Akşamın sekizbuçuğu
13 Ekim 2010 Çarşamba, 22:22
Akşamın sekiz buçuğunda da uyunmaz ki artık! Bir iki film izlemeye kalktım, daha ilk bir kaç karesinde sıkılıp kapattım, kitabın kapağını bile açmak içimden gelmedi. Kendimi çalışmaya vursam... Geçen haftadan beri onu deniyorum zaten, başımın daha da ağrımasına sebep olmaktan başka işe yaramadı. İşe kaçacak fırsat bulamadığım anda karanlık düşüncelerim beni buluveriyor, dakika ara vermeden çalışmam lazım, yoksa, düşün, düşün, düşün, bir çıkar yol ara, bir çözüm bulmaya çalış. Gideyim bir çay demleyeyim bari, belki iyi gelir.
...
Bu çayın adı Dong-Ding. İsmi olan çayları içmeyi Alpan'dan öğrendim. Hoşuma da gidiyor açıkçası.
...
Ama baş ağrısı konusunda pek işe yaradığını söyleyemeyeceğim şimdilik. En azından böyle karanlık ve soğuk bir gecede iyi bir başlangıç sayılır.
Elimde meşale yerine çayım, ucundan dalalım bakalım konulara: Şimdi olay yine aşk meselesinden başladı, ama devamı hiç beklemediğim şekilde geldi (yani, alışkın olduğum şekil diyelim (şekil A), aslında o da kendi başına melodrama ama, bu (şekil B) de saçma oldu artık, film olsa salonu terketmiştim şimdiye). Ters köşeye yatınca işte, hayatımda ilk defa uykularım falan kaçtı, normalden daha sert düşüncelerle yüzleşmek zorunda kaldım.
Düşüne düşüne şu sonuca vardım, a-la chèvre birisi olmadığıma göre (yani, umarım) korkarım sorunun kökeni benim diğer insanları nasıl algıladığımla ilgili. Aslında, durum böyleyse bile, kendime çok da kızamıyorum bu konuda. Benim durumumda aksi biraz şans meselesi sanki. Murakami öyle durup durup "tek çocuk olmak şöyle berbat bir iştir, böyle kötüdür, bu hastalığın şu şekilde semptomları vardır" özetinde paragraflar yazmasa durumu özel sanacaktım, aksine, gayet olağanmış.
Birkaç hafta önce olağan şeylerden gerçekten de nefret ettiğime karar verdiğimi söylemiş miydim?
Neyse, baktım bu iş bu şekilde devam etmeyecek, yoksa bünyeye zarar, her tarafa herkesin okuyabileceği şekilde uyarılarımı astım, ve kendimce, kendi içimde minik bir isyan başlatma çabalarına giriştim. Çok zor iş tabi, kendimi bildim bileli süregelen alışkanlıklar bunlar, birde diğer insanları nasıl gördüğüm aşağı yukarı beni tanımlayan şeyle aynı. Bakalım, belki başarılı olurum. Veya kendimi iyice çalışmaya veririm. Veya herşeyi boşverir bir dünya turuna çıkarım (yok bu olmadı, veya oldu aslında, niye olmasın ki? Hatta iyi fikir bence)
[Şundan Bundan] | Gönderen: obm | Yorumlar (0)
|