Şairin “nisan ey zalimidir ayların, gövertir!” dediğini ilk okuduğumda vurulmuştum (“şu ceset, bıldır diktiydin ya bahçene… yeşillendi mi bu sene? çiçek verdi mi?” – Suphi Aytimur’un çevirisi benliğime öyle işlemiş ki, ilk İngilizcesi’nden özümsediğim Çorak Ülke‘nin bendeki yansımasını Türkçe etti, gitti). Bu sene nisandan önce giderayak mart vurdu. Neyse, kapatalım şimdi (40 gün geçti — yaklaştım iyice, geliyorum.).
Halbuki güzel şeylerden bahsedecektim, bahsedeyim.
Dünden başlayalım, Adnanlarla kaç gündür görüşecektik. Cuma günü bu seneki futbol turnuvasını bitirmişler, aşağıdaki geçen seneden:
Yemek yerine çay-simit-poğaça-börek-kek-kısır vs.. severim ben. Her akşam böyle olsun, her akşam sevinirim! Küçükken de böyleydim. Annem her gittiği günden bana gönderilmiş süper tabaklarla dönerdi de bayram ederdim. 8)
Sonra bir gün, bu işin annemin gün katılımları/organizasyonlarıyla sınırlı olmak zorunda olmadığının ayırdına vardım. Kısır severim, o halde kısır yapabilirdim, mercimek köftesini de, onu da bunu da. Hem de nasıl seviyorsam öyle. Zor bir şey olmadığını öğrendiğimde nasıl sevinmiştim!
Bengüler ailecek tanışmaya geldiklerinde hevesle, yaptığım en zahmetli işlerden olan örgü tatlısı hazırlamıştım (çoktandır yapmıyorum, o yüzden resmi yok ama internete bir bakayım… buldum bile:
) da, Allah rahmet eylesin, Cemal Dede “aaa, sen mi yaptın, ama kız işi bu!” dediğinde bile kıvancımdan eksilmemişti. 8)
Mozaik pastası severim, Efe de sever, vaktiyle mimarlığın kantinine gidip yerdik, sonra onu da yapmaya başladım, Efeler Ankara’ya (/ikamet ettiğimiz şehre diyelim) her geldiklerinde yaparım. Misal bakınız
Elmalı turta, Hollanda’nın resmi tatlısı (Delft’te en güzel turtayı Diamentenring yapar; Kobus Kuch‘unki de iyidir), orada öğrendik. Samira sağolsun, bize geleneksel tarifini verdiğinden beridir, sıklıkla pişiririm. Birkaç kez yapıp bölüme de getirdim, bendeki tarif Samira’nın yazdığı, İngilizce olduğundan, vaktiyle Müge’ye çevirmiştim, ondan rica ettim, tarif defterinden gönderdi, ben de onu paylaşageldim (hence, parantezin içindeki “(Emre)” ibaresi… 8)
Ne diyordum? Evet, öğrencilerim diyordum. Vaktiyle arkadaşlarını bile çekinmeden sıralamış adamım ama iş öğrencilere gelince, unuttuğum olur diye çekindim şimdi. Ne mutlu bana ki, dersler sayesinde bir sürü güzel insanla tanıştım, işte serde hocalık-öğrencilik var, o yüzden tam olmasa da, tam arkadaş diyemesem de, tanışıklığım oldu bu insanlarla. Müge ve İlkim’den başka, Rûken’e de sözüm vardı ama o bir süredir Ağva’da imiş, o yüzden İlkim ile Müge (ve artık çarşamba kim varsa) onlara kısmet olacak, Rûken gelince ona tekrardan yaparım artık (bahsi geçenler de an itibarı ile orada ya, neyse — facebook’a toplu resimlerini koymuşlar ama izin almadığımdan – stalker’lık yaptığımdan buraya alıntılamıyorum / bunu yazınca, geçen gün hediye ettikleri Batman mutfak önlüğümle çektiğimiz resim geldi ama onun için de izin almam gerek — neyse, izin alır eklerim bilahare).
Şu resim ne kadar şanslı olduğumu anlatır sanırım: