Orhan Pamuk.
7 Aralık 2006 Perşembe, 19:25
"Aslında babama benim gibi bir hayat yaÅŸamadığı, hiçbir ÅŸey için küçük bir çatışmayı bile göze almadan toplumun içinde, arkadaÅŸları ve sevdikleriyle gülüşerek mutlulukla yaÅŸadığı için kızıyordum. Ama ‘kızıyordum’ yerine ‘kıskanıyordum’ diyebileceÄŸimi, belki de bunun daha doÄŸru bir kelime olacağını da aklımın bir yanıyla biliyor, huzursuz oluyordum. O zaman her zamanki takıntılı, öfkeli sesimle kendi kendime “mutluluk nedir?” diye soruyordum. Tek başına bir odada derin bir hayat yaÅŸadığını sanmak mıdır mutluluk? Yoksa cemaatle, herkesle aynı ÅŸeylere inanarak, inanıyormuÅŸ gibi yaparak rahat bir hayat yaÅŸamak mı? Herkesle uyum içinde yaÅŸar gibi gözükürken, bir yandan da kimsenin görmediÄŸi bir yerde, gizlice yazı yazmak mutluluk mudur aslında, mutsuzluk mu? Ama bunlar fazla hırçın, öfkeli sorulardı. Ãœstelik iyi bir hayatın ölçüsünün mutluluk olduÄŸunu nereden çıkarmıştım ki? Ä°nsanlar, gazeteler, herkes hep en önemli hayat ölçüsü mutlulukmuÅŸ gibi davranıyordu. Yalnızca bu bile, tam tersinin doÄŸru olduÄŸunu araÅŸtırmaya deÄŸer bir konu haline getirmiyor muydu?"
Orhan Pamuk'un Nobel konuşmasından... Bu adamı hiç okumadım ben. Ama sanırım okumaya değebilir. Ne yalan söyleyeyim, içimdeki "evreni anlayıp dünyayı kurtarma hevesi"nden dolayı olsa gerek, meslek dışı kitap seçimlerimi felsefe bölümü ile felsefe bölümünden yapıyorum ben genelde. Hani vakit geçirmek için roman falan okuycaksam da ya Dostoyevski'ye ya bilimkurgulara gidiyorum. Ama Sabahattin Ali'den sonra aslında bu 20. Yüzyıl Türk Yazınını da bir gözden geçirmek gerektiğini farkettim; bu Pamuk da tuz-biber ekti. İşin yoksa şimdi bir de bunları oku...
[Genel/Geyik] [Felsefe/Dünyayı Kurtarma Stratejileri] [Sanat/Manat/Edebiyat] | Gönderen: tassadar | Yorumlar (0)
|
|
|