Piton Pakize
1 Eylül 2006 Cuma, 08:59
Atatürk Orman Çiftliği’nin hayvanat bahçesinden bir piton kaçmıştı. Herhalde iki ay filan olmuştur, belki de daha fazla. Bulunana kadar kebap yemeyin demiş biri, bakan galiba, espri yapmış güya. Yok efendim çiftlik civarında oturanlar çok korkmuş filan. Geçen gün gazetede müjdeli haber vardı: ‘Piton Pakize Bulundu’ diye. Öyle civara gezmeye filan çıkmamış, yakınlarda bir havalandırma bacasında çöreklenmiş kalmış. Nerelerde aradılarsa artık, bana çok normal geldi, karanlık, pis bir yer bulmuş, girmiş işte. Neyse uzman gibi konuşmayayım ben de. Asıl beni çarpan hayvana taktıkları isim oldu. Pakize ya. Koskoca pitona Pakize gibi halim selim bir isim takılır mı? İlla P ile başlaması mı gerekiyor? ‘Yılan Kadın Pakize’ diye biri mesela olabilir mi? Bence olamaz. Gerçi ben bir tek Pakize tanıyorum, o da anaokul öğretmenim. Yine de, ben olsam ne koyardım diye düşündüm ve Müyesser’de karar kıldım. Eski Türk filmlerindeki vamp kadınları çağrıştırıyor, bir de tıslama sesine sahip. Ağır, ağdalı, eski bir isim olmalı zaten, ‘Piton Pelin’ gibi bir şey düşünemiyorum mesela. Bir de anlamına bakayım dedim, www.tdk.gov.tr’de “Kolaylıkla ortaya çıkan” yazıyor. Pek kolay ortaya çıkmamış aslında, deri değiştirirken dökülen eski derilerinden bulmuşlar ‘Pakize’yi! Bir de Pakize’nin anlamına bakıyoruz: www.isimler.org/kiz-isimleri’nde diyor ki: Pakize: Çok temiz, hoş ve güzel. Tamam işte, olmamış.
[Bır bır bır] | Gönderen: nergis | Yorumlar (0)
|
Kullanma Kılavuzu - Neden Bir Uşak Tutamıyorum?
12 Eylül 2006 Salı, 20:43
Mayoların etiketlerine neden "Güneşte kurutmayın." yazarlar ki? Başka ne gibi bir seçenek var acaba?
Bu arada 36 - 42 benim için kuzey paralellerinden başka bir şey daha ifade ediyor artık! Neyse, geçici olduğunu umuyor, şimdilik daha az yeme seçeneğini düşünmüyorum!
[Bır bır bır] | Gönderen: nergis | Yorumlar (0)
|
Pis Kadınlar
14 Eylül 2006 Perşembe, 22:48
Yaşlı kadınların sabit fikirleri oluyor. Fena halde inanıyorlar doğru bildiklerine. Bizim de doğru olduğunu düşündüğümüz fikirlerimiz olabilir tabii - hatta var. Aramızdaki fark, bizim onları ikna etmeye çalışmamamız. Hele bebeklerle ilgili bilmedikleri yok, çocuğu olmayanların bile! Dinleyip geçeyim diyorum, bazı söyledikleriyle dehşete düşüyorum. Hayır, doktor iki tatlı kaşığı şeftali püresi ver diyor (onu da ben istedim şeftali tatmak için bir yıl beklemesin diye), bir tanesi kalkmış benim 8.5 kiloluk tosunumun karnı iyi doymadığı için iyi uyumadığını söyleyip tarhana çorbası içirmemi öğütlüyor! Ya sabır!
[Bır bır bır] [Ece Böcee] | Gönderen: nergis | Yorumlar (0)
|
Mo-Mo-Modern Sabahlar
25 Eylül 2006 Pazartesi, 23:53
Ne zaman başladı tam bilmiyorum. Ben Sayka’da çalışırken Cumhur’la dinlerdik Ege’yi. Çok da gülerdik. Sabah programı değildi herhalde çünkü biz işe 9.30 – 10.00 arasında başlardık. Ege askere gidince program da bitti. Sonra tesadüfen rastladım bir gün Modern Sabahlar’a, ondan sonra da her sabah (radyo kurardım uyanmak için) beni uyandırdı ve işe gitmek için evden çıkana kadar güldürdü. Evlendikten sonra kıskançlık kurbanı oldu maalesef, uzun bir süre ayrı kaldım. Şimdi, evde geçirdiğim günlerde tekrar kavuştum sevgili radyo programıma… Hafta içi her sabah 07.00’de başlıyor teorik olarak ama o saatte pek gelemiyorlar işlerinin başına Ege, Oktay ve Fahir. Saat 10.00’a kadar sürüyor. Cumartesi günleri toplama yapıyorlar, o bir saat geç başlayıp bitiyor. Şarkılarının her biri ayrı bir sanat eseri, gazete geyikleri süper, telefon bağlantıları –başta Demircan Tılsım ve Şenol Günbayrak olmak üzere- tahammül edilmez görünse de, bir müddet dinledikten sonra bağımlılık yapıyor. Aynı zamanda radyo yayınını takip edebildiğiniz siteleri bu, bir de blog sayfaları var burada. Bu da Ege'nin Ece'den biraz küçük keltoş kızı Alin:
Bu arada, televizyona transfer olmadılar, onlar bunlar değildi!
[Bır bır bır] | Gönderen: nergis | Yorumlar (0)
|
