Hareketli günler
2 Ağustos 2006 Çarşamba, 22:12
Avustralya’da yaşayan bir kuzenim var, amcamın kızı. En son dört yıl önce Türkiye’ye gelmişlerdi, hatta bizim nikaha denk gelmişti de sevinmiştik. Uzak memleket tabii, öyle ha deyince gelinmiyor. (Bu klavye hiç güzel değil. Hem tuşları sert, hem de virgül yukarda, bit kadar bir back space tuşunun yanında nedense!) O zaman Ege bir buçuk yaşında filandı demek ki, hep kulaklarını kapatıyordu – burası çok gürültülü gelmiş ona. Bir de simitçilere hayran olmuştu, başının üstünde simit tablası varmış gibi taklitlerini yapıyordu. Artık beş yaşına gelmiş, kocaman olmuş. Hala simidi çok seviyormuş. (Ankara simidi de güzel olur yani..) Eda’yı ilk kez gördük. Şimdi de o bir buçuk yaşında. Dün yengem, halam ve Gizem’le bize geldiler. Çok tatlılar. Ege bize nasıl sünnet olduğunu anlattı. Önce doktor karnından iğne yapmış, sırtından çıkmış. Sonra bir ok atmış, iki bacağından geçmiş. En son eskiden kırmızı olan gözlerine iğne batırmak isteyince Ege çok kızmış, hem doktorun bacağını kesmiş, hem de sünneti iptal etmiş! Pek fazla muhabbet edemedik –çocuklu eve çocuklu misafir gelince öyle oluyor genellikle- ama iyi geçti. Akşam beş sularında vaziyet şöyleydi: Salondaki halıya ve benim kuzenin eteğine kahve dökülmüş, kuzen yanmış, üzerinde benim pembe çiçekli eteğim, o sırada kucağında oturan Eda’nın eli yanmış mı anlamaya çalışıyor çünkü Eda çok fena ağlıyor (yanmamış neyse ki, sadece korkmuş), halam halıyı siliyor, annem kuzenin eteğini yıkıyor, yengem tütsü yakmış nazar varsa gitsin diye, odaları dolaşıp başımızın üstünden, bacaklarımızın altından filan dumanlar tüten bir kap dolaştırıyor, Ece’nin uykusu başına vurmuş, kucağımdan indirirsem bas bas bağırıyor, Ege bizim armut koltukların fermuarını keşfetmiş, içindeki strofor parçalarını avuçlayıp avuçlayıp herkesin başından aşağı atıyor... Son yarım saat tam bir curcunaydı yani. Ama güzel oldu, keşke daha sık görüşebilsek.
Dün akşam Top Gun’a baktık biraz. Asker filmiymiş, hiç hatırlamıyorum. Aşk filmi diye hatırlıyordum daha doğrusu, değilmiş. Ben zamanında seyredememiştim tabii, her zamanki gibi (sinemaya göndermezlerdi de beni, neyse), sonradan televizyonda vermişlerdi ama pek etkilememiş mi artık, heyecanı mı kaçmış yoksa, aklımda kalmamış. ‘Top Gun Top Gun’ diye dolaşırdı millet. “Kız filmi değilmiş bu.” dedim, Tom Cruise var diye dillerden düşmüyordu demek ki.
Benim bir defterim vardı ortaokulda, bir kapağı Tom Cruise, bir kapağı Samantha Fox posteriyle kaplıydı. Gençlik işte..
[Bır bır bır] | Gönderen: nergis | Yorumlar (1)
|
Doğru Bilinen Doğrular
3 Ağustos 2006 Perşembe, 16:50
* Gerçekten "Agu" diyorlar.
* Gerçekten "Inga" diye ağlıyorlar.
* Boş yere "This bag is not a toy!" diye yazmıyorlar her türlü naylon parçasının üzerine. Hışırdayan bir poşet -hele bir de parlaksa- müthiş ilgilerini çekiyor ve tuttukları gibi ağızlarına götürüyorlar!
[Bır bır bır] [Ece Böcee] | Gönderen: nergis | Yorumlar (0)
|
Tesbih Böceği
6 Ağustos 2006 Pazar, 23:34
Bizim kız hareketlendi bu günlerde. Anakucağında yatarken (ki nefret ettiği bir durum) kalkmak istediğini anlatmak için kafasıyla bacaklarını havaya kaldırıyor, tesbih böceği gibi, çok komik. Dün sabah da uyanmış, yattığı yerde 90 derece dönmüş nasıl yaptıysa. Yan yatarken sırtüstü dönebiliyordu bir süredir, şimdi birkaç gündür yüzükoyun dönüyor. Onu seyretmesi de çok komik, kurtçuk gibi kıvrıla kıvrıla dönüyor, sonra da altta kalan kolunu zorla dışarı çekiyor. Komik oluyor.. Elleri de artık sıkı yumruklar halinde değil, açabiliyor, hatta yanlışlıkla elime veya Dişadam'a çarptırabiliyor.
Mendil, şapka ve poşetleri (bkz. "Doğru Bilinen Doğrular") ise başarıyla tutabiliyor artık (ağzına bilerek soktuğunu varsayarsak tabii). Ya, ne zor değil mi, insan bu kadar basit şeyleri bile bilmiyor doğduğunda. Zor, zor...
[Bır bır bır] [Ece Böcee] | Gönderen: nergis | Yorumlar (0)
|
Sorumluluk ve Uyku
8 Ağustos 2006 Salı, 23:08
"Geceleri bazen Emre'nin kalkıp (hatta saat kurup) 'acıkmıştır herhalde' diye gidip Ece'yi uyandırıp bana getirdiğini düşünüyorum."
Bu cümleden neler anlıyoruz:
1. Paranoyak oldum.
2. Yan odada uyuyan çocuğumun ağladığını duymuyorum.
3. Uykum var.
[Bır bır bır] [Ece Böcee] | Gönderen: nergis | Yorumlar (0)
|
Ciyak!
13 Ağustos 2006 Pazar, 13:42
Müjdeler olsun, Ece dün ciyaklamayı öğrendi! Çok hoşuna gitmiş olmalı ki, her fırsatta tekrarlıyor. Kapı gıcırtısı gibi bir ses, kendi kendine konuşurken komik, bağırırken kulak tırmalıyor. Her gün yeni bir şey öğreniyor diye sevinirken, hep iyi şeyler öğrenmediğini öğrendik biz de. Bu iş böyle, sen de bir sürü şey öğreniyorsun onula birlikte.
Dün Ebru’ya gittik Müge’yle birlikte. Bugün de Edalara gideceğiz. Hani yalnız ve yaşlı kadınlar televizyonla konuşur ya, ben de film seyrederken karakterlere akıl vermeye, laf yetiştirmeye filan başladım, onun için bu tip sosyalleşmeler çok önemli. Peki işe başlamak istiyor muyum? Haayııır! Hala kızımla uğraşmayı tercih ediyorum. Gerçi sıkılsam da, işe dönmek isteyeceğimi sanmıyorum. Başka bir işim olsaydı belki isterdim de, dün bizim oranın entrikalarını dinlerken bile içim daraldı. Tam zamanında ayrıldım izne, bakalım dönüşte ne bulacağım?
Ev güzel, Emre varken daha da güzel:
[Bır bır bır] [Ece Böcee] | Gönderen: nergis | Yorumlar (0)
|