Bilim kurgu kitapları nasıl olmalıdır? Kim nasıl isterse yazsın, kendi bilecekleri iş. Iain M. Banks’in Inversions‘ında mesela, her şey ortaçağa uygun anlatılır; o kadar uygun anlatılır ki kitabın Culture ya da bırakın Culture’ı, bilim kurgu kitabı olup olmadığı bile tartışmaya açıktır. Genelde bk kitapları “çeviri” değil, “uyarlama” kitapları olur çıkar – karakterler biraz zorlasanız anlayacağınız izlenimi veren terimler kullanır: foton torpidoları, fazer ışınları, kalkanlar, ışınlanma, uzay gemileri, albay-kaptan-hiyerarşi. Yani özetle İngiliz karakterler “pattes-balık” (fish ‘n’ chips) yerine “balık-ekmek” yerler, köfte-ekmek değil (örneğin kaynağı ve daha fazla açıklama için bkz. Akşit Göktürk’ün “Çeviri: Dillerin Dili”).
Hâlâ aramızda…
sevgilim sevgilim
kuzey sanrısı gibidir
geceyi beşe filan böler
sonra ayılar hüzünden ölmez
sevgilim sevgilim
açlıktan ölür onlarT. Uyar, “Aramızdaki” şiirinden detay.
Buraya şu resmi koymanın tam vakti:
Claude Sautet, “Ayazda Bir Yürek”ten detay.
Celladıma Gülümserken Çektirdiğim Son Resmin Arkasındaki Satırlar
Mevlevilikte 40 günlük bir çile vardır: Derviş, nefsini eğitmek için, 40 gün boyunca minimumda yiyip-içeceği, uyuyacağı, zamanının çoğunu ibadetle geçireceği bir hücreye konur(muş). İlk gün 40 zeytinle başlayıp, her gün bir zeytin azaltılarak, günü o kadar yiyecekle geçirirmiş. 40 günün sonunda ise şeyhinin yanına çıkıp rüyalarını, tefekkürlerini anlatırmış. Şeyhi uygun görürse sınavı geçmiş olurmuş, öbür durumda ise hemen bir sonraki çileye girermiş. Bu çile, kırk gün durumundan ötürü, Arapça ‘kırk’ anlamına gelen Erbain olarak da adlandırılır.
Çorlulu Ali Paşa Medresesi, “20’li yaşlar”…
Okumaya devam et “Celladıma Gülümserken Çektirdiğim Son Resmin Arkasındaki Satırlar”
oku izle dinle… II (izle)
3,333,360
Pac-Man’de yapılabilecek maksimum skor (dökümü şurada bulunabilir: https://gaming.stackexchange.com/a/185776).
Bu yakınlarda Spielberg’ün çektiği “Ready Player One” filmini izlerken aklınızda bulunsun. Biz çocukken “Atari salonları” vardı – ben ilkokula giderken Commodore 64 / Atari 800XL’leri bağladıkları, jetonla çalışan kutulardı, sonra orta okulda gerçek coin-op/arcade makineler gelmeye başladı, az paramızı yedirmedik onlara, helali hoş olsun. İlk coin-op’um, 86’ydı herhalde Galleria açıldığında, orada, Fame City’de, Street Fighter olmuştu: 10000 liraya 4 büyük jeton verirlerdi – her büyük jeton 4 küçük jetona dönüştürülebilirdi. Coin-op’lar 1 küçük jeton yerdi. Sonra her yerde arcade salonları açıldı. Vigilante’yi çok oynardım falan filan. Ama hiçbir oyunda usta olamadım. Okumaya devam et “oku izle dinle… II (izle)”
Interlude (“ara” diye okunur…)
Niye ölmemeli öyleyse
Yaşamak mutlu bir devinimseBRBN, EC
Dönemin sonuna doğru JoyDiv dinleyen bir öğrencim bana Tony Kaye’in Detachment filmini önerdi, ben de ona Bauhaus tavsiyeledim, sanırım ödeştik. Okumaya devam et “Interlude (“ara” diye okunur…)”