DAG

Ana Sayfa || giriÅŸ

Port Vell 1/2
20 Eylül 2008 Cumartesi, 17:38


Bu iyi geldi iÅŸte...

18 günlük bir İspanya turu.

Şimdi döndüm.

Buyrunuz merak edenler için gezi güncem:

Barselona'ya geldim ilk önce, ertesi gün Benasque otobüsüne bineceğim, bir telaş otele eşyalarımı attıktan sonra sokağa attım kendimi.

İlk durak Las Ramblas, Jack karşıladı beni, el sıkıştık.





Kermit bile oradaydı:





cebimde önceden hazırladığım 1 euroları beğendiğim/fotoğrafını çektiğim sokak sanatçılarına vere vere Port Vell'e ulaştım. Devasa bir Coulomb heykeli Amerika'yı göstermekte.

Karnım acıktı hafiften, Rambla Del Mar üzerinden alışveriş merkezi gibi bir yer çarptı gözüme, oraya doğru yöneldim.

Bu arada Fashion TV nin transatlantik boyutunda gemisi varmış.





İlk kültür şokunu Port Vell'de ısmarladığım yemekle yaşadım, buradaki bir pizza fiyatına bitirmeyi ancak 2-3 saatte başarabildiğim bir balık tabağı geldi önüme. Kaç çeşit balık vardı içinde unutmuşum şimdi. En az 4 çeşit karides türevi vardı onu hatırlıyorum. Çeşitli ahtapotgiller falan. (Bak şimdi de acıkmışım herhalde, direk yine o tabaktan ısmarlayasım geldi). Bu da yemek yediğim yer:





Saat 11 gibi tekrar yola düştüm. İnsanlar daha yeni yeni Restoranı doldurmaya başlıyordu. Burasınında adeti buymuş. Restoranlar 04:00 a kadar servis veriyorlar. Barlar ise istisnasız sabaha kadar açık. Geceleri şehir gündüzden daha canlı, herkes sokaklarda, barlarda (Trieste'den sonra tezata bak). Tersine öğlen 12:30 - 17:00 arası, yani "siesta" zamanı benim gibi aptal turistlerden başka kimse yok ortalıkta, bütün dükkanlar kapalı, müzelerde de suratından acı çektiği belli birkaç görevli var ancak. Belkide insanlar uyuyarak geceye hazırlanıyordur.

Yolculuk etkisini gösterdi artık, saat 01:30 gibi Otel odamadayım. Umarım yarın erken kalkabilirim, Otobüsten önce biraz daha gezmek istiyorum.

[Fizik] [Åžundan Bundan] | Gönderen: obm |  Yorumlar (0)

Sıtar Bucuks
21 Eylül 2008 Pazar, 15:41

İtalya'da yaşamanın bana batan taraflarından birisi de kahve içmemem. Hatta dürüst olayım şimdi, hoşlanmıyorum bu kahve denen şeyden, sırf pasif bir antipati değil.

Yemeklerden sonra arasıra çay içesim geliyor, İtalyanlarda çay deyince damacana boyutunda sallama çay veriyorlar, iç iç bitmiyor, iş arkadaşlarımın "bitirse de gitsek" gibisinden ezici bakışları altında elimden geldiğince hızlı bitirmeye çalışıyorum çay damacanamı.

Tabi bu dediklerime tam bir tezat olarak Türkiye'deyken maaşımın hallice bir kısmını Starbucks denilen kuruma yatırdığımı hatırlatıp hesap sorabilirsiniz.

Anlım ak! Hiç kahve içmedim orada! Tchai-tea-latte diye bir zımbırtıları var. Beni Tikilik ortamlarına alıştırıp bilakis bütçemde karadelik oluşturan odur (ve ismi lazım değil evsahibimizin gaza getirmeleri (dünden razıydım o ayrı)).

Buraya gelince bünyedeki çay-ti-latte oranı keskin bir düşüş gösterdi tabi. Durumu şöyle anlatayım, Kolombiyalı bir arkadaşla muhabbet açıldı, Starbucks lafı geçti, İtalyan arkadaş hiç duymamış "Star-what? what are you talking about?"... İtalya'da bir tek Roma'da varmış galiba, ondan da emin değilim. Çok mantıklı tabi, ama bu çay-ti-latte sorunsalı yaratıyor bendenizde.

İspanya bu konuda bana geçici bir çözüm verdi. Türkiye'den alışık olduğum gibi 100 metre aralıklarla dizmişler Starbucksları. Daldım hemen birine. Tikilik her yerde tikilik ama. Dükkandakı tek insan sen bile olsan illa ismin o bardağa yazılacak (Sahne ismimiz vardı hatırlıyorsun değil mi Emre bey, kullanmaya kalktım da gerçek Başak çok bozuldu onunla dalga geçmeye çalıştığımı sanarak)

Buyrunuz halis mulis Türkçe ismimin İspanya'da çalışan Latin Amerikalı, Hindu, ve hatta Kızılderili olduğundan şüphelendiğim personel tarafından çeşitli yorumları:








Sonuncusu dönerken çekildi. Hava soğuktu, sıcak birşey aldım. İsmimin "kuki" değil de içtiğim zımbırtının yanına çikolatalı kurabiye istediğimi anlatmam hayli vaktimi aldı... Paris !!. Birisi daha bu ismi kullanmıştı beni çağırırken.

[Åžundan Bundan] | Gönderen: obm |  Yorumlar (0)

Port Vell 2/2
22 Eylül 2008 Pazartesi, 11:02

Kaldığımız yerden gezi günceme devam.

Ertesi gün sabah 07:00 gibi ayaktayım. 07:30 ta Otelde güzel bir kahvaltıdan sonra (ki güzel derken hakikaten kastederek söylüyorum, buradaki brioch + kahveden oluşan kahvaltı anlayışından sonra şöyle yumurtalı peynirli domatesli "tam donanımlı" bir kahvaltı iyi geldi) yine yollara düşüyorum. Öğleden sonra 6 saatlik Benasque otobüs yolculuğum başlayacak, öncesinde ne kadar dolaşsam kardır. Yine Las Ramblas üzerinden yürümeye başlıyorum. Benden ve (gayretli bir şekilde) şehri temizlemekle meşgul görevlilerden başka kimse yok ortada. Yolların tenhalığı sağolsun, dün farketmediğim detayları keşfederek tekrar Port Vell e ulaşıyorum.



Bu sefer "Rambla del Mar" yerine sola doğru yöneliyorum.
Barselona'nın hoşuma giden taraflarından biri heykelleri. Dekorasyondan öte sıkıcılıktan kurtarıyor şehri bence. Yürürken dev bir ıstakozda tepeden bana sırıtmakta.



Sağ tarafımda Port Vell in eski kısmı var. Gemileri restorana dönüştürmüşler. Keşke yemeğimi burada yeseydim, bir daha fırsatım olmayacak.





Bu arada denizci alfabesinde Port Vell yazmışlar periyodik aralıklarla. Unutmuşum alfabenin çoğunu, arkasındaki meali olmasa çözemeyecektim.





Biraz yürüyüşten sonra güzel bir plaja ulaşıyorum. Önümde ünlü balık heykeli var.




Hemen ayakkabıları fora edip kumlarda yürümeye başlıyorum. Deniz tertemiz, plaj daha tenha. Keşke mayom yanımda olsaydı!

Oradan sola çarkedip hayvanat bahçesi ve şehir parkına doğru yola koyuluyorum. Arada tren istasyonunu da geziyorum, havalimanları bile daha az modern bu binanın yanında.





Şehir parkı ilginç bir yer. Barselona'da parklar belki diğer şehirlerden bile çok doğaya özlemi yansıtıyor. Değişik kuşlar var içeride, sırf güvercinler değil. Çeşitli papağan türleri, ismini bile bilmediğim su kuşları. Bir kenara yazmışlar türlerin adını, ama yanımda tele objektifim yok, çekmek isterdim birkaçını.

Deniz kenarındaki bir kentte ilk defa yapay göleti olan bir park görüyorum bu arada. Kuşlar için herhalde.





Yolda bir mamutla karşılaştım desem? (Mamutun burnundaki kızlara dikkatinizi çekerim)





Oradan parkın en büyük atraksiyonu olan havuza doğru gidiyorum, ama tadilatta ne yazık ki. Fotoğrafını buraya koymayacağım. Sağa doğru bir dönüş, ve parkın dışındayım. Karşımda "şehrin kapısı" var.





Ne yazık ki artık Benasque otobüsünü yakalamam lazım. Otele dönüyorum.

Benasque maceralarını başka gün anlatırım artık.

[Åžundan Bundan] | Gönderen: obm |  Yorumlar (0)

Takvim

AÄŸu

Eylül2008

Eki

P

S

Ç

P

C

C

P

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

16

17

18

19

20

21

22

23

24

25

26

27

28

29

30

1

2

3

4

5

Bağlantılar

Hack-a-day
BBC Türkçe
Cosmic Varience
Cognitive Daily
Make Blog
AniDB
Powell's Books
Sağdan Soldan topladığım vecizeler
Kütüphane kazısı
Dizi kurbaÄŸa arama
Genel kurbaÄŸa arama
The Burgomeister's Books
Gutenberg Project
Film listesi
Yemek Åžarap vb.
Kitap Listesi

Resim Galerisi

Arama

ArÅŸiv


powered by / kullanılan ana yazılım
GUBEN blogger by emre sururi

hosted by / barındırma
Fişek Enstitüsü Bilişim Hizmetleri
Fişek Enstitüsü Bilişim Hizmetleri
RSS Beslemesi
Yorumlar - RSS

Tüm Kategoriler
çizgi
Fizik
Åžundan Bundan
FotoÄŸraf, ÅŸu, bu...
Düşünce/Yorum
gezi
komik
AÅŸk meÅŸeleleri
Edebiyat
Müzik
Tamamen gerçek insanlarla alakasız hikayeler.
Film
sadece Almanya'da