Keyfim ne kadar kaçık olursa olsun, içimi ısıtan şeyler var. Bunların başında gelmese de, aklıma geldikçe güzelleşen Paul Newman ve eşi Joanne Woodward’ın fotoğrafları var mesela. Yanlış hatırlamıyorsam, Bahar sayesinde haberim olmuştu. Aşağıya bir seçki yapayım, bir de ortaya karışık bir google images bağlantısı. (…) Bahar bir evlilik sitesini reflemiş (http://www.snippetandink.com/kathryn-loves/paul-newman-joanne-woodward/) ama evlilik sitesi o yazıyı kaldırmış – ben de gittim wayback machine‘den aparttım; doğruca aşağıya koyuyorum:
bitti sandınız ama bitmedi. Sırada David Letterman var: Letterman takribi 50000 yıldır Amerika’da talk show (Late Night with David Letterman) programı sunan bir şovmen (2015’te programı “kesinkes” bitirmişti aslında ama Netflix parayı bastırınca, Obama’dan kankası George Clooney’e bir dolu VIP insanı ağırladığı ek bölümler çekti). Bu kadar uzun soluklu bir program olunca haliyle ağırlığı da o derece fazla oluyor (misal, asi ruh Neko Case bile vaktiyle tayfasıyla çıkıp efendi efendi sanatını icra etmişti yılsonu ilkokul gösterisine çıkan mini mini ikiler heyecanı ile (detaylı olarak şu yorumumda değinirim, bu da performansa giden kapı olur)), tarihi/arşivsel önemi de coşuyor bu vesileyle. Bu güzel, insanın içini ısıtan girişte iki tane bayıldığım gelişime değineceğim: birincisi Julia Roberts’ın gelişleri, öpüşleri.
(boşuna demiyorum)(*), Barış’ın sardırdığı 4amShower‘a takılacak kadar minnak bir şey oldum diye! 8P)
ikincisi de Tom Waits… en dip günlerinden bugünlere… Olay şu ki, Tom Waits’i izlemek, “normal” konuşmasını dinlemek, mimiklerini, küçük, petite “sahne-oyuncuklarını” izlemek hakikaten de insanı dumurlara salıyor.
1983
1986
1987
2002
2004
2006
2012
2015 (Veda)
işte böyle bir şeyler, gece gece keyfim yerine geldi yine. Saat 02:25, Demirbank iyi günler diler.
Yazıyı yolladım, tabii ki sonradan aklıma geldi: bir de bu kapsamda Tina Weyman’ın, Stop Making Sense’deki o güzelim, parmaklarının ucuna basa basa çaldığı, David Byrne’e kaçamak bakışlar fırlattığı, tüm güzelliğiyle, tebessümüyle, mütevaziliği ve sadeliğiyle, kardeş kardeş çaldığı Heaven performansı vardır! (sonrasında David Byrne’le grubun diğer elemanları kavga edecekler, hala küsler; 3-4 ay önce Fleetwod Mac’te çıkan sessiz kavga sonucunda bitmelerine ramak kala Stevie Nicks’in önderliğinde Lindsey Buckingham’ı atmaları var bir de. Tamam, Lindsey Buckingham da sütten çıkmış kaşık değil, hepsi huysuz ihtiyara bağlamışlar ama son bir konserdi epi topu vereceğiniz. Lindsey Buckingham hakikaten çok güzel özetlemiş durumu (arıyorum, bulayım, yapıştırayım…)
“After 43 years and the finish line clearly in sight, it is hard to escape the conclusion that for the five of us to splinter apart now would be the wrong thing,” he wrote. “If there is a way to work this through, I believe we must try. I love you no matter what.”[guardian]
“The one thing that does bother me and breaks my heart is we spent 43 years always finding a way to rise above our personal differences and our difficulties to pursue and articulate a higher truth,” Buckingham opined later in the interviewf. “That is our legacy. That is what the songs are about. This is not the way you end something like this.” [spin]
kişi başı 14 milyor $ da önemli tabii ama ayıptır yahu. Haydi Smashing Pumpkins zibidileri olsanız anlayacağım.
(cue in SNL – What Up With That‘lerden rasgele bir tanesini.. 8)
neyse, sözümü dinleyip, biraz yatışmış zibidiler. Tüm paraları Rumors’da yaptıkları gibi kokoya yatırırlarsa, mecbur kalır, “son bir konser” için bir araya bile gelirler belki..
Yanlış hatırlamıyorsam ilk olarak Dead&Lovely ile tanıştım Tom Waits’le. Sonrası ilk görüşte aşktı, Real Gone ve Rain Dogs’la epey vakit geçirdim. Fakat uzun bir süre Tom Waits sadece şarkılarından ibaretti benim için. Kimdir, nereden gelmektedir, nasıl bir amcadır bilmiyordum. Bir gün youtube önerilerde Lie To Me’nin Late Show with David Letterman’daki live performansı çıktı. Açtım, dinledim ve ”başlıyoruz” dedim. Sadece anahtar kelimeleri yazmam yetmişti: ”Letterman Tom Waits”, bu vesileyle alakalı tüm videoları izlemiş bulundum.
Zaten Late night show izlemeyi seviyordum önceden beri, uzun bir süre Jimmy Fallon, az biraz Conan ve sonsuza dek Bill Maher(cumhuriyetçilere sallayıp durmadığı zamanlarda acayip komik bir amca). Fakat Letterman’in şovları apayrıydı. Bu, uzun bir süre Ricky Gervais ve Louis CK’in 21.yy’ın en iyi komedyenleri olduğunu düşünürken George Carlin’le tanışmak gibi bir şeydi benim için.
Öyle işte, güzel bir sürpriz oldu bu yazıyla karşılaşmak.
Gitmeden önce, birkaç hafta önce hazırladığım şu playlisti bırakayım: ”…and all I’ve got’s a pocket full of flowers on my grave.”*
https://open.spotify.com/user/uptfb7z1tlk4ooww5fewihs42/playlist/2InegeGQO9ygXUT7YIRYAG?si=DWfhdIvEQpm-PRgePnebWw
*back in the good old world