Kendinden Isıtmalı Giysi
30 Ocak 2007 Salı, 11:44
Bu sabah aklıma çok güzel bir fikir geldi. Sabah evden boğazlı kazakla çıkıp öğlen güneş açınca bunalanlar! Elbisemin süsü görünsün diye üstüne bir şey giymeyip şifayı kapanlar! Evden çıkarken ceket alsam mı almasam mı diye iki saat düşünenler! Elimde taşıyacağıma biraz üşürüm deyip donanlar, olmazsa çıkarırım deyip bütün gün koca ceketi elinde taşıyanlar! Çocuğun yeleğini çıkarıp hırka giydirip, onu da çıkarıp 'body'sini uzun kolluyla değiştirip yorganını bir örtüp bir açanlar! İşte size kendinden ısıtmalı giysi. Canın ne istiyorsa giyeceksin. Üşüdün mü, bir ayar yapacaksın, yün hırka giymiş gibi ısıtacak seni. Veya sıcak geldi, hemen iki derece incelecek görüntüsü değişmeden. Hatta, termostatlı filan olur, 24 derece istiyorum dersin, o artık akşama kadar ısıtsın, soğutsun, biz karışmayalım. Güzel değil mi?
[Bır bır bır] | Gönderen: nergis | Yorumlar (5)
|
Ah Nerede
29 Ocak 2007 Pazartesi, 23:25
Tarık Akan'ın Ferit olduğu filmleri çok severim. En sevdiğim de Ah Nerede Vah Nerede -değilmiş, sadece Ah Nerede imiş adı.
Nerde unuttum kalbimi acaba
Ah nerede vah nerede
Bir bulabilsem ah nerede
Ne olurdu yerinde duraydı
Daha dün kalbim şuradaydı
Ah nerede vah nerede
Taşıdım hammal gibi ben
Kalbimi bunca sene
Tam ona muhtaç olunca
Çekmiş gitmiş neredee neredee neredeeee..
Bu sabah televizyonda rastlamış Emre, açtık, bininci kez izledik. İzledik de denemez, replikleri onlar söylemeden biz söyleyerek eğlendik. Adile Naşit'in nikah masasından kaçan Ferit'i yakalayamayınca "Uçtu kuşum." deyişi ve Hulusi Kentmen'in damdan atlayan Ferit'e (babası oluyor tabii ki) tokat atmak için "Höö" diyerek elini kaldırıp, "Heh heh" diye yanağını patpat sevişi Utku'yla favori sahnelerimizdir. Şimdi bir daha verseler, bir daha seyrederim. Hatta yarın yine verseler, yine seyrederim.
[Bır bır bır] | Gönderen: nergis | Yorumlar (1)
|
Bahçelerde Börülce
28 Ocak 2007 Pazar, 21:25
Utku'nun izne geldiğini yazacaktım, gitti bile :( 18 günlüğüne geldi bu sefer. İşi de çoktu. Kız istedik ona, nişanlandı. Bir sürü ziyaret, aile toplantısı derken konsantre bir şekilde görüştük ama yine de az geliyor. Mayısta yine gelecek belki, iş bitiyor şantiyesinde. Gerçi planlanan ayda pek bitmez bu işler ama.. Başka bir şantiyeye aktarmadan önce Türkiye'ye gönderebilirlermiş. Bundan sonraki planlarını da o zaman yapabilecek ancak.
Benim iznimin bitmesine de çok az kaldı. 19 Şubat Pazartesi başlayacağım.
Bu sabah çok güzel, lapa lapa kar yağdı. Ece'yle seyrettik.
Geçen sene elti olmuştum, bu sene de görümce oldum.
Yarın yine pazartesi diyeceğim, hoşlanmayarak, Emre de "Sana ne?" diyecek.
Bana ne..
[Bır bır bır] | Gönderen: nergis | Yorumlar (0)
|
Son Bahar Günü
27 Ocak 2007 Cumartesi, 23:57
Dün hava bahar gibiydi, ılık ve güneşli. Bugünden itibaren kara kışın yüzünü göstereceği bilgisini de almıştık radyodan, değerlendirelim dedik. Emre okula gitmedi, hep beraber Kuğulu Park'a gittik öğlen saatlerinde. Kanalizasyon karıştıktan sonra yeniden -ve bu kez adamakıllı- temizlemişler gölü. Ördeklerin uyku saatiydi. Kazlar (daha geç uyuyorlar) kıyıda keyif yapıyorlardı. (Zaten sadece üç taneler ve hep dipdibe dolaşıyorlar.) Kuğular, tombul güvercinler ve minik serçeler de her zamanki gibi dolanıp duruyorlardı. Okullar yarıyıl tatiline girdiği için herhalde, bir sürü liseli grup vardı. Emre Ece'yle turlarken ben de bankın birinde yarı uyur vaziyette suya bakarken dikkat ettim de, hepsi yüksek sesle konuşuyorlar ve erkeklerin çoğu sigara içiyor. Ayrıca, konuştukları konular dandik, espriler kötü ama hepsi çok eğleniyor!
[Bır bır bır] [Delft'te] | Gönderen: nergis | Yorumlar (0)
|
Roald Dahl
23 Ocak 2007 Salı, 23:44
Ailecek severiz kendisini. Evvelki yaz ODTÜ'nün kütüphanesinde tatilde okumak için bir şeyler ararken bulduğumuz (büyükler için yazılmış hikaye) kitabını Emre de ben de bayılarak okumuştuk. Hatta okul zamanından aklımda kalmış bir kaç hikayeye rastlamak çok güzel bir sürpriz olmuştu. Evdeki ortaokuldan kalma The Wonderful Story of Henry Sugar, Charlie and the Chocolate Factory ve Charlie and the Great Glass Elevator ile devam ettim ben sonra. James and the Giant Peach'in de filmini seyrettik. Hepsi güzeldi, en çok da şu adını hatırlamadığım kitap. Pazar günü ilk kez girdiğimiz Tunalı'daki dev D&R'ın çocuk katında bulduğumuz kitabı o yazmamış ama bir Roald Dahl kitabı:
Roald Dahl'ın kitaplarında geçen yemeklerin tarifleri. Adından da anlaşılacağı gibi, bir de 'Revolting Recipes' varmış. İçindeki tariflerden biri 'A Plate of Soil with Engine Oil'. Tam Calvin'e göre bir yemek! Tarifler de, çizimler de çok güzel. Yani insanı zorla mutfağa sokuyorlar. Şu ölçeklerin Türkçelerini bir bulayım bakalım..
[Bır bır bır] [Okur Yazar] | Gönderen: nergis | Yorumlar (5)
|