Okula Başladık Heya!
14 Mayıs 2008 Çarşamba, 16:53
Ece bugün okula başladı. Haftada üç gün üçer saat gidecek. Çarşamba ve perşembe günleri sabahtan, pazartesileri öğleden sonra. Aslında ben üç gün sabah olanı istemiştim ama beğendiğimiz okulda o grup doluydu. Yaz tatilinden sonra yer açılacağını söylediler, şimdilik böyle devam edecek.
Uzun zamandır beynini yıkıyorduk aslında; okulun ne kadar güzel olduğunu, bahçede arkadaşlarıyla oynayacağını, öğretmeninin kitap okuyacağını, şarkılar söyleyeceğini filan anlatıyorduk sürekli. Arkadaşlar kısmı hariç ("ı-ııh!") sesini çıkartmıyordu ama bunların sağı solu belli olmaz, biraz endişeleniyorduk. Neyse bu sabah güzelce hazırlandık, tezahüratlar eşliğinde yola çıktık. Sesini çıkartmadı hiç. Kapıda indi güzelce pusetinden, direk içeri girip oynamaya başladı. Daha önce bir kez okulları gezerken uğramıştık buraya kısa bir süre, bir kez de kayıt yaptırdıktan sonra deneme için gitmiştik. Ben biraz oyalandım oralarda, sonra "Anne, git!" dedi bana -her on dakikada bir yaptığı gibi-, ben de gittim! Döndüğümde bankta oturan bir kız çocuğunun yanında "Abla, kalk!" diye salya sümük ağlıyordu. Öğretmen 10 dakikadır böyle olduğunu, herhalde yorulduğunu söyledi. Bir de üstü başı boya olmuş; yeni boyanmış bir kaydırak varmış, öğretmenler onda kaymayın demişler ama Ece kaymış... Zaten Türkçe söyleseler de Ece dinlemezdi büyük ihtimalle.
İşte, okulun ilk günü böylece geçti. Bakalım devamı nasıl gelecek. Hiç anlamadığı kitaplar okunurken oturup dinleyeceğini filan zannetmiyorum ama maksat sosyalleşsin, enerjisini harcasın ve altı ayı ekstra olmak üzere on aydır devam eden yapışık halimizden kurtulup biraz nefes alalım...
Yaptığı resimler kuruyormuş, yarın koyarlar sepetine. Deneme için gittiğimizde yaptığı resmi verdiler bugün, onu yapıştırayım buraya ilk gün hatırası olarak:
[Ece Böcee] | Gönderen: nergis | Yorumlar (5)
|
Süslü
10 Mayıs 2008 Cumartesi, 12:54
Benim akıllı kızım doğumgününde gelen bu oyuncağı makyaj seti sanıyor. Kırmızı silindir parçaları dudaklarına, diğerlerini gözlerine, yanaklarına sürüyor.
Emre, bak doğru söyle, bu çocuğun annesi kim?
[Ece Böcee] | Gönderen: nergis | Yorumlar (4)
|
Muhabbet Kuşu
9 Mart 2008 Pazar, 23:28
Öğlen Ece'ye yemek yedirirken Emre de aynı masada bilgisayar başında bir şeyler yapıyordu. Bir filmden bahsetti. Ben de biraz düşündüm, hatırlayamadım, "Adı neydi?" diye sordum. Herhalde araya sessizlik girdiği için üçüncü şahıs üstüne alınıp sordu:
- He?
- Babana sordum kızım, adı neydi dedim.
- Emlee!
Söylediği üç beş kelimeyle her lafa maydonoz oluyor hanımefendi! Aslında son günlerde farkedilir bir gelişme oldu. Bazen benim söylediklerimi papağan gibi tekrar ediyor bazen de direk lafa karışıyor. Okumuştum, dağarcığı 50 kelimeyi bulunca konuşması birdenbire hızlanırmış. Genelde anlaşılmaz şeyler söylüyor ama deneme yanılmayla (genellikle) buluyoruz ne demek istediğini. Sabırla tekrar ediyor, anladık mı diye de gözümüzün içine bakıyor. Yazık, üzülüyorum haline ama az kaldı. Yakında inşallah sohbet etmeye başlayacağım kızımla.
[Ece Böcee] | Gönderen: nergis | Yorumlar (2)
|
Aktivite Rehberi
6 Mart 2008 Perşembe, 22:54
Ruh haline göre 'Parmak Boyası' kullanma kılavuzu:
A- Melek Anne Günleri:
1. Kaloriferi iyice açın.
2. 72'liklerden bir paket ıslak mendili cebinize koyun. Kullanılmış olmasın, yeni paket açın.
3. Çocuğu bağlayacağınız mama sandalyesini stretch filmle kaplayın.
4. Kullanılacak masayı ve evin bütün döşemesini naylon üzeri gazete kağıdıyla kaplayın. (Tabii tabii, diğer odaları da. O bacak kadar şeyin 'yaratıcılığı'nın sınırı sizin hayalgücünüzün sınırına beş basar.)
5. Çocuğu soyun, sadece bezi kalsın. İdeali sizin de soyunmanız ama garip olur, en iyisi evde badana filan olursa diye sakladığınız, çocuktan sonra bu gibi faaliyetlerde önlük olarak kullandığınız kıyafeti giyin.
6. Çocuğa iyice tarif edin ki (bkz. aynı şeyi bin kere boş yere söylemek), iki elini bileğine kadar boya kutularına daldırmadan önce size parmağını gösterip sevimli sevimli (bkz. sinsi sinsi) gülsün.
7. Sürekli yüzüne bakın ki, fazla yemesin ve gözünün içine sürmesin.
8. Çocuğu, boya kutularını, mama sandalyesini, çamaşırlarını yıkarken; boş ıslak mendil paketini ve dağ gibi gazete kağıdı+naylon yığınını çöpe atarken sürekli "Çocuk mutlu oldu, birlikte güzel vakit geçirdik, yaratıcılığı gelişti." diye kendi kendinize tekrar edin.
Bu üç saatlik aktivite, tabii ki sizin aktiviteniz. Yoksa onun "Hadiihadii" diye ellerini sallamasıyla "Bittii" diye ellerini sallaması arasında 10, bilemediniz 15 dakika var.
B- Diğer Günler:
1. Parmak boyaları alın
2. Çöpe sokun.
İşte bu kadar basit..
[Ece Böcee] | Gönderen: nergis | Yorumlar (3)
|
Pes...
19 Ocak 2008 Cumartesi, 15:48
Northern Exposure'un henüz izlemediğimiz bir bölümünde Holling'in belirsiz bir sebepten devamlı midesi bulanıyordu, en sonunda hamile olan Shelly'nin, kız beklediği için evde her yeri, her şeyi pembe yaptığı, Holling'in midesinin bu yüzden bulandığı anlaşılıyordu. (Belki de Shelly'nin hamile olduğunu sandığı eski bölümlerden biriydi, tam emin değilim.) Kız çocuk - pembe ilişkisi beynimize kazınmış ve gerçekten bir yerden sonra iç bayıcı oluyor. Ve Ece pembeye taktı! Zaten üç - beş kelimelik bir dağarcığı var, durmadan pembe (beğbee) diyor. Her şeyin pembesini istiyor, çorabı bile pembe olacakmış. Pembe boya kalemleri yarılandı, diğerlerini kullanmıyor. Küçücük pembe bir şey görse, mesela yerde iplik parçası, elimden tutup oraya götürüp gösteriyor pembe diye. Ben ona neredeyse hiç pembe bir şey almadım, hatta erkek tişörtü bile aldığım oldu (çünkü kız reyonları baştan aşağı pembe!), demek ki içinden geliyor.
Bu arada, çocuk kıyafetinde en kullanışlı renk beyaz. Elmaymış, armutmuş, basıyorsun çamaşır suyunu, ne leke kalıyor ne iz.
Çocuk kıyafeti demişken, Ece'nin bir tişörtünün üstünde "How dare you!", bir pijamasının üstünde de 'Unlucky Bears' yazıyor. Bilmiyorum, bilemiyorum...
Evet, benim sayfam da çok pembe, değil mi? Gözüme battı şimdi. Üstelik renk kodlarının dosya adı da 'kız sayfası'. :P)
[Bır bır bır] [Ece Böcee] | Gönderen: nergis | Yorumlar (1)
|