Mesut Bahtiyar

Barthes vaktiyle (S/Z’de) demişti ki “bir hadım hikayesi, bedeli ödenmeden anlatılamaz” (ya da öyle bir şey, ezberden yazıyorum). Şimdi tabii çok alakalı değil ama geçen gün Emekli Albay Emre S. Nişasta Paşa’ya cevap yazarken Sanat Güneşi’mizden bahsedince, aklıma düştü, yazmasam olmaz.

işte odur Zeki Müren
Okumaya devam et “Mesut Bahtiyar”

Gürer Bey, Milli Kütüphane, Kitaplar, Memet Baydur

Yıllar yıllar evvel (2001?), Ankara’yı şenlendirdiği ziyaretlerinden birinde Gürer Bey Milli Kütüphane’ye gideceğini söylemişti de, ben de heveslenmiştim ama o sıralar o şekil olmuyormuş o işler meğerse, öncesinde başvurmak, bir hafta beklemek filan gerekliymiş. O gün gidemedim sonuçta, ama geçtiğimiz cuma Ece ile gittik (günümüzde artık öncesinde internetten bir form doldurup, oraya gidince de iki dakikada kayıt işleminizi tamamlıyorsunuz). Filmlerden bir sahne gibi: dört bir yanda tıkır tıkır işleyen insanlar (insanların nasıl “işlediğini” sormayın, herkesin bir işi var görünürde, herkes bir şeyler yapmakta). Kitaplar iyi tabii, hepsi var orada ama beni asıl dergiler vurdu: denemelik olarak Varlık’ın ilk sayısının olduğu 1933 cildiyle, çocukluğumun 64’ler dergisinin (Abdurrahman Pala!) ilk iki cildini istetip, o günlere ışınlandım. “64’ler”de bir sürü imla hatası olurdu, benim aklımda iki tanesi kalmış, biri “StormLord” oyunun tanıtımında oyunun isminin sürekli yanlış yazılması, diğeri de “arabınan ferrari testarosso olması zok kolay” şeklinde bir facia. Eski sayılara göz gezdirirken bu ikisini de çok da kasmadan aradım, sonra StormLord çıkıverdi karşıma:

Okumaya devam et “Gürer Bey, Milli Kütüphane, Kitaplar, Memet Baydur”

Günler, günler…

Geçen haftadan beri tatil yapmak için geldiğimiz Artur’dayız. Küresel ısınmanın iyi yanları da var: deniz korkmadan girilebilecek kadar sıcak (Artur’un buzul denizini bilenler bilir). Buradayken üniversite yerleştirme sonuçları açıklandı, bugün de kayıt işlemlerini hallettik: Ece artık resmen Bilkent’li oldu 8)

Okumaya devam et “Günler, günler…”