that joke ain’t funny anymore or let me tell you how I feel

(right here, right now..)

You and me we were the pretenders
We let it all slip away
In the end what you don’t surrender
Well the world just strips away

Girl, ain’t no kindness in the face of strangers
Ain’t gonna find no miracles here
Well you can wait on your blesses my darlin’
But I got a deal for you right here

I ain’t lookin’ for praise or pity
I ain’t comin’ ’round searchin’ for a crutch
I just want someone to talk to
And a little of that Human Touch
Just a little of that Human Touch

Ain’t no mercy on the streets of this town
Ain’t no bread from heavenly skies
Ain’t nobody drawin’ wine from this blood
It’s just you and me tonight

Tell me, in a world without pity
Do you think what I’m askin’s too much
I just want something to hold on to
And a little of that Human Touch
Just a little of that Human Touch

Oh girl that feeling of safety you prize
Well it comes at a hard hard price
You can’t shut off the risk and the pain
Without losin’ the love that remains
We’re all riders on this train

So you’ve been broken and you’ve been hurt
Show me somebody who ain’t
Yeah, I know I ain’t nobody’s bargain
But, hell, a little touchup
and a little paint…

You might need somethin’ to hold on to
When all the answers, they don’t amount to much
Somebody that you could just to talk to
And a little of that Human Touch

Baby, in a world without pity
Do you think what I’m askin’s too much
I just want to feel you in my arms
Share a little of that Human Touch
Feel a little of that Human Touch
Give me a little of that Human Touch

Boss, Human Touch

…Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık / Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı / Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü… (CS,Aşk)

sonra Ghost in the Machine‘i koydum, Spirits in the Material World başladı, Every little thing she does is magic geldi arkasından haliyle, hala iyiyim, hala güzelim, sonra Invisible Sun aklıma patronun Human Touch‘ı getirdi, onun peşine The River‘ını taktım, gözlerim sulandı her seferinde olduğu gibi. Tom Waits, Muriel‘le bir detour yaptık (…And the diamond twinkle in your eye / is the only wedding ring I’ll buy you…). Sonra yine döndük köyümüze, Hungry Heart koydu bebeği bu sefer (Got a wife and kids in Baltimore Jack / I went out for a ride and I never went back / Like a river that dont know where its flowing / I took a wrong turn and I just kept going…) ondan sonra bir Atlantic City hatırlıyorum hayal meyal (TW – Frank’s wild years‘ı düşünemedim bile (never could stand that dog…)).

Durduk yere kanserojen yaptık. Oralarda bir yerlerde, en son G. ile onun bir şekilde Nathji’nin dansını seyretmesini bekliyorduk halbuki, ki o da çok hüzünlü geliyor son iki/üç gündür. Lokal bir tanrının böylesine mütevaziliği ama sonra yazacağım onun hakkında da. G. bir taraftan beklentilerini yükseltirken, ben de güzelce kod yazıyordum.

Sonra bunlar oldu, bunlar çaldı.

Not: Bu giriş yukarıda bitti. Ama arka plandaki bu Lale Müldür halen devam ediyor..

Sen yolun aydınlık tarafından
gideceksin
Ben gölge

Sen Van Morrison dinleyeceksin
Ben Peter Paul & Mary

Sen Madrid’e gitmek isteyeceksin
Ben Barselon

Sen ağaçları budayacaksın
Ben çayı

sen yağmur yağınca içeri
gireceksin
Ben kapıları

Sen yelpaze gibi açılan yaprakları
seveceksin
Ben kirazları

Sen köpekleri şımartacaksın
Ben kedileri

( Ben bir jet uçağında gideceğim
Ne zaman döneceğimi bilmeyeceğim )

Sen Ferrari’li beyefendi olacaksın
Ben karanlık bir münzevi
ta ki iyileşene kadar
ta ki iyileşene kadar

Sen bir ardıç kuşu olacaksın
Ben su

( Ben bir jet uçağında gideceğim
Ne zaman döneceğim bilmeyeceğim )

Yaşadığım hiçbir şey önemli olmayacak
yüzüğümü yeniden takana kadar
yüzüğümü yeniden takana kadar

ben aşkı mineraller, bitkiler
ve melekler olarak düşüneceğim
sen kozmik bir metin

sen Kanun eşliğinde vizyoner
resitalleri vereceksin
ben un çorbası ya da
kemanımla bir ses

sarı & zamansız
sarı & zamansız
sarı & zamansız balad

sen “kaderini uzayda ara”
ben karnabaharlara bakacağım

Lale Müldür, Sarı ve Zamansız Balad
aynısı ve kaynak detayları için

8090

Bu sabah kahvaltımızı yaparken dinlediklerimiz:

  • Fikret Kızılok – Gönül
  • Yeni Türkü – Resim
  • 4 Non Blonds – What’s Up
  • Tracy Chapman – Crossroads
  • Toto – Africa
  • Cyndi Lauper – Girls Just Wanna Have Fun
  • Whitney Houston – I Wanna Dance With Somebody
  • Lionel Richie – Dancing On The Ceiling

Musiki: Biryanımkarşıkoyarbiryanımister-serserimbenimdelidol

Bu aralar normal müzik güzergahımda ilerlerken, yolda yeni gruplarla tanışıyorum: Editors, Mission of Burma, The Chameleons, Interpol (gerçi Interpol’ü Joy Division araklarından dolayı ancak uzaktan seviyorum (guilty pleasure). Yani 25 yıl öncesinin müziğini bugün de dinlenebilir şekilde yapmak başarı ama özgünlükleri yok (onun arabası var)). Zaten Chameleons ile Interpol’ü çok yeni duydum, Editors’ü Neslihan salık vermişti, Mission of Burma “kendi” keşfim. 8)

Biraz önceki birinci paragraftı. Şimdi biraz başka bir şeye geçelim: Paul Rodgers ve Queen olayına. Geçen haftaydı galiba, patronun aklını Led Zeppelin’le çelmeye çalışıyordum (“All My Love” – onda başarılı olamayınca bu sefer Supertramp – “Give a little bit”le şansımı denedim, onu da yemeyince, alttan vurdum: “Freud – Freudiana” ile ama biraz zorlansa da, savurmayı becerdi), o da bana karşılık olarak Free ile salvoda bulundu. Ben Free bilmem, pek hipi olmadım (patronun da, o sohbetimizde belirttiği üzere, ona fonetik olarak yakın bir şey olduysam da). Baktım neymiş bu Free diye, oradan Paul Rodgers’a geçtim, oradan da Queen+Paul Rodgers’a (Türkçe’ye Dadaşlar ve Cem Karaca olarak çevrilebilir nitekim). Merak ettim, youtube’e dadandım videoları için, ya var ya, içim kurudu, böyle bayat bir şey yemiş gibi oldum.. Çok fenaydı, çok. Bir kere Paul Rodgers Cenk Eren gibi bir şey, ayrıyeten Brian May’in de, Roger Taylor’ın da mumyalanma vakitleri gelmiş, insan hakikaten üzülüyor onları bu halde görünce (John Deacon hiç beklemediğim halde en akıllıları çıktı bak!). Hele Roger Taylor’ı görünce, Allah benzetmesin ama aklıma Simon LeBon ile Paul MacCartney geldi (bir de John Lithglow ama o hep öyleydi). Ya yaşlılık tamam iyi bir şey değil, olmayabilir belki ama farklı bir şey, o yüzden sınıflandırıyoruz “yaşlı” diye. Çok acınası ya. Sonra “We will rock you”nun orijinal klibini açtım, ahh ahh, eski günleri yad ettim. (Bir de, Paul Rodgers lütfen alınmasın, kendisini pek tanımışlığım yoktur, ve hakikaten de iyi bir insan olduğuna eminim ama bu yaşta sen o pembe gömlekle şarkı söylersen, hele de o sakalla al sana Cenk Eren al sana).

O da ikinci paragraftı, bitti. Esas perhiz-turşu suyu olayına şimdi girmekteyim: Son bir haftadır, death ve speed aşkım depreşti. Trash derseniz, her zaman arka planda çalar (Metallica ile Anthrax arasında gidip gelir playlist) ama Slayer müstesna diğer aşırı uçlara pek gittiğim olmaz (for practical reasons). Ama şimdi? Napalm Death, Death, Deicide, Kreator, Judas Priest. Gelin çıkın işin içinden. Bu arada, Napalm Death’in Live Corruption’ını dinliyorum, kendisi bir konser albümü olur, işte çocuklar hazırlanmışlar, heyecanlanmışlar, konser kaydımız yapılacak diye, ama gel gör ki, izleyicilerin arasında bir sarhoş var, daha ilk dakikadan başlıyor laf atmaya, sonuna kadar da istikrarını sürdürüyor, hakikaten çok acıdım gruba. Tamam, sonuçta anne-babalarına dinletmeyecekler, anneleri de gün yaptıkları zaman, “bakın bizim oğlanların konser albümü çıktı teyzeleri” diye gururla söylemeyecekler belki, yani öyle olur ya, işte oğlunuz önemli bir olayda yer alıyordur, onu kameraya çekersiniz ama tatsız bir olay vuku bulur, (misal münasebetsiz bir izleyici ona laf atar) tadı kaçar bu başarısının. Neyse, gereksiz yere uzattım. Komik işte. Bir de şarkı aralarında normal konuşup “…and our next song is called (brutal vocal mode on) Bröö Bröö Bröö (b.v.m. off)” ilginç oluyor..

Ya bir de bir de, şimdi aklıma geldi: Neden bu adamların klipleri bu kadar ama bu kadar korkunç kötü? Misal için bkz. Candlemass – Bewitched : http://www.youtube.com/watch?v=-3uvf0cn0jo

so listen honey..

– Area: HT.SIIR ————————————————————–
Msg#: 253 Sent Local Date: 15 Nov 97 19:14:29
From: Emre Tasci Read: Yes Replied: No
To: All Mark:
Subj: tompetty2
——————————————————————————
TOM PETTY & THE HEARTBREAKERS – THE BEST OF EVERYTHING

She prob’ly works in a restaurant
That’s what her momma did
But I don’t know if she ever really
Could put up with it.
Or maybe she sings in a nightclub
‘Cause sometimes she used to sing
But I don’t know if it ever
Amounted to anything.

But listen honey,

Chorus:
Wherever you are tonight,
I wish you the best of everything, in the world
And I hope you found
Whatever you were looking for.

Yeah and it’s over before you know it
It all goes by so fast
Yeah, the bad nights last forever
And the good nights don’t ever seem to last
And man, we never had the real thing,
But sometimes we used to kiss
Back when we didn’t understand,
What we were caught up in.

Chorus twice

THE BEST OF EVERYTHING / TOM PETTY & THE HEARTBREAKERS

Herseyin en iyisi..

Heralde bir restoranda calisiyordur simdi
Annesi gibi
Ama gercekten bu isi
Yapabilir mi bilmiyorum
Belki de sakiyodur bi gece kulubunde
Cunku arada sarki soyledigi filan da olurdu
Ama bunun bir ise yarayip yaramadigini
Bilmiyorum

Ama dinle tatlim,

Koro:
Bu gece her neredeysen,
Sana, dunyadaki herseyin en iyisini diliyorum
Ve de umarim bulmussundur
Neyi ariyorduysan, iste onu

Evvet, ve sen daha farkina varmadan biter
O kadar hizli gider ki
Evet, evet, kotu geceler sonsuza dek surer
Ve de iyi gecelerse hic olmamis gibi olur
Ve adamim, asla o asil “isi” yapmadik,
Ama arada opustugumuz olurdu
Eskiden, anlamamisken daha
Icine dustugumuz halti.

Iki kere koro

… sonra ayilar huzunden olmez / sevgilim sevgilim / acliktan olur onlar
… iste bundan oturu / huznu artik bir ayiya biraktim / sevgilim sevgilim
… bir ayiya / ister ormanda kullansin / ister buzdaginda /
… sevgilim sevgilim / huzne yer var hayatimizda (aramizdaki, t. uyar)

… ilKin pENcere OlecEK, AKABiNdE beN. EmRe
-!- Blue Wave/386 v2.20
! Origin: ïeverLand +90(212)542-8470 * SysOp SPook * PC-FL! WHQ * (8:101/180)

ve evet, 10 yıl hakikaten çok uzun bir zaman. hayatın üçte biri. (seventeen seconds)

Gelelim 10 yıl sonrası okuyuşumdaki şeylere… o zamanlar “her şey”in “herşey” olarak yazıldığını düşünüyordum. Bir de “we never had the real thing”i tensel bir şey olarak algılamışım anlaşılan. Bir de bir de Cohen’in Ünlü Mavi Yağmurluğu‘nda bir ekim/aralık mevzuat hatam vardır, meşhur (ünlü).. Haytnet, iyi ki vardın sen be!