Bir süredir ailecek ve deliler gibi, Gilmore Girls izliyoruz (3. sezonun ortalarında bir yerdeyiz). Vaktiyle, tâ CNBC-e zamanında yayınlarlardı da, denk gelirsem, sonrasında Düşes’e takılmak için izlerdim (laf aramızda Düşes deruni bir tutkuyla bağlıdır). Ece ile Bengü’ye de belirttiğim üzere, bir Bera’yla Cure dinlediği için çok dalga geçip de sonrasında avid bir Cure hayranı olmuşluğum vardır; bir de işte Düşes ve GG hakkında… Okumaya devam et “if you’re out on the road, feelin’ lonely and so cold — all you have to do is call my name…”
Kategori: Sabun Köpüğü / TV Kafa
Oh man, wonder if he’ll ever know / He’s in the best selling show…
Yayınımıza bu noktada ara verip, az evvel bize ulaşan haberleri paylaşmak istiyoruz…
1. Top Gun Maverick
Top Gun çıktığında (1986) ben ilkokuldaydım. Kelly McGills!.. Birkaç sene sonra Topkapı’dan babamla Walkmen’imi aldığımızda ilk aldığım kasetti , hala daha o albümü dinlerim ara ara. Yani bir yerde bu kadar heyecanlanmamam lazım ama yine de tanıtımını izlerken tema ağır ağır çalmaya başlayınca coşkuya geldim. 30+ sene olmuş! (33!) ben 40+ yaşıma geldim, Tom Cruise benden genç (çünkü Tom Cruise CGI (bkz. JLB, Esse est percipi, İngilizce / İspanyolca / Türkçe (adaptasyon)).
You never close your eyes anymore when I kiss your lips
And there’s no tenderness like before in your fingertips
You’re trying hard not to show it
But baby, baby I know it
You lost that lovin’ feelin’
Whoa, that lovin’ feelin’
You lost that lovin’ feelin’
Now it’s gone, gone, gone, woh!..
2. HBO Watchmen
Bu sefer olmuş, heyecanla bekliyorum, çıkışta buluşalım.
Knock knock! / Who’s there? / WatchingTheWatchmen / Who’s WatchingTheWatchmen? (biraz büktüm espri formatını, mazur görün artık..) / I’m watching the Watchmen.
Arkadaşımın aşkısın. Arkadaşımsın aşığım. Aşığımın arkadaşısın.
Ece ile geçen senelerde eski Türk filmlerini (Hababam Sınıfı, Ertem Eğilmez filmleri filan) seyrettik güzelce; bu aralar da gençliğimizin filmlerine takılıyoruz. İşte geçen haftaydı sanırım, Jennifer Garner’lı “13 going on 30 (2014)“yi seyrederken (daha öncesinde birkaç teşebbüsümüz olmuştu ama Nergis Hanım kendi küçüklüğünde seyretmiş olduğu “Freaky Friday“in (1976, Jodi Foster oynuyor hem de!!) ayyyyyyyyynı tadını bulamadığından, biz de o zaman 13 going on 30’yi kapatıp, Freaky Friday’in Jamie Lee Curtis ve Lindsey Lohan’lı 2003 çevrimini izlemiştik). İşte geçen haftaydı sanırım, Jennifer Garner’lı “13 going on 30“yi seyrederken, onda sonlara doğru bir sahne var, işte Jennifer Garner Hulk’a diyor ki, bana ne bana ne beni al beni al onu alma, bir yandan da 13 yaşındaki bir kız gibi ağlıyor yazık yavrum (hazır Jennifer Garner demişken:
Okumaya devam et “Arkadaşımın aşkısın. Arkadaşımsın aşığım. Aşığımın arkadaşısın.”
Güzel bir şeyler, uzun süren arkadaşlıklar gibi
Keyfim ne kadar kaçık olursa olsun, içimi ısıtan şeyler var. Bunların başında gelmese de, aklıma geldikçe güzelleşen Paul Newman ve eşi Joanne Woodward’ın fotoğrafları var mesela. Yanlış hatırlamıyorsam, Bahar sayesinde haberim olmuştu. Aşağıya bir seçki yapayım, bir de ortaya karışık bir google images bağlantısı. (…) Bahar bir evlilik sitesini reflemiş (http://www.snippetandink.com/kathryn-loves/paul-newman-joanne-woodward/) ama evlilik sitesi o yazıyı kaldırmış – ben de gittim wayback machine‘den aparttım; doğruca aşağıya koyuyorum:
Okumaya devam et “Güzel bir şeyler, uzun süren arkadaşlıklar gibi”
Never trust an Elf…
Biz gençken (lisede) FRP oynardık: çokluk Dragonlance, bazen Forgotten Realms, çok nadir Cthulhu filan falan, boşverelim şimdi. Üniversitede Neuromancer, William Gibson, Neal Stephenson filan haberdardık, Billy Idol neydi, Max Headroom aslında neydi bilirdik bunları. Daha o zamanlar yemiş yutmuştum ben bunları babında, marifet olsun diye söylemiyorum, o zamanlar lame şeylerdi bunlar, marifet değildi, nerd olduğunuzun tescili idi (beni edebiyat kurtardı 8). Resim de bulalım bir tane ayaklı filan…