kısa kısa.. ve donnie darko.

Bu aralar..

dinlediğim müzik: Donnie Darko Soundtrack (Score + Tracks)(Barış sağolsun)

Kraftwerk’in Computer World’ü ile Autobahn’ı (tamam, klasikler klasiktir ama bence Datarock daha iyi, daha yeni 8)

geçen gün The Descent‘i izledim, iyi bir korku filmiydi ama filmi seyretmek istiyorsanız bu kadarla yetinin, internette vesaire arama yapmayın, hiçbir şey bilmeden izleyince çok daha etkili olacaktır. Filmdeki Shauna Macdonald‘ı, fena halde Sarah Polley‘ye benzettim, bu da böyle ufak bir not olsun.

Bir de dün, ne zamandır elimde tutup da bir türlü izleyemediğim Barış Bayraktar’ın Pamuk Prenses 2‘sini izledim, çok kötü idi ama zevkler tartışılmaz. !f’te de gösterilecekmiş, kötü diyeyim.

donnie darko
WASTE GROUND – LATE AFTERNOON

Ronald Fisher: Beer and pussy, that’s all I need.

Sean Smith: We gotta find ourselves a Smurfette.

Ronald Fisher: Smurfette?

Sean Smith: Mm-hmmm.

Ronald Fisher: Not some, like, tight-ass Middlesex chick, you know? Like this cute little blonde that will get down and dirty with the guys. Like Smurfette does.

Donnie Darko: Smurfette doesn’t fuck.

Ronald Fisher: That’s bullshit. Smurfette fucks all the other smurfs. Why do you think Papa Smurf made her? Because all the other Smurfs were getting too horny.

Sean Smith: No, no, no, not Vanity. I heard he was a homosexual.

Ronald Fisher: Okay, well, you know what? Then she fucks them while Vanity watches Okay?

Sean Smith: What about Papa Smurf? He must get in on the action.

Ronald Fisher: Yeah, what he does, he films the gang-bang. Later on, he beats off to the tape.

Donnie Darko: First of all, Papa Smurf didn’t create Smurfette. Gargamel did. She was sent in as Gargamel’s evil spy with the intention of destroying the Smurf village. But the overwhelming goodness of the Smurf way of life transformed her. And as for the whole gang-bang scenario is just couldn’t happen. Smurfs are asexual. They don’t even have reproductive organs under those little white pants. That’s what’s so illogical, you know, about being a Smurf. What’s the point of living if you don’t have a dick?

Sean Smith: Damn it, Donnie. Why do you gotta get so smart on us?

Güne güzel başla.. ama saat olmuş 14:03!..

Bugün öğlen Barış’la onlara gittik, Hülya Teyze nefis yemekler yapmıştı, afiyetle yedik, oradan da Ankuva’ya uğrayıp sevdiğimiz kardeşler olan Cardigans’ın son albümünü aldık: Super Extra Gravity. Nina nina nina.. hımmzzz.. özlemiştik onu biss.. albümü gerçi ekimde çıkartmışlar ama olsun, biz de bugünden itibaren dinleyeceğiz.. Artı, yarın bir aksilik olmaz ise Mehmet Hoca bölüme gelecek ve ben haftalardır beklediğim, yollarını gözlediğim Nokia 770‘ime kavuşacağım..

Geçen hafta fena halde dişlerimden çektim, dün de ilk olarak doktora gittim, perşembe günü tekrar görüşeceğiz – o görüşmede biraz daha hafiflemiş olacağım.. böylelikle, diş meselesini de halledince, bir süre için kendimle ilgili pek bir şey kalmıyor: pipo, şeker, egzersiz.. bakalım. Hedef 300 yaşına kadar genç kalmak, 1000 yaşıma kadar da yaşamak. Evet, i am iron man.. 8P 8)

Ya, yazıp yazıp duruyorum, asıl olayı unuttum: Bengü’yle iki haftadır deliler gibi Northern Exposure seyrediyoruz. İşin garibi, biz hariç herkesin vaktiyle bu diziyi TRT’de “Kuzeyde Bir Yer” adıyla verilirken güzel güzel izlemiş olması; biz ıskalamışız, kusura bakmayın. Herkesin hatırladığı bir favorisi var, çoğu kişi DJ Chris’i ilk olarak hatırlasa da, benim adamım Holling! Eğer şimdiye kadar siz de bizim gibi bu diziyle ilgilenmediyseniz ama hep arkadaşlarınızdan duyduysanız, bir denemenizi tavsiye ederim. 1990-96 yılları arasında, 6 sezon olarak yayınlanmış. Bazen ipin ucu kaçsa da, gerçekten her an, her şeyin olabildiği bir dizi. En koptuğu an da, az sonra gerçekleşecek olan bir düelloyu hiçbir şekilde durdurmayı beceremeyen Dr. Joel Fleischman’ın, “ama senaryo iyice bozulacak!” şeklindeki uyarısıyla durdurmasıydı.. Bir süre sonra diğer karakterler de doktora hak verir, ve “Haydi bir sonraki çekime geçelim, o çok daha eğlenceli hem..” derler ve.. 8) Ally McBeal’in uçuk filan olduğunu düşünüyorsanız, bir de 7 senelik öncülüne göz atın derim..

The Cardigans / Super Extra Gravity

Northern Exposure

why didn’t the skeletons go to the…

…church?
– because they had no organs.

…party?
– because they had no body to go with.

geçen hafta bengü’yle tim burton’ın ‘corpse bride‘ını seyrettik. önceden henry selick’in gerek ‘nightmare before christmas‘ını, gerekse de ‘james and the giant peach‘ini seyretmişliğimiz, sevmişliğimiz vardı, o yüzden bu filme antremanlı çıktığımız söylenebilir..

yalnız benim antremanlı da olsam, gafil avlandığım şey stop-motion (stop motion’ı alin taşçıyan ‘tek-kare’ olarak çevirmiş / kullanmış bu arada) tekniği ile ilgili oldu. film boyunca, filmin stop-motion mı, yoksa dijital animasyon mu olduğu konusunda gidip geldim. sonrasında yaptığım araştırmada, stop-motion olup, apple’da editlendiğini öğrendim de rahatladım. çok kaliteliydi. konu biraz dandik olsa da, ve ben her halikarda oyumu victoria’dan yana değil de, corpse bride emily’den yana kullansam da, güzel bir seyirlikti ama ne NMBC ile, ne de JATGP ile kıyaslanamaz).

Corpse Bride

the smiths: and if a double decker bus / crashes into us..

to die by your side, is such a heavenly way to die..
The Smiths – There is a light that never goes out

sabah evden geç çıktım, bengü ile bir güzel kahvaltı ettik, kahvaltı sırasında da, aslında cts kahvaltı geleneklerimizden olan NTV Arka Sayfa programını bilgisayardan izledik. program gene çok güzeldi (bu hafta misafir olarak Yiğit Özgür ve Erdil Yaşaroğlu çıktı), kapatırken de smiths’den Girlfriend in a Coma’yı çaldılar, Smiths’im geldi fena halde, evden çıkmadan evvel cd’yi kaptım, şimdi de güzel güzel dinlemelerdeyim..

Morrissey’in son albümünü o kadar beğenmemiştim, ne varsa eskilerde var. (Shyness is nice but shyness can stop you from doing all the things in life you’d like to.. 8)

ne diyebilirim ki,

ask me I won’t say no how can I..