Seventeen Seconds
Time slips away Seventeen seconds The Cure |
Kategori: Şarkı filan…
Christmas, X-Mas ve Axe-Mas hakkında birkaç şey…
Belki bilir, belki bilmezsiniz, bilmezseniz de pek bir şey kaçırmış sayılmazsınız ama filmi bilmiyorsanız çok şey kaçırmışsınızdır, Amerikalıların resmi Noel filmi, Frank Capra’nın 1946 tarihli It’s A Wonderful Life‘ıdır . Ben de bu filmi çok seviyor olsam da, bizim için ilgili başlık altındaki favori film, Richard Curtis’in 2003 tarihli Love Actually‘sidir. Tabii, bizim için noel (“neol”) diye bir şey olmadığından, yılbaşı yaklaşırken, biz de Delft’teki DVDcilere bu filmi sormaya başladık (buraya hiç DVD getirmediğimizden Ankara’da bir depoda şimdi önceki versiyon). Birkaç yerden “taze bitti” cevabını alınca da, ya bu film Hollandalıların başucu filmi (bir de Almanya’da David Hasselhoff olmak vardır bu bağlamda) ya da bunlar bize Türk Tüccar muamelesi çekiyorlar dedik (hani dükkana girersiniz, aradığınız bir şeyin orada mevcut olup olmadığını sorarsınız da, muhatabınızın bakışları, sizin aradığınız nesnenin adı olan kelimeyi ilk defa duyduğunu gizleyemezken “Ha, iki tane vardı da, geçen cuma bitti, önümüzdeki ay gelecek yine” şeklinde bir cevap alır (o şeyin kendisinde olmadığını gururuna yediremez) ve dahi “boşuna buralarda arama, hiçbir dükkan satmaz onu” şeklinde de “bende yok, öyleyse bat dünya ve diğer meslektaşlarım” eklentisi ile ödüllendirilirsiniz). Geçen hafta Rotterdam’a gitmiştik gezmeye (bkz ispatı aşağıda) de, her gördüğümüz fidyocuya sordum, çok kalabalık kuyruklar vardı neyse en sonunda dönüş yolunda buldum bir tane, hem de hepi topu 8 avroya!
Özetle, yeni yıl yaklaşırken, eğer öyle çok da maço bir tip filan değilseniz, + Nikah Bir Cenaze’yi beğenmişseniz mesela-mutlaka, ve halen Love Actually ile tanışmışlığınız yoksa, bir deneyiniz derim. Araya parça olarak filmde de kullanılan (zaten oradan aklıma geldi) Bay City Rollers’dan Bye Bye Baby‘nin sözlerini sıkıştırayım bari – bir şarkı bu kadar mı leziz olur :
Bay City Rollers / Bye Bye Baby………………………………………|If you hate me after what I say Bye Bye Baby, baby goodbye. You’re the one girl in town I’d marry Bye Bye Baby, baby goodbye. Wish I never had known you better Bye Bye Baby, baby goodbye. |
Hazır şarkılardan ve noelden söz açılmışken: Az çok neol hakkında bir şeyler bilirim (işte nativity detayları, 3 müneccim (magi), şu müneccimlere yolu gösteren yıldız ve hatta en güzeli olarak da T.S. Eliot’ın Journey of the Magi şiirini ve şu hastası olduğum müthiş açılış dizelerini:
A cold coming we had of it,
Just the worst time of the year For a journey, and such a long journey: The ways deep and the weather sharp, The very dead of winter. And the camels galled, sore-footed, refractory, Lying down in the melting snow. There were times when we regretted The summer palaces on slopes, the terraces, And the silken girls bringing sherbet. Then the camel men cursing and grumbling And running away, and wanting their liquor and women, And the night-fires going out, and the lack of shelters, And the cities dirty and the towns unfriendly And the villages dirty and charging high prices: A hard time we had of it. At the end we preferred to travel all night, Sleeping in snatches, With the voices singing in our ears, saying That this was all folly. |
lakin, bu sene neolle ilgili yepyeni bir detay daha öğrendim, dini içeriği hayli yüksek, mukaddes Robot Chicken programının, neol özel bölümünden (s03e14). Onun sonunda, sanırım geçen seneki neol programındaki şu anime çocuk, jack frost ve santa’nın kapışmasındaki karakterler müthiş bir parçayı icra ediyorlar. Bir tek bizim dilimizde trampet diye bir müzik aleti olduğundan ne yazık ki, benzer bir müziği tam olarak yakalayamadım ama yine de The Old Guard Drum and Fief Corps (Amerikan koloniyel dönemden) epey yakın bir… siz Türkler nasığ diyoğ, “sound” yakaladım. Trampet/Trompet bir de Konyak/Kanyak olayı var tabii meşhur, bağlantı aynı olmasa da. Bu tür müzik aramaktayım, Kodo’yu biliyoruz tabii ki ailecek, ama benim dediğim şu trampet olayı, flüt de bir yere kadar girebilir (aslında TAM da Robot Chicken’daki mevzuat). Neyse, aratıyorum ediyorum işte “drum” vesaire diye, Little Drummer Boy‘u keşfettim, zaten, sonradan anladım ki, RC’ın yaptığı da aynı şey olayor. Sonrasında da Dolores O’Riordan’ın (pis pis pis!) 2001’de Vatikan’da performeler eylediği şu versiyonunu buldum şarkının. Yani böylesine aptalca bir şarkı nasıl böylesine etkili öldürücü bir silaha dönüşebilir, ispatı orada… (Yanlış anlama olmaması için bonus bilgi: Dolores O’Riordan’a gıcıklığım, ailecek ennn bir favori gruplarımızdan olan Cranberries’i bir başına koyup gitmesinden ötürüdür. Gerçi ailemizde buna benden başka bozulan bir başka fert yok ama bu benim değil, Bayan O’Riordan’ın sorunu. 8P)
Yine çok uzadı. Bir de Axe-Mas dedik, onunla da ilgili birkaç şey karalayalım: Evet, bildiğiniz üzere Futurama der X-Mas’a Axe-Mas diye, nihayet geçen ay, yıllardır (2?) süregelen ayrılık bitti, Bender’la hasret giderdik (bkz. Bender’s Big Score)
Sanırım bu kadardı. Görüşemezsek/görüşmezsek şimdiden yeni yılınızı kutlarım. Geçen sene yaptığım gibi, bu yıl da senenin muhasebesini yapmayı arzu ediyorum ama önce yılın hayırlısıyla bitmesi lazım.. 8)
80’ler iyi bir şey değildir
(ama yine de sevmeden edemiyorum son birkaç yıldır!)
Bunlar da öncelikli olarak Gürer Beyciğim için geliyor, zaten ilk iki referans doğrudan ondandı:
Hele de DM’i Bengü’yle seyrederken, Tarkan’ın şu sonradan ortaya çıkan, ünlü olmadan evvel düğünlerde şarkı söylerkenki videosu aklımıza geldi, 90’ların karizma oğlanları, 80’lerde meze olmuşlar, bilmek, bildirmek lazım, hudey hudey hudey!
Keywords: Dog Day Afternoon. (Selam Cesim, öyle Scarface karizması yakalamak başka, Dog Day Afternoon olmak bambaşka! 😉
Nick Cave’in Nick Cave olduğu zamanlardan…
(Damardan intro)
I’ve searched the holy books
I loved her then and I guess I love her still
This is her dress that I loved best Nick Cave & The Bad Seeds / Nobody’s Baby Now / Let Love In |
U2 sevmem ben.
Evet, aynen subject. Soran olunca derim, Joshua Tree, Boy, Zooropa güzel günlerdi onlar ama içinde “Bono, Sopa, Boş Bir Oda (Anahtarı bende)” anahtar kelimeleri geçen bir hikaye yazın deseler, MNIE3x05‘tekinin benzeri şakır şakır döktürürüm… Ha, ayrıca Nick Cave ve U2’nun, hele ki Joshua Tree‘nin kalbimde derin yaralar oluştuğu bir dönemde tütün niyetine iyi(?) gelmişliğinden kaynaklanan bir kuyruk acım da vardır. Yani, evet, taraflı bir olgu bu hissettiklerim, bağımsız olarak algılayamıyorum kendilerini.
Anthrax’ı sevdim, seviyorum, seveceğim. Kısa pantalonlarla, spor ayakkabılarla, ninja kaplumbağalarla ve acaip sert gitarlarıyla ve ciddi olmaya çalışmayan sözleriyle gönlümde ayrı bir yerleri vardır.
Bildiğiniz / bilmediğiniz üzere, Joey Belladonna dönmedi, John Bush iyidir ama o kadar da değil ve ayıp oldu hakikaten çocuğa. Şimdi Wiki’den baktım, Corey Taylor diye bir zatın gelebilitesi varmış… (Şimdi de resmi sitelerine uğradım, NASIL YANİ? Amcalar orijinal kadroyu toplamışlar mı? (Scott Ian (Scott’cuğum) Joey Belladonna, Charlie Benante, Daniel Spitz, Frank Bello (bu sonuncuyu hatırlamadım))
Şimdi niye yazdım bu kadar şeyi: Elime bir toplama Anthrax albümü geçti (Srevocnikufesin – ama tahmin edebilirdiniz zaten bunu, değil mi 8) Bir kısmını daha evvelden dinlemiştim zati ama amcalar zaten damardan giren bir şarkı olan Exit‘i offf offff…. Bu arada, belirtmeliyim ki, hemen ardından Police’in Next to You‘su başlıyor… Jın jın jın dol dol dol garç diye geçiyor tümleşik isim tamlaması…
|
Hamiş: Resimleri, onu çeken kişiden habersiz olarak kullandım ve hayır, referans vermiyorum.