Sagan
3 Eylül 2008 Çarşamba, 18:53
"Çocukların kör karanlıkta
herÅŸeyden korkup titremeleri gibi,
Biz de aydınlıktan korkarız,
çocukların karanlıkta dehşetle beklediklerinden
daha korkunç olmayan şeylerden..."
Carl Sagan'ın "Karanlık bir dünyada bilimin mum ışığı" diye bir kitabını basmıştı Tübitak, 1998-1999 arası olsa gerek. Onun arka kapağında vardı bu söz, Lucretius'tan. (Lucretius bizim amca oğlu oluyor, o yüzden herkes bilirmiş gibi öyle yazıp geçtim. Hoş adam kendi alanında ünlü birisi ama ortalama okuyucu kitlemin Eski Roma şairleri konusunda benden de cahil olduklarını varsayabilirim sanırım.) Eleman tam anlamıyla 'yobaz pozitivist' diyebileceğimiz cinstendi, şu aralar da popüler olan Richard Dawkins var galiba öyle; gerçi daha okumadım onu. Öyle veya böyle, lise 1'de okumuştum ve eminim çoooook etkilemiştir kitap beni.
Sonradan öğrendim ki rahmetli aslında benim burda komşu binada, Astronomi bölümünde çalışıyormuş. Üşenmedim, aradım, taradım, mezarını buldum. Yanıma birini bulup gittim...bu hikayenin devamı yok. Fatiha falan okumadım elbette (eminim rahmetli iki takla atardı mezarında öyle bir şey yapsam.) Sadece "küçükken kitabını okuduğum adamın mezarını bulup ziyaret etme" gibi bir deneyimimi sizinle paylaşmak istedim. Esen kalın.
[Felsefe/Dünyayı Kurtarma Stratejileri] [Hayat/Sürünme Tecrübeleri] [Sanat/Manat/Edebiyat] | Gönderen: tassadar | Yorumlar (1)
|
Comfortably Numb
21 AÄŸustos 2008 PerÅŸembe, 20:04
Son zamanlarda böyle oldum ben; Pink Floyd'un meşhur ve muhteşem ve tekrar tekrar dinlenesi ve de çok güzel şarkısındaki gibi bööööööyle bir hissizleştim midir nedir; pek bir rahatım. 'Keyfim yerinde' demem mümkün mü bilmiyorum zira hakkaten keyif meyif namına da pek bir şey yok. Kafamı epeydir kimseye (karşı cins anlamında) takmıyorum, dersler zaten yok da araştırma da fena gitmiyor, hocam hala arada bir hafif tehditkar gibi konuşsa da sanırım beni kovmayacak. Muhabbet edecek bir iki insan var etrafta, aç değilim, açıkta değilim; hatta evimin önündeki ağacı kestikleri için artık göl bile görebiliyorum. Ve sanırım (çeyrek asrı devirmeye yaklaşmamdan olsa gerek) birazcık da olsa büyüdüm, şikayet etmemeyi öğrendim belki de...işte bu yüzden bu gri-siyah renkli bloğumda epeydir "Öööööööfffff..." diye başlayan birşeyler yazmıyorum farkındaysanız.
Eeee, peki soralım şimdi; bu mudur abicim bizim huzur diye aradığımız şey? Belki evet ama istediğimiz şey bizim bu uyuz huzur mu sadece? Iıııı ıh. Değil, olmamalı.
Ama bir süre önce yazdığım mutluluk başlıklı yazıyı hatırlayan dikkatli okuyucularım zaaaten (üç a ile zaaaten) mutluluk diye bir şeyin olduğuna inanmadığımı biliyorlar di mi...o zamaaan (üç a ile o zamaaan) ben durumumdan memnun olmalıyım di mi?
Ha, bu arada, sayın 'bir süre önce yazdığım mutluluk başlıklı yazıyı hatırlayan dikkatli okuyucularım', emin olun dünyada benim bu yazdıklarımdan daha kayda değer milyonlarca şey var okumanızı bekleyen. İlginizden şeref ve de mutluluk duydum ama vaktinizi de çalmak istemem...
[Felsefe/Dünyayı Kurtarma Stratejileri] [Hayat/Sürünme Tecrübeleri] | Gönderen: tassadar | Yorumlar (2)
|
Kalorifer
20 Ağustos 2008 Çarşamba, 08:13
20. AÄŸustos. 2008, sabah 09:13.
Evimde kalorifer yanıyor. Dışarısı soğuk.
Arz ederim...
Not: Çok sevgili Sururi Beyciiimiz bloğun saatini düzeltmiş, artık yerel saati yazıyor...ama sanırım yaz saati uygulamasından hala bihaber bizim blog motorumuz.
[Hayat/Sürünme Tecrübeleri] | Gönderen: tassadar | Yorumlar (3)
|
Reklam
5 Ağustos 2008 Salı, 08:22
"We are a nation of consumers,
and there is nothing wrong with that.
The trouble is, there is so much cool stuff."
Bir kredi kartı reklamının giriş cümlesi...nasıl bir memleket burası siz tahmin edin.
[Genel/Geyik] [Hayat/Sürünme Tecrübeleri] | Gönderen: tassadar | Yorumlar (0)
|
Domates, biber, bir de patlıcan
11 Temmuz 2008 Cuma, 18:07
Bahsi geçen şarkının rahmetlinin Japonya'da konserde söylediği versiyonu çalıyordu az önce, "Tomato, pina, natsu natsu" diye de; deriiiin düşüncelere gark oldum. Sokak satıcısı kaldı mı bizim oralarda falan derken bu şarkı çıktığında Ankara'da ana caddelerde bile el arabası ile sebze meyve satanların olduğu aklıma geldi, "Ne zamandı onlar?" derken kasedin 89 ya da 90 çıkışlı olduğunu falan hatırladım. Sonra kasedi aldığımız gün, 50.000 Lira olduğu (burda yanılıyor olabilirim elbette), sonra ne bileyim o zamanlar sakızın 50 Lira olduğu, 100 Liraya çıkınca üzüldüğüm falan geldi aklıma. Sonra takvime baktım, yıl 2008; bu saydıklarımın üzerinden nerdeyse 20 yıl geçmiş...
...sonra naciz bünyemin insan ömrünü hala 10 bilemedin 15 sene olarak gördüğü, 20'sini geçen insanların ihtiyar sayıldığı geçti aklımdan...
...zaten sırt ağrım da var azizim; bizden de geçti artık...
Not: Yahu Google'da biraz aradım da, Haluk Levent'in 'Bir Gece Vakti'nin üzerinden 13 yıl, 'Yine Ayrılık'ının üstünden bile 10 yıl geçmiş. Yuh ki ne yuh, haaaakkaten de çocukluğumun şarkıları olmuş bunlar ya.
[Hayat/Sürünme Tecrübeleri] [Sanat/Manat/Edebiyat] | Gönderen: tassadar | Yorumlar (3)
|