Annemin Bursa’da tanıştığı, ve hala baÄŸlantısını sürdürdüÄŸü pek kimse kalmadı. Hatta Aysun hanım ve eÅŸi hala konuÅŸtuÄŸu tek aile diyebiliriz.
Annemle Aysun hanım Bursa SSK hastanesinde beraber çalışmışlar. Ä°kisi de hamileliklerinin son gününe kadar çalışmak zorunda bırakılmış (hatta zorla nöbet bile tutturulmuÅŸlar). Tabi durum bu olunca hamileliÄŸin göbeklerin masaya sığdırılması gibi “normal” lojistik sorunlarından, kiÅŸiye özel, ve haliyle önceden tahmin edilemez “sıradışı” problemlerine kadar birçok duruma pratik çözümler üretmek zorunda kalmışlar. Röntgen analiz dolabının çekmecesinde tutulan bir acil durum ayvası, muayne masasının altında sotelenmiÅŸ ayak soÄŸutma suyu bunun iki örneÄŸi mesela. Ben de bu sayede bir kaç komik hikaye dinlemiÅŸ oldum.
Birkaç ay önce Volga nehrini gezerken Aysun hanımı sivrisinek benzeri bir böcek sokmuÅŸ. Neredeyse mor bir iz yayılmaya baÅŸlamış ve 15 dakikaya kalmadan kolunu kullanamaz hale gelmiÅŸ. Nörotoksine ilk müdaheleyi yerel hastanede yapmışlar, ama yetersiz kalmış ve durum kötüye gitmeye baÅŸlamış. Koldaki iz dalga dalga beyine yaklaÅŸmaya baÅŸlayınca ambulans uçakla Ankara numune toksikoloji bölümüne getirilmiÅŸ. Orada yapılan tedaviye kısmı cevap alınmış. Ancak arada geçen sürede zehir göze kadar ulaÅŸmış. Åžimdi saÄŸ gözü buÄŸulu görüyor. %75 iyileÅŸme ÅŸansın var demiÅŸler. KonuÅŸtuÄŸumuzda %25 konusunda oldukça endiÅŸeliydi. Umarım yersiz bir endiÅŸedir.
Elimde yerel bir gazete var. Oturdukları YeÅŸilyurtlular sitesi Bodrum’un en ünlü tatil mekanları arasında 3. sırada yer almış. Yazıda bunda AyÅŸe Arman’ın vaktinde köÅŸesinde yaptığı lansmanın büyük etkisi olduÄŸu söyleniyor. Güzel bir yer. HoÅŸ tasarımlı, birbirini rahatsız etmeyen, ferah ve kullanışlı evler. Bahçeler ve yollar özenle bakılmış, bir otel titizliÄŸinde çalıştırılan sosyal alanları var. Sahil ve deniz güzel, ama ben bakir ve derin denizi severim. Beni pek tatmin etmedi.
AkÅŸam bizi yemeÄŸe davet ettiler. KırçiçeÄŸi pide’ye gideceÄŸiz. Atatürk bulvarının başında yeni bir mekan açmışlar.
Annem onların arabasında, ben arkadan onları takip ediyorum.
Henüz daha Türkiye’de araba kullanma kurallarına alışmış deÄŸilim. Kurallara uymak gibi büyük hatalar yapıyorum.
Ä°talyanlardan mı etkilendiler, orası her zaman öyle miydi, bilmiyorum. Daha önce bu kadar yoÄŸun scooter trafiÄŸini Türkiye’de görmemiÅŸtim.
Önümüzde trafiÄŸe göre biraz yavaÅŸ olmakla beraber tam hız sınırında giden, arabalar virajda sıkıştırmasın diye yolun ortasını kullanan bir motorsiklet var. Onların arabası solladı, ben sollama yasağına uymaya karar verdim.
Arkamda gri renkli istanbul plakalı bir Audi A7 var. Durmadan korna çalıyor.
Audi’de beni sollamaya baÅŸladı. Karşısına bir araba geldi, ve geri döndü.
Aynı Audi, ÅŸimdi sağımda. Yayalar ve bisikler için ayrılmış yoldan gidiyor.
Audi bana doÄŸru hareketler yaparak beni karşı ÅŸeride ittirmeye çalışıyor. Karşı ÅŸerit dolu.
Karşı şeride gitmeyeceğim.
Ortaköydeyiz.
Audi bana saÄŸdan çarptı. Ä°ttiriyor.
Direksiyonu kırmadım, benim arabamı yoldan çıkarmaya yetecek momentumu yok. Yoluma devam ediyorum.
Audi sağımdan ayrıldı el freniyle dönerek önümü kesti. yolum her yönden kapalı. Durmak zorundayım.
Arabadan genç bir çocuk indi. Yanında da kendi gibi genç, ama koruma halli bir çocuk daha var.
Kapımı açtı (kilit çarpmayla açılmış herhalde), beni görünce bir durakladı ama yanına gelen arkadaşından da aldığı
cesaretle bana bağırıyorlar. SakinliÄŸimi korumaya ve polis çağırmaya çalışıyorum. Durum pek iyi deÄŸil.
Arkamdaki bir araba daha sözlü kavgaya katıldı, çocuklara bağırıyorlar. Esnaf çocukları arabalarına doÄŸru sıkıştırmaya baÅŸladı.
Takip ettiğim arabadan annemin arkadaşı da indi. Bu durumda arabada kalmam imkansız. Ben de indim.
Polis yolumu kesti.
Ä°ki polis daha. Arabayı çektik.
Polis durumu dinledi. Motorsikletli bayan “EÅŸkiya bu çocuklar, beye saldırdılar ben ÅŸahidim!” diye bağırıyor. Arkadaki arabanın sahibi ise fiziksel ÅŸiddetin peÅŸinde. Esnafı polis tutuyor.
Polis Jandarma çağıralım bu trafik kazası deÄŸil demeye baÅŸlayınca çocuklar benden özür dilemeye baÅŸladı. Ä°yi dedim, bu olayın daha fazla büyümesine gerek yok. DoÄŸru bir karar verdim mi bilmiyorum, ama kimsenin tutuklanmasını istemiyorum.
UnutmuÅŸum. Böyle zamanlarda ellerim falan titrer. Yeni farkediyorum.
Onlar yoluna, biz yolumuza. KırçiçeÄŸinde adrenalin sonrası muhabbetim hiç çekilmemiÅŸtir herhalde.
Bu hikayeden ne tür dersler çıkardım. Bilmiyorum. Ne bileyim, pratik açıdan bakarsam Reno iyidir diyebilirim mesela. Bir de Türkiye’de yaÅŸayacaksam biraz daha “taÅŸ fırın erkeÄŸi” özelliklerine ağırlık vermek gerekecek, yani sırf trafik böyle deÄŸil ki, her yer böyle adamlarla dolu. Romantik açıdan bakarsam, mesela esnaf mahallelerin aynasıdır diyeyim. Bir de tanımadığınız insanlar bir tür “adelet duygusu” içerisinde kendilerini sizin için riske atabiliyormuÅŸ (insanlık ölmemiÅŸ).
Öyle iÅŸte. Åžimdi ise deniz kum güneÅŸ ve makale.
Je t’aime je t’aime
Oh oui je t’aime
Moi non plus
Oh mon amour
Comme la vague irrésolue
Je vais, je vais et je viens
Entre tes reins
Je vais et je viens
Entre tes reins
Et je me retiens
Je t’aime je t’aime
Oh oui je t’aime
Moi non plus
Oh mon amour
Tu es la vague, moi l’île nue
Tu vas, tu vas et tu viens
Entre mes reins
Tu vas et tu viens
Entre mes reins
Et je te rejoins
Je t’aime je t’aime
Oh oui je t’aime
Moi non plus
Oh mon amour
L’amour physique est sans issue
Je vais je vais et je viens
Entre tes reins
Je vais et je viens
Je me retiens
Non, maintenant viens