Seksen Günde Devri Alem

Ana Sayfa || giriÅŸ

Fal.
17 Aralık 2006 Pazar, 23:27

Her türlü fal hakkında bilmeniz gereken ilk şey: Alayı yalandır bunların. Her insanda olan şeylerden mümkün olduğunca muğlak bir şekilde birkaç şey sıkarsanız ve de karşınızdaki zaten size inanmaya meraklıysa iyi bir falcı olmamanız için sizin de önünüzde hiçbir engel yoktur. Kaldı ki fal tarzı bir şeye inanmak çoğumuzun dünya görüşünü ciddi şekilde değiştirmemizi gerektirir. Tamam, insan olduğumuz için tutarsızlık bizim temel 'meziyet'lerimizden biri ama yine de bir yandan bilim-ilim-fen diye bir yerlerini yırtarken bir yandan da oturup kahve falına inanmak bence en nazik ifadesi ile saflıktır.

Ya iyi de tutuyor ya!.. Valla daha adam akıllı ilk defa dün baktırdım ama valla tutuyor ya... Bakalım. Sonuçta teorinin başarılı sayılması için varolanları açıklaması kadar bulunduğu öngörülerinin de deneylerden sağ çıkması lazım. Görücez...

[Genel/Geyik] [Felsefe/Dünyayı Kurtarma Stratejileri] [Hayat/Sürünme Tecrübeleri] | Gönderen: tassadar |  Yorumlar (3)

Orhan Pamuk.
7 Aralık 2006 Perşembe, 19:25

"Aslında babama benim gibi bir hayat yaÅŸamadığı, hiçbir ÅŸey için küçük bir çatışmayı bile göze almadan toplumun içinde, arkadaÅŸları ve sevdikleriyle gülüşerek mutlulukla yaÅŸadığı için kızıyordum. Ama ‘kızıyordum’ yerine ‘kıskanıyordum’ diyebileceÄŸimi, belki de bunun daha doÄŸru bir kelime olacağını da aklımın bir yanıyla biliyor, huzursuz oluyordum. O zaman her zamanki takıntılı, öfkeli sesimle kendi kendime “mutluluk nedir?” diye soruyordum. Tek başına bir odada derin bir hayat yaÅŸadığını sanmak mıdır mutluluk? Yoksa cemaatle, herkesle aynı ÅŸeylere inanarak, inanıyormuÅŸ gibi yaparak rahat bir hayat yaÅŸamak mı? Herkesle uyum içinde yaÅŸar gibi gözükürken, bir yandan da kimsenin görmediÄŸi bir yerde, gizlice yazı yazmak mutluluk mudur aslında, mutsuzluk mu? Ama bunlar fazla hırçın, öfkeli sorulardı. Üstelik iyi bir hayatın ölçüsünün mutluluk olduÄŸunu nereden çıkarmıştım ki? İnsanlar, gazeteler, herkes hep en önemli hayat ölçüsü mutlulukmuÅŸ gibi davranıyordu. Yalnızca bu bile, tam tersinin doÄŸru olduÄŸunu araÅŸtırmaya deÄŸer bir konu haline getirmiyor muydu?"

Orhan Pamuk'un Nobel konuşmasından... Bu adamı hiç okumadım ben. Ama sanırım okumaya değebilir. Ne yalan söyleyeyim, içimdeki "evreni anlayıp dünyayı kurtarma hevesi"nden dolayı olsa gerek, meslek dışı kitap seçimlerimi felsefe bölümü ile felsefe bölümünden yapıyorum ben genelde. Hani vakit geçirmek için roman falan okuycaksam da ya Dostoyevski'ye ya bilimkurgulara gidiyorum. Ama Sabahattin Ali'den sonra aslında bu 20. Yüzyıl Türk Yazınını da bir gözden geçirmek gerektiğini farkettim; bu Pamuk da tuz-biber ekti. İşin yoksa şimdi bir de bunları oku...

[Genel/Geyik] [Felsefe/Dünyayı Kurtarma Stratejileri] [Sanat/Manat/Edebiyat] | Gönderen: tassadar |  Yorumlar (0)

Zamancıl Olmayan Birinin İzlenimleri.
6 Aralık 2006 Çarşamba, 21:42

"İnsanları gerçekten neden inceliyor acaba? Küçük yararlar elde etmek istiyor, ya da büyük yararlar. Ve sizler, onun bu bilgisiyle kendisi için hiçbir şey istemediğini, onun bireysel olmayan büyük biri olduğunu söylüyorsunuz. İyice bakın! İyice bakın! Belki de bu diğerlerinden daha kötü bir yarar elde etmek istiyor: Kendini insanlardan üstün hissetmek, onlara yukardan bakma hakkını edinmek, onlarla artık aynı kefeye konmamak istiyor. Bu bireysel olmayan adam, insanı -aşağılayıcı- biridir."

[Felsefe/Dünyayı Kurtarma Stratejileri] | Gönderen: tassadar |  Yorumlar (0)

Acı.
1 Aralık 2006 Cuma, 22:50

İnsana en çok acı veren üç şey, herhangi bir sıraya tabi olmaksızın diş, aft ve aşktır derim ben. Bu üçünün de kendine göre kötü yanları var tabii. Mesela alt çenemin sağ tarafındaki altıncı dişim bir keresinde beni üç gece üst üste uyanık tutmuştu; ama hiçbir kız için -aralıksız olarak- bu kadar uykusuz kalmadım, kalacağımı da sanmıyorum. Sonraki pazartesi sabahı kanal tedavisi ile diş ağrım dindirilmişti, ama insan ruhuna kanal tedavisi yapılamadığına göre aslında aşk daha kötü olabilir... Şu ana kadar hep çenemin kenar kısımlarına doğru olan dişlerim çürüdü, bu yüzden çenemin sağlam tarafıyla yemek yiyebildim; ama dudağımın ortasında -ya da bir iki ay önce olduğu gibi tam da yemek borumun girişinde- çıkan büyük bir aftın beni birkaç hafta yarı aç bırakması az rastlanan bir şey değil. Hımmmm; tabii kızlar insanı aç bırakmakla kalmayıp bir de iştahı hepten kestikleri için onlar yüzünden kaç kilo verdim şu ana kadar bilmiyoruz... Şair "Mutlu aşk yoktur." demiş, ben katılıyorum ama tartışılabilir. Lakin mutlu diş çürüğünün olmadığı sanırım aşikar... Son olarak da kimse aftlarını ya da diş ağrısını anlattığı edebi eserler ya da şarkılar yazmaz; ama hayatımız boyunca hasta ruhlu sanatçıların karşı cins maceralarını dinlemeye ve kendimizinkileri hatırlamaya mahkumuz. (Burda bir istisna olarak Lacrimas Profundere isimli güzide grubumuzun Reminiscence şarkısını anmamız gerekiyor. Bir şarkı dolgusu düşmüş dişe değen soğuk suyun hissettirdiklerini bu kadar mı güzel anlatabilir!)

[Genel/Geyik] [Felsefe/Dünyayı Kurtarma Stratejileri] [Hayat/Sürünme Tecrübeleri] | Gönderen: tassadar |  Yorumlar (0)

Sacred Shabbat.
21 Kasım 2006 Salı, 19:50

Küreselleşmenin kültürel boyutuna güzel bir örnek: Kanadalı müzisyen hatunun biri (Bilin bakalım kim?) İspanya'dan bir CD alır. İspanya Yahudilerinin müziklerinin bulunduğu bu CD'deki 11-12. Yüzyıllardan kalma bir şarkıyı çok seven bu ablamız yeni albümünde bu şarkının melodisine de yer verir. Şarkının orjinal adı "Yodujah ra'ayonay"dır, bu albümdeki adı ise "Sacred Shabbat" olur. Sonra, meraklısı bir Türk genci ülkesinde piyasaya çıktığının ertesi günü bu albümü alır, dinler ve içindeki şarkılardan biri ona bayağı tanıdık gelir.

"Granada, İspanya, Eylül 2006: Bu melodinin kayıtlanmasını dinleyen, bir Türk arkadaşımın söylediğine göre, bu melodi, Tükiye'de (ve hatta bütün Balkanlar'da da), "Üsküdar'a Giderken" veya "Katibim" olarak tanınan, herkesin bildiği ve çok sevdiği bir şarkı.


('Kayıtlamak' ne demek yahu? Albüm kapağını Türkçe'ye çevirmek gibi bir incelik yapmışlar ama tercümanımız çok iyi değilmiş galiba. Bir de farkettiyseniz "Bir virgül unuturum da anlatım bozukluğu olur." diye bir telaş ile her şeyden sonra virgülü dayamış...)

"Tell me, o muse, of those who travelled far and wide..."

[Felsefe/Dünyayı Kurtarma Stratejileri] [Hayat/Sürünme Tecrübeleri] [Sanat/Manat/Edebiyat] | Gönderen: tassadar |  Yorumlar (0)

Takvim

Aralık2014

Oca

P

S

Ç

P

C

C

P

25

26

27

28

29

30

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

16

17

18

19

20

21

22

23

24

25

26

27

28

29

30

31

1

2

3

4

5

Bağlantılar

Epigraf
Karalamalar
Çiçek Güncesi
Sakız Kağıdı
Godot'yu Bekledim

Resim Galerisi

Arama

ArÅŸiv


powered by / kullanılan ana yazılım
GUBEN blogger by emre sururi

hosted by / barındırma
Fişek Enstitüsü Bilişim Hizmetleri
Fişek Enstitüsü Bilişim Hizmetleri
RSS Beslemesi
Yorumlar - RSS

Tüm Kategoriler
Genel/Geyik
Felsefe/Dünyayı Kurtarma Stratejileri
Ansiklopedik/İşe Yaramaz Bilgi
Hayat/Sürünme Tecrübeleri
Sanat/Manat/Edebiyat

<-Önceki || Sonraki->