Bu sene bol dizili bir yıl oldu, güzel dizilerdi, güzel olmayanları da ilginçti üstelik. (Baştan belirtelim ki, "Up all night" bütün bu söylediklerimin dışındadır, kötü bir dizidir, bir de bana nispet yapar gibi Community’nin yerine koydular ya, eh ben daha bir şey demeyeyim)
Yılın dizisi Community. Tabii ki Community – hem de eski pırıltısını iyice yitirdiği, ilk sezondaki her biri kendi başına birer dünya, leb-i derya, cihannüma ve camera obscura olan karakterlerini acınası karikatürlere dönüştürmesine rağmen. Efendim, bu dramatik girişten sonra sebeplerimizi sıralayalım müsadenizle: geçen senenin yılın listeleri: diziler girişinden sonra sevgili Sui sağolsun, birkaç dizi de kendisi önerdi: Community’den başka hatırlayamadım şimdi (birkaç ay evvelki önerisi Episodes’ı karıştırmıyorum şimdilik). Community daha ilk bölümünden itibaren bizi bizden aldı, kattı karıştırdı. Çerez gibi her gün 3-4 bölüm seyrettik (o sıralarda ikinci sezonundaydı), kısa sürede de günceli yakaladık. Hasta dizimiz Arrested Development’la akrabalık taşıyan, oldukça uzun bir süre için her bölümünde bir janrı ele alıp suyunu çıkaran ve gerek öz, gerekse geek referansları ile ne kadar da seçkin bir kitleye (geeks & freaks) hitap ettiğini bize göz kırpan bir dizi oldu. Bu noktada bir ara verip, bir kez daha yılın dizisi ilan edelim şöyle ortaya resimli filan:
Chang’in kendini tereyağlayıp havalandırma tüneline sıvıştığı sahneyi sizleri sevdiğimden es geçtim
Sonrası bildiğiniz üzere, Community ratinglerde düşük çıktı (ah bu torrentler azizim — halbuki ne diye Nielsen ratinglerinde mevcut torrent sayısı da kıstas olarak kabul edilmez? Psych mesela, iç reklam olayıyla yıllardır kıvırıyor benim bildiğim), bu sezon kalan bölümleri buza kondu (gösterilecekmiş bir ara ama 4. sezon pek ihtimal dahilinde görünmüyor). Sonuçta 3. sezon "meh" bir sezondu ama yine de ilk iki sezonun -en azından- bir 4 yıl hatrı olurdu yahu..
İptalden söz açılmışken, bak yine hatırladım, Free Agents ya! Yazıktır, günahtır. Daha bud’ında budadılar (özenti ingriş kreativiti).
Yeni diziler: Threesome, New Girl, Episodes, Wilfred (Wilfred yeni miydi, 2. sezon mu bitti yoksa, aman neyse). Biz bu sene bir de the Sarah Silverman Program’a başladık, onu da 3. sezonun ardından 2010’da bitirmişler, çok bile (yanlış anlaşılmasın, seviyoruz kendisini, programını ama… yeter yahu o kadarı). Raising Hope seyretmeye başladık, Earl’ü iptal edip de niye buna tamam demişler, onu anlayamadık (başlarda ortanın üstü, iyi, vaatkar başlıyor, iyi de gidiyor ama çok çabuk tüketiyor yakıtı. Halbuki Martha Plimpton’la Garret Dillahunt (imiş adı, gittim baktım da yazdım wiki’den) ne kadar süper oyun koyuyorlar. Geçtiğimiz hafta aklıma şu sahne geldiydi de 4 saat düşünmüştüm nerede vardı diye: Marlee Matlin’in canlandırdığı sağır-dilsiz avukat yıllarca uğraşıp didinip konuşmayı becermiştir ama işte müvekkili olan mahluklar onun her ağzını açışında gülmekten yerlere yatarlar… sonrasında hatırladım tabii: My Name is Earl’ün Joy’u idi. My Name is Earl white trash olayını sonuna kadar kullanıyordu, ileriye de gidiyordu ama Raising Hope artık moronluk mertebesinde ilerliyor bu aralar…
Threesome ile Episodes’a (bir de Wilfred’a) yukarıdaki Free Agents’ı bağladığımız bağlantıda değinmişiz, New Girl’ü atlamışız niyeyse azıcık bir değinmeyle. Halbuki bu yılın en iyi çıkış yapan dizisi (it’s jess). Gerçi Zooey Deschanel’i arzu nesnesi‘nden şu bizim şaşkın ördek mertebesine indirdi ama olsun. Bir de pilotla dizi arasında arap oğlanı kaybettiler ya, o biraz battı (bana). Dizi iyi ama çok kolay dağılabiliyor yan zevzekliklere. HIMYM’ın ilk sezonlarının şeysi var (geist) tavsiye edering ama siz biliyorsunuzdur zati (o-hoooo!).
böyle durduğuna bakmayın (ki bu duruşu da tercih sebebidir aslında), hakikaten Katy Perry’ye benziyor
Bu sene bir de çok uçurmayan fakat hayli yaratıcı bir dizimiz vardı, Dee’nin tavsiyelediği: Web Therapy (her therapy yazışımda, irlandalı canavarlarımın sayesinde sonuna bir de soru işareti eklemek geliyor içimden ama therapy var, therapy? var sonuçta, değil mi efenim?). Lisa Kudrow, zaman mekan ve kadro üçlemesinden mürekkep bütçe sorunsalına hakikaten nefis bir konuyla gayet alternatif bir çözüm getirmiş idi. Öyle ahım şahım bayılarak izlemesek de, izlemeden de edemedik, hele son bölümlerde kopuyorsunuz, kopmamak elde değil. Onu demişken, 30 rock yeni sezonuyla da poffidi poff (Alec Baldwin bu sezon gidiyormuş temelli olarak televizyondan), House izlemedik hiç (bu sezon son sezonuymuş, he mi?), tBBT’nin de işte 100. bölümünü Neslihancığım sobeledi, bir de genel kanı da iyi yöndeydi, indirdik, seyredeceğizdir büyük ihtimalle belki yarın, belki yarından da yakın. Onun dışında Leverage, Hustle ve bol bol Castle vardı kendini ciddiye almadığından ötürü eğlencelik diziler kuşağında (tabii bu kuşağın kralı Psych gene gönül telimizin tepelerinde endam eyliyordu, onlar da artık yorulmuş olsalar da). Mike & Molly’de Molly ile Mike’ın annesini seyretmediğimiz bir diziye (mesela tBBT yahut Glee) postalasalar ve Carl’ın sahnelerini 10’la çarpsalar ne kadar iyi olacak. Modern Family’ye de devam ettik, her bölümde en az bir kere güldük ama o da ciyuvvvv boom yörüngesinde. Ben Bengü ile Ece’nin yokluğunda Fringe’e başladım, gene Sui’den tavsiye ile Warehouse 13’e baktım. Fringe’ı bu sezon bitireceklermiş (deyyolar), Warehouse 13 de çok önemli bir gerekçe olmadıkça seyredilmiyor.
Özetle diyeceğim odur ki, Community bitmesin ama onlar da silkinip kendilerine gelsinler porfi.
you big cat, you! (S01E2)