Home Sweet Home
13 Kasım 2010 Cumartesi, 22:51
Hiç buraları anlatmıyorum, değil mi? Çok ihmal ettim çünkü hiçbir şey yazmak gelmiyordu içimden. Anlatılacak bir şey yok gibiydi. Liste uzadığına göre, artık barıştık galiba.
Aslında sebebini biliyorum. Bütün enerjimi ve yaşama sevincimi alıp küfe dönüştüren o evden kurtulduk ya sel sayesinde, neşem yerine geldi. Hafifledim sanki... Günler güzel geçmeye, kekler iyi pişmeye başladı. Ev gerçekten de insanın bütün ruh halini etkiliyor. Gülse Birsel bir yazısında "Ev insanı yutar." diyordu. Buldum hatta, burada. Bir yerinde diyor ki:
"...Evim; güzel, sıcak, uyuşuk evim...
'Ev' çok güçlü bir şeydir. Sıcaktır, yumuşaktır, güzel kokar. Tanıdıktır, güvenlidir, yapışkandır, şirindir. Size çok aşık, pek işi gücü de olmayan bir sevgili gibidir. Aranızdaki ilişkiyi belli bir mesafede tutmazsanız 24 saati sizle geçirmek ister. Uyuşturucu özelliği vardır. Alışır gidersiniz. ..."
Böyle olsun da, varsın yutsun. İnsanın kendini yutacak bir evi olması güzel şey. Geçici diye düşünüp eğreti evlerde yaşayınca da idare ediliyor, neden edilmesin. Ama 'ev' deyince anladığım şeye benzeyen bir evde oturmak çok farklı. Bu sefer mobilyalı bulamadığımızdan, eşyalarımız bizim. Belki dert olacak buradan giderken ama buradayken çok daha rahat ettiğimiz kesin. Ait olma hissi de güzel. Sahip olma anlamında değil de, boşlukta salınıyormuş gibi olmama anlamında.
Yarın yine yağmur yağacakmış. Yağsın ne var, otururuz evde...
[Bask Elleri] | Gönderen: nergis | Yorumlar (0)
|
|
|