Van Fideos

ODTÜ’de hesapta ben, Parış, Efelek film çekecektik, kısmet olmadı, sadece şöyle bir sahne kaldı planlanmış:

Benim ilk ofisim olan Lab-218’in baktığı “dört yol ağzı”nı düşünün: işte labın kapısının önünde, erkekler tuvaletinin olduğu yerde Efe kanlar içinde sırtını duvara vermiş can çekişiyor, ben kafamı çaktırmadan aradan çıkarıp, soluma, otoparkın tarafa doğru bakışlar atıyorum ama çok aydınlık o taraf. Sonra Barış’ın silüet görülüyor, arkadan ışık vurduğu için tek renk (siyah), yavaş yavaş yaklaşıyor, elinde de artık balta mı olur, elektrikli testere mi, oksijen/helyum tüpü mü, öyle bir şey. Ardından Efe’yle bakışıyoruz, “Ben gidiyorum” “Tamam..” gibicesine, sonra ben bir anda fırlayıp silüet Barış’a doğru bağıra bağıra koşarken (kamera bu noktada kantin tarafından beni arkadan çekiyor) ışık giderek artıyor, ses fade out, roll credits…

Yani içimde uktedir böyle amatör bir şeyler çekmek. Burada da yapalım dedik, hatta stop motion olacaktı hesapta ama yattı şimdilik. Bunları niye mi yazıyorum, fan video olayı hakikaten enerji dolu bir şey. Birkaç tane favorim var, gerçi bunların hepsi de şarkıya eşlik maksadı ile yapılmış. Öncelikle Tigre – Deceptacon dünyanın her yerinden müthiş ikili performanslar topluyor, ahanda birkaç örnek deyip bağlantıları sıralayacağım ama YouTube haliyle, sansür sucks fakşitoyemen!

http://www.youtube.com/watch?v=EU1CDSP7FRk – Bu en nefis olanı, 10 numero!
http://www.youtube.com/watch?v=v5pzx6C-Xb8&feature=related – Bu da sevdiğimiz bir varyantı Deceptacon’un

Bunlar da bonus olsun :
Datarock – Computer Camp Love
Yeah Yeah Yeahs – Cheated Hearts (Official)

Bu da organize bombastik ekolay dat net dik alası kategorisi şampiyonu : OK Go – Here It Goes Again

Patron’la gece vakti, bir başımıza..

ya da bu kadeh senin şerefine Bruce Springsteen..

Burada saat 01:09. Hanımlar uyuyorlar, benim biraz yapılacak işim vardı, o yüzden Patron’u aldım otomatiğe, ben işimi yaparken o bana eşlik etti, tam da tıpkı High Fidelity’nin film versiyonunda yaptığı gibi, öyle arka planda ve son derece harbi bir şekilde..

Rob: I want more, I wanna see the others on the big top-five. I want to see Penny and Charlie and Sarah, all of them. You know? Just see ’em and talk to ’em. You know, like a Bruce Springsteen song.
Bruce Springsteen: You call, you ask them how they are and see if they’ve forgiven you.
Rob: Yeah, and then I feel good. And they feel good.
Bruce Springsteen: They’d feel good, maybe. But you feel better.
Rob: I’d feel clean and calm.
Bruce Springsteen: That’s what you’re looking for, you know, get ready to start again. It’d be good for you.
Rob: Great, even.
Bruce Springsteen: Give that big final good luck and goodbye to your all time top-five and just move on down the road.
Rob: Good luck, Goodbye. Thanks, Boss.

Yahu, bir de ne çok severim ben Eki’yi! Az evvel last.fm profiline baktım da, bugün son olarak Fleetwod Mac’ten Dreams’i dinlemiş akşamın sekizinde, o da ne güzel şarkıdır, geç bulduğum, çabuk bağlandığım (Japonya’dan dönerken uçağın müzik arşivinde bulmuş ve anında da vurulmuş idim). High Fidelity deyince Eki ile Sui banko zaten oğlan tarafında. Kız tarafını saymayalım şimdi, eski listeler eski listelerde kalsınlar. 8P)

Neyse, Patron diyorduk, bir bakın hele.. üç şarkı üç kanser.

I come from down in the valley
where mister when you’re young
They bring you up to do like your daddy done
Me and Mary we met in high school
when she was just seventeen
We’d ride out of that valley down to where the fields were green

We’d go down to the river
And into the river we’d dive
Oh down to the river we’d ride

Then I got Mary pregnant
and man that was all she wrote
And for my nineteenth birthday I got a union card and a wedding coat
We went down to the courthouse
and the judge put it all to rest
No wedding day smiles no walk down the aisle
No flowers no wedding dress

That night we went down to the river
And into the river we’d dive
Oh down to the river we did ride

I got a job working construction for the Johnstown Company
But lately there ain’t been much work on account of the economy
Now all them things that seemed so important
Well mister they vanished right into the air
Now I just act like I don’t remember
Mary acts like she don’t care

But I remember us riding in my brother’s car
Her body tan and wet down at the reservoir
At night on them banks I’d lie awake
And pull her close just to feel each breath she’d take
Now those memories come back to haunt me
they haunt me like a curse
Is a dream a lie if it don’t come true
Or is it something worse
that sends me down to the river
though I know the river is dry
That sends me down to the river tonight
Down to the river
my baby and I
Oh down to the river we ride

The River

Ardından dan dan:

Now I been lookin’ for a job but it’s hard to find
Down here it’s just winners and losers and don’t get caught on the wrong side of that line
Well I’m tired of comin’ out on the losin’ end
So honey last night I met this guy and I’m gonna do a little favor for him
Well I guess everything dies baby that’s a fact
But maybe everything that dies someday comes back
Put your hair up nice and set up pretty
and meet me tonight in Atlantic City

Atlantic City

You and me we were the pretenders
We let it all slip away
In the end what you don’t surrender
Well the world just strips away

Human Touch

Bruce Springsteen, tabii ki Gürer-san’ın da kulaklarını çınlattırır (bunu yazınca jabber’ı açtım bakayım bulurum belki diye, saat burada 1.20, palpa yok orada / burası sami yen buradan çıkış yok!).

Artık birazdan yatarım, o yüzden dinleyeceğimden değil ama aynı tonlamada olduklarından anmadan geçemeyeceğim Muriel (Tom W) ve The Best of Everything (Tom P and the namussuzlar)

Muriel since you left town the clubs closed down
and there’s one more burned out lamppost down on the main street
down where we used to stroll
and Muriel i still hit all the same old haunts
and you follow me wherever i go
and Muriel i see you on a saturday night
in a penny arcade with your hair tied back
and the diamond twinkle in your eye
is the only wedding ring i’ll buy you
Muriel

Muriel

the best of everything…

geç oldu, yatmak gerek. herkesin yatacak bir yatağı var mı? herkesin görecek rüyası kaldı mı?..

[Eskişehirli bir tüccar vardı. Var mıydı?]

combo for a fatality that ends in ireland..

  1. The Blues Magoos – (We Ain’t Got) Nothin’ Yet
  2. Led Zeppelin – How Many More Times
  3. Metallica – Whiskey in the Jar
  4. Flogging Molly – Every Dog Has Its Day
  5. Pogues – The Rocky Road to Dublin

(You can have Pogues – Turkish Song of the Damned as sweet afterwards..)

(Also there’s certainly another combo to anti-kiss&forget category which starts with The Electric Prunes – I Had Too Much To Dream (Last Night) followed by Cohen – Lover Lover Lover.

Me? It all started when I began itching The 13th Floor Elevators – You’re Gonna Miss Me and then discovered The Psychedelic Years 1966-1969.

Also one other link : Spirit – Fresh Garbage and then Pink – Feel Good Time. From groove to disco? Everything’s possible when the fuel is enough. 8P)

4 albüm

Bilmiyorum ne kadar zamandan sonra, yabancı müzik CD’si aldım. Hem de 4 tane.

The Eels - Beautiful FreakThe Eels – Beautiful Freak : Bengü’nün de doğru tespit ettiği gibi, ilkin kapağa vuruldum, sonra gittim baktım grup bilgisine Shrek’ten filan dinlemişliğim varmış zaten. Tiki müziği.. tiki müziği değil de, başka bir şey deniyordu buna hani şapkalı filan bir şey.. neydi, bakayım bir saniye, bulabilecek miyim…

Çok sonradan edit O arada biz göle pikniğe gittik, eve döndüğümde anahtarımı bulamadım, tekrar geri göle gittim yine bulamadım ama çok şükür Bengü onu çantamın dibinde buldu, mutlu son. Sonra, geldikten sonra yani, bu sefer bilgisayarın başına oturdum, neydi o müzik türü neydi neydi, bulamadım bir türlü. Sonra sonra aklıma xkcd geldi, orada da ele almışlardı, baktım emo‘ymuş ama emo değilmiş aslında benim aklımdaki. Hani kültürel tikiler dinler böyle az enstrümanlı, bir ucunda portishead filan var, fusion diyeceğim geliyor, değil.. (Zero 7 tadı var kimi zaman tıpa tıp dum dum dum) downtempo herhalde, wiki’den kurcaladım biraz.. hah, chillout, chillout! Theremin‘li filan… Neyse, ne diyorduk?..

Lee Morgan - indeed!Beni bilenler, cazdan nasıl köşe bucak kaçtığımı da bilirler.. Ona rağmen, bir şans daha vereyim deyip, Lee Morgan – Indeed! albümünü aldım. Albüm 1956 tarihli, o sırada 18 yaşında olan Morgan’ın ilk albümü. O sırada henüz Dizzie Gillespie ile çalmaya başlamış, birkaç ay sonra Dizzie grubu dağıtmak zorunda kalacakmış. Kapakta Lee Morgan’ı Gillespie tarzı bükük trompeti üflerken görüyoruz. 33 yaşında da ölmüş – wiki’ye göre uyuşturucu satıcısı ile maraz çıkmış, (common law) karısından silahını getirmesini istemiş, yanında da karısını onun için terk edeceğini söylediği kadın varmış, karısı silahını getirmiş, o da tekme tokat karısını dövmüş dışarı atmış, karısı unuttuğu paltosunu almak için geri dönünce tekrar kavga çıkmış, karısı da onu vurmuş, öldürmüş.

Woody Guthrie - Ultimate CollectionBunu Gürer Bey için aldım, annem gelince onunla göndereceğim. Gürer Bey sever Woody’yi de, içli beyaz country’cileri. Ben de arada sırada dinlerim, Guthrie’yi de ondan öğrenmiştim zaten.

Beach Boys - Live at KnebworthBengüm sever Beach Boys’u. God only knows pa pa pa pa pa pa paa!.. 8)


Ya mesela aynı sebepten ötürü (tikilik contenti) Belle & Sebastian da sizin olsun, 3 doors down, white stripes, arab strap… sayayım mı daha? sevemiyorum sevdiceğim.. (bir tek belle & sebastian’ı dayanamayıp dinliyorum aralarda)

that joke ain’t funny anymore or let me tell you how I feel

(right here, right now..)

You and me we were the pretenders
We let it all slip away
In the end what you don’t surrender
Well the world just strips away

Girl, ain’t no kindness in the face of strangers
Ain’t gonna find no miracles here
Well you can wait on your blesses my darlin’
But I got a deal for you right here

I ain’t lookin’ for praise or pity
I ain’t comin’ ’round searchin’ for a crutch
I just want someone to talk to
And a little of that Human Touch
Just a little of that Human Touch

Ain’t no mercy on the streets of this town
Ain’t no bread from heavenly skies
Ain’t nobody drawin’ wine from this blood
It’s just you and me tonight

Tell me, in a world without pity
Do you think what I’m askin’s too much
I just want something to hold on to
And a little of that Human Touch
Just a little of that Human Touch

Oh girl that feeling of safety you prize
Well it comes at a hard hard price
You can’t shut off the risk and the pain
Without losin’ the love that remains
We’re all riders on this train

So you’ve been broken and you’ve been hurt
Show me somebody who ain’t
Yeah, I know I ain’t nobody’s bargain
But, hell, a little touchup
and a little paint…

You might need somethin’ to hold on to
When all the answers, they don’t amount to much
Somebody that you could just to talk to
And a little of that Human Touch

Baby, in a world without pity
Do you think what I’m askin’s too much
I just want to feel you in my arms
Share a little of that Human Touch
Feel a little of that Human Touch
Give me a little of that Human Touch

Boss, Human Touch

…Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık / Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı / Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü… (CS,Aşk)

sonra Ghost in the Machine‘i koydum, Spirits in the Material World başladı, Every little thing she does is magic geldi arkasından haliyle, hala iyiyim, hala güzelim, sonra Invisible Sun aklıma patronun Human Touch‘ı getirdi, onun peşine The River‘ını taktım, gözlerim sulandı her seferinde olduğu gibi. Tom Waits, Muriel‘le bir detour yaptık (…And the diamond twinkle in your eye / is the only wedding ring I’ll buy you…). Sonra yine döndük köyümüze, Hungry Heart koydu bebeği bu sefer (Got a wife and kids in Baltimore Jack / I went out for a ride and I never went back / Like a river that dont know where its flowing / I took a wrong turn and I just kept going…) ondan sonra bir Atlantic City hatırlıyorum hayal meyal (TW – Frank’s wild years‘ı düşünemedim bile (never could stand that dog…)).

Durduk yere kanserojen yaptık. Oralarda bir yerlerde, en son G. ile onun bir şekilde Nathji’nin dansını seyretmesini bekliyorduk halbuki, ki o da çok hüzünlü geliyor son iki/üç gündür. Lokal bir tanrının böylesine mütevaziliği ama sonra yazacağım onun hakkında da. G. bir taraftan beklentilerini yükseltirken, ben de güzelce kod yazıyordum.

Sonra bunlar oldu, bunlar çaldı.

Not: Bu giriş yukarıda bitti. Ama arka plandaki bu Lale Müldür halen devam ediyor..

Sen yolun aydınlık tarafından
gideceksin
Ben gölge

Sen Van Morrison dinleyeceksin
Ben Peter Paul & Mary

Sen Madrid’e gitmek isteyeceksin
Ben Barselon

Sen ağaçları budayacaksın
Ben çayı

sen yağmur yağınca içeri
gireceksin
Ben kapıları

Sen yelpaze gibi açılan yaprakları
seveceksin
Ben kirazları

Sen köpekleri şımartacaksın
Ben kedileri

( Ben bir jet uçağında gideceğim
Ne zaman döneceğimi bilmeyeceğim )

Sen Ferrari’li beyefendi olacaksın
Ben karanlık bir münzevi
ta ki iyileşene kadar
ta ki iyileşene kadar

Sen bir ardıç kuşu olacaksın
Ben su

( Ben bir jet uçağında gideceğim
Ne zaman döneceğim bilmeyeceğim )

Yaşadığım hiçbir şey önemli olmayacak
yüzüğümü yeniden takana kadar
yüzüğümü yeniden takana kadar

ben aşkı mineraller, bitkiler
ve melekler olarak düşüneceğim
sen kozmik bir metin

sen Kanun eşliğinde vizyoner
resitalleri vereceksin
ben un çorbası ya da
kemanımla bir ses

sarı & zamansız
sarı & zamansız
sarı & zamansız balad

sen “kaderini uzayda ara”
ben karnabaharlara bakacağım

Lale Müldür, Sarı ve Zamansız Balad
aynısı ve kaynak detayları için