok yoğunduk son günlerde... Şimdi gideyim de biraz camambert yiyeyim. Oruvuaar!
[Bask Elleri] | Gönderen: nergis | Yorumlar (1)
|
Soru
10 Şubat 2012 Cuma, 16:07
İnsanın kendini tanıması ne kadar sürüyor?
Bir ömür olmasın...
[Bır bır bır] | Gönderen: nergis | Yorumlar (2)
|
Kabak Çekirdeği
11 Şubat 2012 Cumartesi, 18:20
Bu sene epeyce kabak tatlısı yaptık. Aldığımız bal kabakları Türkiye'deki gibi tombalak Haloween tipi değil de, uzun tip. Halka halka kesip öyle satıyorlar. Soyması, dilimlemesi çok kolay oluyor. İçinden çıkan çekirdekleri de kurutup çitliyorduk. Biraz zor oluyor: kabuğu kırılıyor, ayıklamak gerekiyor. Geçen yine balkonda kurutuyordum, Helga gördü. "Kavuruyor musun?" diye sordu. Yok dedim ama aklıma düştü, dün akşam tavaya azıcık zeytinyağı koydum, biraz da sarımsak tozu ektim, kurumuş çekirdekleri attım içine. Şöyle kaşıkla çevirirken patlamaya başladılar! Patlayıp kabukları açılıyor. Bazıları sağa sola sıçramaya başlayınca üstünü kapattık, altını söndürdük. İçleri de patlak olmuş, yastık gibi şişmişler. Biraz nazik çitlemek gerekiyor yoksa kabukları kırılıveriyor ama benim çok hoşuma gitti. Sarımsak tozu gereksiz olmuş, bir dahakine koymam. Acaba yağ da koymasak olur mu?
Helga Avusturyalı. Orada kabak çekirdeğinin yağını çıkarıyorlarmış. Koyu kıvamlı bir yağ. Bal kabağı çorbası yaptığımızda (birlikte yemek pişiriyoruz bazen), tabakların üstüne gezdirip süslemişti. Çok şık bir sunum olmuştu. Benzeyen bir resim aradım, şunu bulabildim ancak:
(http://food.lizsteinberg.com/2008/11/28/coconut-pumpkin-soup/)
Rengi ve kıvamı anlaşılıyor. Çekirdeklerle de süslenebilir demişti ama bence biz çitleyelim onları.
[Yersen] [Bask Elleri] | Gönderen: nergis | Yorumlar (2)
|