Bugün mevsimin ilk karı düştü buraya. Daha doğrusu havada uçuşan bir iki kar tanesi gördüm. Asıl kar yazıları için biraz daha bekleyeceğim.
Birkaç şarkılarını severim ama pek kayda değer bir Ezginin Günlüğü dinleyicisi değilim...gene de bittim şu şarkılarına:
Eksik bir şey mi var hayatımda
Gözlerim neden sık sık dalıyor
Eksik bir şey mi var hayatımda
Gökyüzü bazen ciğerime doluyor
Öyle bir şey ki bu, kolay anlatamam
Atsan atılmaz, satsan satamam
Eksik bir ÅŸey mi var, anlayamam
Bak çayım sigaram, her şeyim tamam
Kalksam duraktan dolmuÅŸ gibi
Arka koltukta unutulmuÅŸ gibi
Terliklerimle, gelsem sana
Sonunda aşkı bulmuş gibi
Bloğumuzun takipçileri elbette biliyorlardır benim Evanescence - Missing takıntımı. Bilmeyenler de buradan öğrenebilirler isterlerse. Benzer ruh hallerinin mi şarkıları diye düşünüyorum; sanırım değiller ama (galiba hepimizde olan, en azından bende fazlasıyla olan) bir eksiklik hissinin farklı yansımalarını anlatıyorlar belki de...belki de anlatmıyorlar. Neyse, sevdim gene de.
Fazla rahatlık iyi bir şey değil. İnsanın verimli olabilmesi için sıfırdan farklı bir stres seviyesi olması lazım. Genelde yumarta kapıya dayanmadan harekete geçmiyor insanoğlu; bu yüzden de tamamını kusursuz olarak yapabileceğiniz kadardan biraz daha fazla işiniz olmalı ki mümkün olduğunca çalışasınız.
Ama burda kararı tutturmak hakkaten zor. Çizgiyi birazcık (Burda sağ baş parmakla işaret parmağının ucundan ufak bir kısmın gösterildiği bir sahne hayal edin; ah vücut dili nelere kadirsin!) aştı mı insan stres içinde boğuluyor, canı sıkılıyor; zaten bunalası varsa elinde istemediği kadar çok bahanesi oluyor.
MSN'de dert yanan bir arkadaşa "Ya kusura bakma şimdi vaktim yok, sonra konuşalım." demek, insanların öğretmenler gününü kutlamayı unutmak/üşenmek, pazar sabahı kahvaltılarını keyifle uzatmamak, gazetede okunan yazar sayısını azaltmak...son zamanlarda bunları fazla sık yapar oldum. Hoş değil.
Düzeltme: Öğretmenler günü şeyini yılda bir kere yapabiliyor insan en fazla; yanlış anlaşılma olmasın...
Tatil ile evime gidişim arasında sadece 1-2 gün var. Zaten hep son finale gün sayardım, bu sefer uçağa kalan günleri sayıyorum; işlerin bitmesine kalanları da saymış oluyorum. Şu anda 16'dayım mesela.
16.
ÖSS zamanı yüzelliden falan başlamıştım sanırım saymaya; belki de iki yüzden falan. Her gün bakmıyordum tabii. En son 3-5 gün kala "Öeeeeh, yeter be, bitti ders mers, yarın olsa da şu sınav kurtulsam!" diyordum.
Neyse, önümdeki ilk derse 2 dakika kaldı; o yüzden burda kesiyorum.