Geçen gün dizi stokumuz (kast ettiğim 20 dakikalar yoksa soğuk, uzun kış geceleri için her daim el altında NX (Northern Exposure), Hustle ve Castle; bilinç altında da sözgelimi, The Burn Notice bulunduruyoruz) dibini çekince, Bengü’yle yeni dizi keşfine çıktık. Kraliçemin yazılarıyla şenlendirdiği 22dakika.org sağolsun, bir dolu bir şey öğrendik. Ondan öncesinde lil’ sis vesilesiyle haber aldığımız Wilfred‘ı (….!) ve Sui’ciğimin fişeklediği Episodes‘u bünyeye sindirmiştik (ikisi de farklı şekillerde de olsa öldürücü, sıkın dişinizi, yılın listelerine az kaldı, o vakit güzel güzel, uzun uzun, tıpış tıpış inceleriz elbet).
22dakika.org’un listesinden şu dizileri seyre daldık: Up All Night, The New Girl, Threesome, Free Agents.
Up All Night, sadece Will Arnett için bile seyredilir sanıyorduk, yokmuş öyle bir şey, Will Arnett gibi sonsuz bir ferahlık absürdite awkwardness şelalesini fıskiyesini harcamışlar, e ben daha ne diyeyim… Christina Applegate ne yazık ki istikrarlı düşüşünü sürdürüyor (poffidi poff… taa kaç sene evvel (20) Married… with children’da oynarken ettiğim evlenme teklifini kabul edecekti, bak şimdi ne oldu (dönsen bile dönsen bile bulamazsın beni bende…)). Bu arada, Arrested Development geliyor — 1 sezon + film olarak, darmadağın olacağız. Kocasından bahsediyorken, hanımına değinmezlik olmaz: bugün, posta kutumda amazon.de’den bir mektup buldum, “Jetzt neu: “Pawnee: The Greatest Town in America” von Leslie Knope” diyordu, artık nereden öğrenmişse zaaflarımı (bağlantısı da burada merak edene / biz Leslie’nin şiirlerinin olmadığı edisyonla ilgilenmedik). Up All Night’ı bıraktık neticede, ya çok kötüydü ama ya.
The New Girl, Zooey Deschanel, “It’s Jess!”. (Başka söze gerek var mı? An itibarı ile favorilerimizden). (“I sing a lot… <-Lionel Ritchie, Hello ritmiyle-> A-lot…”).
Threesome, inanılacak gibi değil ama, iddiasız bir biçimde gelip, o da zirveye yakın bir yere oturdu. “Bazen,” diyorum, özellikle Wilfred’ı ve bunu seyrederken, “gel de bizim gibi normal, munis(?) Taşcı familyasının bu dizilerde gülmekten göz yaşlarına boğulduğuna hayret etme!”. Black Books filan neyse, onlarda böyle bir tepeden bakma, entel dantel göndermeler vardı ama Wilfred yahu! İt. Ayrıyeten, bugün web’de harıl harıl Threesome’ın yeni bölümünü ararken, her gördüğüm motora sorarken, artık adres kısmına “t” harfini basmamla birlikte, çeşitli “threesome” siteleri çıkıveriyor (ama diziyle alakalı, ama alakasız). Firefox sync kullandığımdan, hocam yanımdayken t tuşuna, akabinde de faka basacağım günü dört gözle bekliyorum! 8P

Bakayım bir daha, neler vardı… Free Agents ya. Bilirsiniz, bilmezsiniz, İngiliz dizilerinin Amerikan adaptasyonları tutmaz. Bir tane istisna vardır, o da “Office” bunu da dünya alem bilir (Episodes’da da bahsi geçer). Bunun yanı sıra uyarlama olduğu halde tutmuş iki dizi daha vardır – biri İsrail’den gelen (gerçi o da 3. sezondan sonra iptal edildi ya, ama neyse) “In treatment”, diğeri de Avusturalya’dan “Wilfred” (iti). In treatment’ın senaristini bizzat getirmişlerdi, Wilfred’ın itini. İt yazınca, aklıma geldi, IT Crowd da başka bir ülkede uyarlanmış fakat tutmamıştır, bilin bakalım hangi ülke? Hayır, bilemediniz, doğru cevap ALMANYA!!! olacaktı! ALMANYA! 30 Rock’ta Alman sitcom’ları vaktiyle süper bir şekilde işlenmiş idi (bu video bilenlere anımsatıp onları güldürecek fakat bilmeyenlere pek bir şey ifade etmeyecektir). İşte, Free Agents da aynı isimli İngiliz dizisinin uyarlaması. idi. Uyarlaması idi, 4. bölümü gösterdikten sonra iptal ettiler (kötüler, pisler – ellerinde gösterilmemiş 2 bölüm tutuyorlar). Ben Hank Azaria’yı naif şekilde çok severim, özellikle A Night at the Museum 2’de süperdir (Bengü’yle 5 yıldan sonra sinemada izlediğimiz ilk filmdir – Ece’yi dedeye bırakıp da kaçtığımız Ar-Tur Işık sinemasında o gece bu oynuyordu 8). İşte diziyi seyretmeye başladık, “Aaaa! Hank Azaria, ne güzel!” dedim, bir dizide dikiş tutturabildiği için sevindim. Karşısında oynayan Kathryn Hahn’a da hemen kanımız kaynadı (çok), senaryo da ilginç (ayrıca İngiliz versiyonunda Hank Azaria’nın rolünü Episodes’un loyloyu oynuyormuş). Pat, diziyi seyredip sevdikten sonra öğrendik ki, işte iptal olmuş. İngiliz versiyonunu denedik (az evvel), İngilizce konuşuyorlardı, hiçbir şey anlamadık, zaten Hank Azaria da yoktu, Kathryn Hahn da, kapattık 30 saniye bakıp.
Episodes hakkında da bir şeyler yazıp, bitireyim gayri bu yazıyı, yatayım da uyuyayım, he mi. Friends’i hiç sevmem, oradakileri de pek sevmem ama illa ki birini seç diyecek olursanız, Matt Le Blanc derim. Black Books’un Frannie’si (Tamsin Grieg) birkaç fictional/kurgusal hanımla birlikte, kalbimde ayrı bir yerde durur, hastasıyımdır, Episodes da hakikaten klişe tabirle yepisyeni bir soluk getiriyor dizi konusu sorunsalına, ayrıca İngiliz komiği. Dizide Amerikalılar İngilizlerin burunlarından getirseler de, durum tabii ki tam tersi. Sondan bir önceki bölümde bu kadar mı her şey alt üst edilir! İngiliz awkwardness zirvesi (Handeeeeeeeeeeeee! ¡Ayuda me por favor!) Son bir not olarak da, komedi bölümü şefini oynayan Daisy Haggard’a oradaki rolü itibarı ile komedi dalında gönlümüzün bu yılki yardımcı oyuncu katından paye veriyorum (ama daha sonra, listeleri hazırlarken).

