Öncelikle, herkesin bayramı kutlu olsun, bugün hakikaten çocuklar gibi şen olan bin atlı gibi sevinçliydim, bir zıplamadığım kaldı bile yazamıyorum zira bir ara zıpladım da.
Okumaya devam et “Bayram Sevinci (ya da Kütür kütür Bertül)”
tekrar et, bugün günlerden cuma…
Öncelikle, herkesin bayramı kutlu olsun, bugün hakikaten çocuklar gibi şen olan bin atlı gibi sevinçliydim, bir zıplamadığım kaldı bile yazamıyorum zira bir ara zıpladım da.
Okumaya devam et “Bayram Sevinci (ya da Kütür kütür Bertül)”
Merhabalar, hoşgeldiniz; açılışı Nerea’nın iki hafta kadar evvel gönderdiği/tavsiyelediği Fuel Fandango – Toda la Vida yapalım hemen:
Bir hafta kadar önce, gayet mutlu uyandığım bir sabah, öldükten sonra ne yapacağıma nihayet karar vermiş / bulmuş buldum kendimi. Öyle bunalım bir şeyler hiç değil, hakikaten değil, derin güzel bir uykudan uyanınca gelen aydınlık düşüncelerden. Hem sonra insan emekli olduktan sonrasını planlıyorsa, bu gayet normalse… (Sonuç mu dediniz, ne dediniz, ne dediniz
Sonuç hiç gömülür mü, geliyorum) Neyse, diyeceğimi yazayım da hiç de öyle karamsar -slash- allegorik -slash, virgül- italik çok afedersiniz sembolik bir şeyler olmadığını görün:
Öldükten sonra ikindi/saat 5 güneş batarken Hüsniya ile yeni yıkanmış balkonunda çay içip, oradaki sofada kestirip, uyanıp, aynı anı tekrar tekrar yaşamak istiyorum.
Okumaya devam et “Birdenbire odayı sözgelimi Mars’a çevirir bir köstebek…”
“Dansu Dansu Dansu”, nam-ı diğer Dance Dance Dance, Murakami’nin Wild Sheep Chase’inden sonra çıkan, öncekiyle kol temasında bulunan bir kipatının adı idi (kabaca konusunu hatırlasam da, detaylar (şimdi gidip listeden kontrol ettim) 11 yılın ardından epey silinmiş durumda — bir hoteli, bir de aktör arkadaşının çağırdığı ve mefta olan (spoiler sayılmaz) kızı hatırlıyorum net olarak). Geçen hafta Northern Exposure ziyaretlerimizin bir bölümünde (S04E07 – Bad Seed) rastladığımız turna dansını youtube’den aratırken yeni bir deyim öğrenince (“dance with abandon”), Murakami’nin kipatının adı da yüzeye çıktı.
aparttığım kaynak: http://bibliofilai.blogspot.com.tr/2013/09/haruki-murakami-dansu-dansu-dansu.html
Biz gençken (lisede) FRP oynardık: çokluk Dragonlance, bazen Forgotten Realms, çok nadir Cthulhu filan falan, boşverelim şimdi. Üniversitede Neuromancer, William Gibson, Neal Stephenson filan haberdardık, Billy Idol neydi, Max Headroom aslında neydi bilirdik bunları. Daha o zamanlar yemiş yutmuştum ben bunları babında, marifet olsun diye söylemiyorum, o zamanlar lame şeylerdi bunlar, marifet değildi, nerd olduğunuzun tescili idi (beni edebiyat kurtardı 8). Resim de bulalım bir tane ayaklı filan…