ayça şen, cem mumcu, can kozanoğlu, kanat atkaya, ntv

televizyon, televizyon, televizyon. cuma günleri ntv’de saat 23.00’de ayça şen harikalar diyarında programını keşfettik geçen hafta. ayça şen’i severiz biz, bengü daha çok sever aslında, radikal’de cumartesi yazılarını okuruz, eskiden, çok eskiden bir radyo programı vardı, olduğunu hatırlıyorum, sonra televizyonda da bir şeyler yaptı sanırım.. yarım saat sürdü, bienal’e giydirdi, cem mumcu’yla hınzır hınzır kikirdediler, eğlenceli bir programdı ama dediğim gibi, yarım saat sürdü. ondan sonra arka sayfa start aldı, bu yeni sezonun ilk bölümüymüş, yani daha önceden de varmışlar bir zamanlar ama haberim yoktu. Can Kozanoğlu ile Kanat Atkaya hazırlamışlar güzel güzel, keyifli bir sohbete daldılar. onları seyrederken sanki -diyelim- çetin bey ile gürer bey’i, ya da emir ile doğan’ı ya da mustafa’yı seyreder gibi evde hissettim kendimi (feels like home, ain’t it özenti bendeniz?).. ikinci yarıda perihan mağden’i çıkarttılar misafir bâbında, o da keyifliydi. güzel programlardı yani demek istediğim.. tavsiye filan..

ertesi gün bbcprime’da, strictly come dancing‘de lesley garret elendi, o komik dansları yapan çocuk kaldı. lesley garret’ı günden güne (daha doğrusu programdan programa) anlamsız bir şekilde sibel can’a benzetir olmuştum, entelektüalitem açısından elenmesi belki daha doğru oldu. vatan sağolsun.

pazar..

bugün pazar ve ben okuldayım. cuma günü, sevim hanım’ın bilgisayarına yeni sistem yüklemeye başlamıştım, o gün yetiştiremeyince, bugün gelip yarına hazır hale getirmeye uğraşıyorum. aslında iyi ki de okula gelmişim bugün, zira hüseyin’le karşılaştık, o da bugün kore’ye dönüyormuş, gitmeden önce bir kez daha görüşmüş olduk böylece.

bir yandan xp cd’sini yazarken, bir yandan da bu girişi yapıyorum. az evvel baktım, drawing of the three‘yi 13’ünde bitirmişim; dün de wastelands‘i bitirdim. bugün herhalde wizard and glass‘a başlarım. bundan sonrası bilmediğim topraklar..

alakasız olacak ama, BBCPrime’da harika bir program daha keşfettik. geçen hafta grumpy old men’i beklerken takılmış, sonrasında da grumpy old men’i unutmuştuk. program ‘strictly come dancing’, adından da anlaşılacağı üzere, dans yarışması. profesyonel dansçılarla ünlüleri eşleştirmişler, her hafta bir çift eleniyor. bu hafta lesley garret’ı ispanyol dansı yaparken görmek yeterince şaşırtıcı idi, ama haftaya samba yapacaklar! 8)

3 non-blondes

3 non-blondes, BBC Prime‘da cuma akşamları (22.30) (ve pzt geceleri (01.30)) yayınlanmakta olan nefis bir komedi programı. birbirinden esmer ve topluca 3 hanımın millete yaptığı şakalardan mürekkep. yalnız bizdeki ve şimdiye kadar gördüğüm diğer tüm kamera şakası programlarından farkı, bu bayanların sanatlarını icra ederken, karşısındakini rencide etmeyip, illa ki birileri rencide olacaksa kendilerinin bu görevi kabullenmesi. örneğin bu akşamki programda, otobüste giderken alarmı çalıyor ve ovulasyon evresine girdiğini fark edip, “i’m ovulating, can somebody please do me?” diye etrafından yardım istiyor! 8) başka bir tanesinde ise üzerinde “i’ve just come out” yazılı bir pankartla bağırıyor: “i’m a lesbiaaaan!”.. anlatmakla olmuyor, as usual..

3 non-blondes’dan sonra ise Steve Coogan’ın “I’m Alan Partridge”i başlıyor. Steve Coogan’ı ilk kez “24 Hour Party People”da Tony Wilson olarak görmüştüm ki, o film de şahane idi, Ian Curtis çok çok başarılı bir şekilde çizilmişti. İngilizlerrr! Geçen hafta ise, Jim Jarmusch’un “Coffee and Cigarettes”inde Alfred Molina ile seyrettim.. Gerçi 3-non blondes da, I’m Alan Partridge de 2002 yapımı — BBC Prime temcit pilavı olayında mı? diyecektim ki, Black Adder‘lar geldi aklıma: tamam, yok bir şey.. 8P