8090

Bu sabah kahvaltımızı yaparken dinlediklerimiz:

  • Fikret Kızılok – Gönül
  • Yeni Türkü – Resim
  • 4 Non Blonds – What’s Up
  • Tracy Chapman – Crossroads
  • Toto – Africa
  • Cyndi Lauper – Girls Just Wanna Have Fun
  • Whitney Houston – I Wanna Dance With Somebody
  • Lionel Richie – Dancing On The Ceiling

Musiki: Biryanımkarşıkoyarbiryanımister-serserimbenimdelidol

Bu aralar normal müzik güzergahımda ilerlerken, yolda yeni gruplarla tanışıyorum: Editors, Mission of Burma, The Chameleons, Interpol (gerçi Interpol’ü Joy Division araklarından dolayı ancak uzaktan seviyorum (guilty pleasure). Yani 25 yıl öncesinin müziğini bugün de dinlenebilir şekilde yapmak başarı ama özgünlükleri yok (onun arabası var)). Zaten Chameleons ile Interpol’ü çok yeni duydum, Editors’ü Neslihan salık vermişti, Mission of Burma “kendi” keşfim. 8)

Biraz önceki birinci paragraftı. Şimdi biraz başka bir şeye geçelim: Paul Rodgers ve Queen olayına. Geçen haftaydı galiba, patronun aklını Led Zeppelin’le çelmeye çalışıyordum (“All My Love” – onda başarılı olamayınca bu sefer Supertramp – “Give a little bit”le şansımı denedim, onu da yemeyince, alttan vurdum: “Freud – Freudiana” ile ama biraz zorlansa da, savurmayı becerdi), o da bana karşılık olarak Free ile salvoda bulundu. Ben Free bilmem, pek hipi olmadım (patronun da, o sohbetimizde belirttiği üzere, ona fonetik olarak yakın bir şey olduysam da). Baktım neymiş bu Free diye, oradan Paul Rodgers’a geçtim, oradan da Queen+Paul Rodgers’a (Türkçe’ye Dadaşlar ve Cem Karaca olarak çevrilebilir nitekim). Merak ettim, youtube’e dadandım videoları için, ya var ya, içim kurudu, böyle bayat bir şey yemiş gibi oldum.. Çok fenaydı, çok. Bir kere Paul Rodgers Cenk Eren gibi bir şey, ayrıyeten Brian May’in de, Roger Taylor’ın da mumyalanma vakitleri gelmiş, insan hakikaten üzülüyor onları bu halde görünce (John Deacon hiç beklemediğim halde en akıllıları çıktı bak!). Hele Roger Taylor’ı görünce, Allah benzetmesin ama aklıma Simon LeBon ile Paul MacCartney geldi (bir de John Lithglow ama o hep öyleydi). Ya yaşlılık tamam iyi bir şey değil, olmayabilir belki ama farklı bir şey, o yüzden sınıflandırıyoruz “yaşlı” diye. Çok acınası ya. Sonra “We will rock you”nun orijinal klibini açtım, ahh ahh, eski günleri yad ettim. (Bir de, Paul Rodgers lütfen alınmasın, kendisini pek tanımışlığım yoktur, ve hakikaten de iyi bir insan olduğuna eminim ama bu yaşta sen o pembe gömlekle şarkı söylersen, hele de o sakalla al sana Cenk Eren al sana).

O da ikinci paragraftı, bitti. Esas perhiz-turşu suyu olayına şimdi girmekteyim: Son bir haftadır, death ve speed aşkım depreşti. Trash derseniz, her zaman arka planda çalar (Metallica ile Anthrax arasında gidip gelir playlist) ama Slayer müstesna diğer aşırı uçlara pek gittiğim olmaz (for practical reasons). Ama şimdi? Napalm Death, Death, Deicide, Kreator, Judas Priest. Gelin çıkın işin içinden. Bu arada, Napalm Death’in Live Corruption’ını dinliyorum, kendisi bir konser albümü olur, işte çocuklar hazırlanmışlar, heyecanlanmışlar, konser kaydımız yapılacak diye, ama gel gör ki, izleyicilerin arasında bir sarhoş var, daha ilk dakikadan başlıyor laf atmaya, sonuna kadar da istikrarını sürdürüyor, hakikaten çok acıdım gruba. Tamam, sonuçta anne-babalarına dinletmeyecekler, anneleri de gün yaptıkları zaman, “bakın bizim oğlanların konser albümü çıktı teyzeleri” diye gururla söylemeyecekler belki, yani öyle olur ya, işte oğlunuz önemli bir olayda yer alıyordur, onu kameraya çekersiniz ama tatsız bir olay vuku bulur, (misal münasebetsiz bir izleyici ona laf atar) tadı kaçar bu başarısının. Neyse, gereksiz yere uzattım. Komik işte. Bir de şarkı aralarında normal konuşup “…and our next song is called (brutal vocal mode on) Bröö Bröö Bröö (b.v.m. off)” ilginç oluyor..

Ya bir de bir de, şimdi aklıma geldi: Neden bu adamların klipleri bu kadar ama bu kadar korkunç kötü? Misal için bkz. Candlemass – Bewitched : http://www.youtube.com/watch?v=-3uvf0cn0jo

so listen honey..

– Area: HT.SIIR ————————————————————–
Msg#: 253 Sent Local Date: 15 Nov 97 19:14:29
From: Emre Tasci Read: Yes Replied: No
To: All Mark:
Subj: tompetty2
——————————————————————————
TOM PETTY & THE HEARTBREAKERS – THE BEST OF EVERYTHING

She prob’ly works in a restaurant
That’s what her momma did
But I don’t know if she ever really
Could put up with it.
Or maybe she sings in a nightclub
‘Cause sometimes she used to sing
But I don’t know if it ever
Amounted to anything.

But listen honey,

Chorus:
Wherever you are tonight,
I wish you the best of everything, in the world
And I hope you found
Whatever you were looking for.

Yeah and it’s over before you know it
It all goes by so fast
Yeah, the bad nights last forever
And the good nights don’t ever seem to last
And man, we never had the real thing,
But sometimes we used to kiss
Back when we didn’t understand,
What we were caught up in.

Chorus twice

THE BEST OF EVERYTHING / TOM PETTY & THE HEARTBREAKERS

Herseyin en iyisi..

Heralde bir restoranda calisiyordur simdi
Annesi gibi
Ama gercekten bu isi
Yapabilir mi bilmiyorum
Belki de sakiyodur bi gece kulubunde
Cunku arada sarki soyledigi filan da olurdu
Ama bunun bir ise yarayip yaramadigini
Bilmiyorum

Ama dinle tatlim,

Koro:
Bu gece her neredeysen,
Sana, dunyadaki herseyin en iyisini diliyorum
Ve de umarim bulmussundur
Neyi ariyorduysan, iste onu

Evvet, ve sen daha farkina varmadan biter
O kadar hizli gider ki
Evet, evet, kotu geceler sonsuza dek surer
Ve de iyi gecelerse hic olmamis gibi olur
Ve adamim, asla o asil “isi” yapmadik,
Ama arada opustugumuz olurdu
Eskiden, anlamamisken daha
Icine dustugumuz halti.

Iki kere koro

… sonra ayilar huzunden olmez / sevgilim sevgilim / acliktan olur onlar
… iste bundan oturu / huznu artik bir ayiya biraktim / sevgilim sevgilim
… bir ayiya / ister ormanda kullansin / ister buzdaginda /
… sevgilim sevgilim / huzne yer var hayatimizda (aramizdaki, t. uyar)

… ilKin pENcere OlecEK, AKABiNdE beN. EmRe
-!- Blue Wave/386 v2.20
! Origin: ïeverLand +90(212)542-8470 * SysOp SPook * PC-FL! WHQ * (8:101/180)

ve evet, 10 yıl hakikaten çok uzun bir zaman. hayatın üçte biri. (seventeen seconds)

Gelelim 10 yıl sonrası okuyuşumdaki şeylere… o zamanlar “her şey”in “herşey” olarak yazıldığını düşünüyordum. Bir de “we never had the real thing”i tensel bir şey olarak algılamışım anlaşılan. Bir de bir de Cohen’in Ünlü Mavi Yağmurluğu‘nda bir ekim/aralık mevzuat hatam vardır, meşhur (ünlü).. Haytnet, iyi ki vardın sen be!