Çiçek Güncesi / Nergis

Ana Sayfa || giriş

Su Kuşu
1 Mayıs 2012 Salı, 01:37

Kendi evimiz olduğunda taktıracağım musluklara geçen Cumartesi karar verdim:

                                                  

Bilbao'nun 100 km. kadar güneyinde, dağları aşıverip de Bask Bölgesi'nden çıkınca, daha makbul iklimli bir bölge var: La Rioja. Şarabı çok meşhur, her yer yerden bitme üzüm bitkileriyle dolu. Asma ya da üzüm ağacı demeye elim varmadı çünkü tarlalar boyunca yerden en fazla 30cm. yüksekliğinde bıdı bıdı şeylerdi hepsi. Arkadaşımızın köyü varmış meğer orada: Sajazarra. Haftasonunu geçirmeye gittiler, bizi de çağırdılar. Hava çok yağmurluydu ama yine de her yeri dolaştık. Bizim arkadaşla kuzenlerinin yaz tatillerinde suyla oynadıkları çeşmenin musluğu bu da. Kuş biraz kızgın bakıyor gibi ama evde sağa sola çevirirken fazla sıktırmayız, o zaman neşelenir belki...

                                                 

[Bask Elleri] | Gönderen: nergis |  Yorumlar (0)

Yine Karnaval
12 Şubat 2012 Pazar, 23:18

Yine karnaval zamanı geldi! Ece bu sefer Pamuk Prenses olacakmış okulda. Bu seneki tema: 'Masallar Dünyası'. Benim ödevim de geldi tabii. Sarı etekle siyah yelek dikilecekmiş. Zor değil ama elde zaman alıyor.

Perşembe günü kurstan arkadaşım Tatiana geldi bana. Planımız film seyretmekti ama gelirken yanında el dikiş makinası getirmiş. Makina denmez aslında; küçük, zımba gibi bir şey. Dikiş dikmeyi de biliyor Tatiana. Gerçek dikiş yani, patrondan etek bluz filan dikebiliyor. Prenses eteğinin belini kıvırdı hemen, ben tuttum o zımbaladı, benim anca iki-üç gecede dikeceğim etek neredeyse bitti! Bana bir tek boyunu ayarlaması kaldı. Şipşak!

Miss Potter'ı seyredemedik ama olsun, ben zaten önceden seyretmiştim. (Hem de İngilizce seyrettim, sonra İspanyolcasından sanki hepsini anlamış gibi yapıp hava atacaktım arkadaşıma!) Artık başka zaman başka bir filmle film günü yaparız. Önemli değil, etek bitti ya...

[Bask Elleri] | Gönderen: nergis |  Yorumlar (0)

Sükunet
12 Şubat 2012 Pazar, 11:58

Geçen gün büyük markete gitmek için otobüse bindim. Buradaki pek çok hat gibi (üniversiteye giden dahil) bu otobüs de saatte bir geçiyor. Neyse ki eve yakın, otobüsün köşeden döndüğünü görüp koşup yetişmek, kaçarsa da fazla üzülmeden eve dönüp bir sonrakini beklemek mümkün.

Daracık ara sokaklardan kıvrıla kıvrıla gidiyor. Bu sefer, bu dar sokakların birinde yolun ortasına bir araba bırakıp gitmişler. Yolun iki tarafında zaten park etmiş arabalar var. Bu da sağa yanaşmış ama koca otobüs yanından geçemiyor. Arkasında durduk kaldık. Biraz bekledik. Camlardan bakındık sahibi nerede diye. Birkaç teyze söylendi ama cıkcıklamayı bilmiyorlar burada. Arkamızda kalan iki araba ara sıra azıcık kornaya bastı. Peki otobüsün şoförü ne yaptı? Hiç sinirlenmedi. Bunu şahsına yapılmış bir şerrefsizlik olarak görmedi. Kornaya abanmadı. Camdan sarkıp yoldan geçenlere, etraftaki dükkanlara bağırmadı kimin bu araba diye. Otobüsten inip boş arabanın kapısını yoklamadı açık mı diye. Biraz bekledi, sonra bir yere telefon açtı. Yolda araba var geçemiyorum dedi. Herhalde polis ya da çekici, sorunu halledecek bir yer. O konuşurken arabanın şoförü koşarak geldi, bindi arabasına. İlerde bir yer boşalmış, oraya park etti arabasını. Bizim otobüs park etmesini de bekledi, geri geri gelsin diye yer bıraktı, ondan sonra da (arabanın içine pis pis bakmadan filan) geçtik gittik yanından. On dakika filan bekledik orada ama tatsızlık çıkmadı, kimsenin siniri bozulmadı, bir şey olmadı.

İnsan, yolunu kesti diye kapıştığı taksici önünü kesip dövmek için gelirken, otobüsün kapısını açıp taksicinin böğrüne tekmeyi yapıştırıp kapısını kapatıp yoluna devam eden Halk Otobüsü şoförlerinin olduğu memleketten gelince böyle şaşırıyor, bloguna filan yazmak istiyor bu heyecansız şeyleri işte.

[Bask Elleri] | Gönderen: nergis |  Yorumlar (4)

Kabak Çekirdeği
11 Şubat 2012 Cumartesi, 18:20

Bu sene epeyce kabak tatlısı yaptık. Aldığımız bal kabakları Türkiye'deki gibi tombalak Haloween tipi değil de, uzun tip. Halka halka kesip öyle satıyorlar. Soyması, dilimlemesi çok kolay oluyor. İçinden çıkan çekirdekleri de kurutup çitliyorduk. Biraz zor oluyor: kabuğu kırılıyor, ayıklamak gerekiyor. Geçen yine balkonda kurutuyordum, Helga gördü. "Kavuruyor musun?" diye sordu. Yok dedim ama aklıma düştü, dün akşam tavaya azıcık zeytinyağı koydum, biraz da sarımsak tozu ektim, kurumuş çekirdekleri attım içine. Şöyle kaşıkla çevirirken patlamaya başladılar! Patlayıp kabukları açılıyor. Bazıları sağa sola sıçramaya başlayınca üstünü kapattık, altını söndürdük. İçleri de patlak olmuş, yastık gibi şişmişler. Biraz nazik çitlemek gerekiyor yoksa kabukları kırılıveriyor ama benim çok hoşuma gitti. Sarımsak tozu gereksiz olmuş, bir dahakine koymam. Acaba yağ da koymasak olur mu?

Helga Avusturyalı. Orada kabak çekirdeğinin yağını çıkarıyorlarmış. Koyu kıvamlı bir yağ. Bal kabağı çorbası yaptığımızda (birlikte yemek pişiriyoruz bazen), tabakların üstüne gezdirip süslemişti. Çok şık bir sunum olmuştu. Benzeyen bir resim aradım, şunu bulabildim ancak:


(http://food.lizsteinberg.com/2008/11/28/coconut-pumpkin-soup/)

Rengi ve kıvamı anlaşılıyor. Çekirdeklerle de süslenebilir demişti ama bence biz çitleyelim onları.

[Yersen] [Bask Elleri] | Gönderen: nergis |  Yorumlar (2)

Diplomatik Temaslar
6 Şubat 2012 Pazartesi, 01:07

Geçen hafta 22 Şubat Perşembe gecesi resmi bir davete icabet ettik. Türkiye'nin İspanya büyükelçisi Bask Bölgesi'ne ziyarete gelmiş. Türkiye'nin Bilbao fahri konsolosu, gönüllerimizinse gerçek sultanı Carmen, büyükelçi şerefine bir resepsiyon düzenlemiş. Ehem, bizi de davet etmiş. Önce konser, ardından kokteyl, kokteyl sırasında da Şükrü Karakuş'ın resimleri sergilenecekmiş. Gece hayatımız biraz sönük, böyle davetiye filan görünce gözlerim döndü benim. Emre de sağolsun balele demedi, hemen planları yaptık. Ece'yle kalmaya Tiria geldi, biz de (artık ne bulduysak) giyindik kuşandık, yollandık.

Konser için Gülcan Altan'ı çağırmış Carmen. İki gitar bir perküsyondan oluşan ekibiyle İstanbul'dan gelirken soyadı yanlış yazıldığı için perküsyoncusunu almamışlar uçağa. Carmen de yoğun program nedeniyle çok meşgul olduğundan bana telefon numaraları verdi, arayıverdim. Ertesi gün de otelde, konser için sahne düzenlemesi, ses sistemi ayarlanması gibi işler için 'orta seviyenin ilk yarısı' sertifikalı İspanyolcamla çevirmenlik yaptım. (Dos guitarras, cinco microfones por favor.) Sonra Güzel Sanatlar Müzesi'ni gezdirdim onlara, bir de Lourdes'ten öğrendiğim Bask restoranını gösterdim. San Sebastian otobüslerine nereden bineceklerini tarif ettim. Aman bir işe yaramak ne yüce bir duyguymuş!

Konser sırasında da çekim yapmamı rica ettiler. Kayıtları seyredince pişman olmuşlardır eminim çünkü çekimler baş döndürücü olmuş! Gerçek anlamda! Kamera sürekli sallanıyor, zum delice gidip geliyor, seyircilerle sahne arasında geçiş yapınca odak bozuluyor filan. Neyse, birkaç video hazırlayabilmişler YouTube'e koymak için. Konser sonundaki teşekkür faslında Gülcan beni de saymasın mı? Çok havalıydım canım... Emre de konserden kokteyle geçiş karmaşasında kendini CD standının başında buluverdi!

Gecenin bombasını daha söylemedim: Mado'dan su böreği ve baklava getirtmişler! Baklava tabağının sonuna yetiştik ama su böreği tepsilerinin önünü tam dört kere kestik! Hem de ısıtmışlar, sıcak sıcak... Şibe'nin kulaklarını çınlattık, Ankara'dayken bize gelirken hep o su böreklerinden getirirdi. Canım Şibe.

İşte böyle; resmi toplantılar, diplomatik temaslar derken, çok yoğunduk son günlerde... Şimdi gideyim de biraz camambert yiyeyim. Oruvuaar!

[Bask Elleri] | Gönderen: nergis |  Yorumlar (1)

Takvim

Aralık2012

Oca

P

S

Ç

P

C

C

P

28

29

30

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

16

17

18

19

20

21

22

23

24

25

26

27

28

29

30

31

1

Bağlantılar

Karalamalar
Epigraf
Baking Fairy
Ece'nin fotoları
Seksen Günde Devri Alem
Her Telden Bir Blog
Sütlü Kahve
Yaşam, Evren ve OBM Hakkında Her Şey

Resim Galerisi

Arama

Arşiv


powered by / kullanılan ana yazılım
GUBEN blogger by emre sururi

hosted by / barındırma
Fişek Enstitüsü Bilişim Hizmetleri
Fişek Enstitüsü Bilişim Hizmetleri
RSS Beslemesi
Yorumlar - RSS

Tüm Kategoriler
Bır bır bır
Okur Yazar
İş, Güç!
Ece Böcee
Lay lay lay
Yersen
Pusetle Seyahat
Delft'te
Natur
Bask Elleri
Çocukla Seyahat

Sonraki->