Çiğdem & Mustafa ve ah mazi!

Mustafa Öztürk - the man!Biraz geç oldu ama güç olmasından iyidir: Geçtiğimiz hafta, 10 yıllık bir aradan sonra Mustafa ile buluştuk. Lise sonda, dersanede(Fen Bilimleri Eğitim Merkezi) tanışmıştık. Ben Mustafa ile yan yana otururdum, arka sırada da Cengiz ve Bora otururdu. Tanışıklığımız FRP sayesinde olmuştu (sene 1993/94! breh breh breh!). Mustafa’nın Amerika’dan getirdiği Dragonlance kitlerini oynamak üzere hemen her haftasonu hemen her zaman onların evde toplanırdık. Mustafa ile ablası Zarife DM’lerimiz olurdu, Ben, Bera, Görkem, Alex, Cengobique oradan oraya o dancın senin bu dancın benim dolaşır dururduk. Sabahtan dersaneye gelir, şöyle bir bakınır, eyvallah deyip Ortaköy’e yürür, daha açılmamış Flatline’a gelirdik. Hakikaten çok dolu yaşamışız. Mustafa ile o günleri yâd ettik, bonus olarak da benim ancak o söyleyince hatırladığım anılar geldi. Death konserine üzerindeki Levi’s sweatshirt’le giden bir adet Sururi, kız arkadaşıyla buluşmaya giden Cengobique’i Beyoğlu’nda amansız takiplerimiz..

Çiçek Pasajı, 1994 (düşük bir ihtimalle 93 de olabilir). Mustafa ile benden başka, Zarife ile, (sanırım) Orkun Peşinci.

2006 bitti gitti.

2006 ömrümden gelip geçti, muhasebesini yapamadım ama şöyle bir durup düşünürsek:

Barış and me…

(Şaka, şaka, başlığa bakıp da, gene İngilizce yazacağımı sanmayın! 8)

Beni şahsen tanıyanlardansanız eğer, çok büyük ihtimalle Barış’la da tanışıyorsunuzdur. Barış, “Emre’nin Bengü’den ve Ece’den bile daha çok görüştüğü kişi kim?” sorusunun cevabı olup, 4 senede kopmaz bir dostluğu vücuda getirdiğimiz bir kişi. Eğer IT Crowd seyredenlerdenseniz ve Barış’la beni Roy ve Moss’a benzetirseniz, çok da yanılmış olmazsınız. Hesapta bölümün bilgisayar koordinatörü ben olsam da, iş donanım veya linüks olduğunda ve daha pek çok konuda ya muhatabımı doğrudan Barış’a havale ederim ya da, bir nevi Barış programının arayüzlüğünü yaparım. 8)

Son derece kafa, hayli kültürel-entellektüel, tanıdığım en usta şöför (sanırım bir tek onun kullandığı arabada olunca yol boyunca kol bilmemnesine yapışmıyorum), konusunda fizik dediğimiz şu alemde 10 kaplan gücünde, güleryüzlü ve candan ve içten ve İtalyanca bilen bu arkadaşımla 3 gündür ayrı düştük (15 günlüğüne İtalya’ya gitti) ve daha şimdiden yokluğunu çekiyorum.

Efe, Barış ve ben yıllarca Voltran’ı oluşturduysak da, Efe şimdi uzakta, ben de seneye buralarda olmayacağım ama belki gün gelir, abidik gubidik bir üniversitenin fizik ya da dizi tarihi benzeri bir adı olan bir bölümünde yine buluşuruz, gene coşarız.

Barış and Me, Summer 2006, photo by the Yazgans.

Öyle bir yazmışım ki, NilKaraibrahimgil (bibigil) şarkısının sözlerini okuyor gibi hissettim kendimi. 8)

eyi, eyi emmeeee..

Bilenler bilir, şimdiki “ben”in şekillenmesine vaktiyle en büyük katkısı olan eXpress dergisiyle tanışmam, kaderin garip bir cilvesi ile Hıncal Uluç’un sayesinde olmuştu. Herhalde henüz 3. sayısı çıkmıştı eXpress’in, Hıncal Uluç da köşesinde bir güzel övmüştü dergiyi, ben de merak etmiştim ve okumaya böylelikle başlamıştım. eXpress ise bir sonraki sayısının arka kapağında Hıncal Uluç’un bu yazısını alıntılayıp, altına kalınca yazmıştı: “Nerede hata yaptık?” diye. 8)

Bugün de Zeynep sağolsun, haber verdi: Vatan gazetesindeki köşesinde Haşmet Bey Epigraf’ı tavsiyelemiş. Çoktandır yenilemek geçiyordu aklımdan zaten Epigraf’ı, bu son nokta oldu.. 8)

Bu, tabii ki benim kabalığım. Sonuçta her tür insan var ve bu her türlü insanın da sevenleri. Geçen gün hastanede bir işim vardı, doktorum da o akşam nöbette olduğundan akşam gittim ben de. Ben doktoru beklerken, ilgili koğuştaki hastalar -3 genç çocuk- kendi aralarında bir muhabbete daldılar ve pek bir elit olan bendeniz, onlardan da, muhabbetlerinden de ileri derecede rahatsızlık duydum (helk). Sonrasında, eve dönüş yolunda, antik yunan feylosoflarını aratmayacak bir kendimle diyaloga giriştim. Farz edelim ki, o gençlerden biri, bende olup da onda olmayan şeyin ne olduğunu bana sordu, ne cevap verecektim? Daha derin düşünüp daha fazla şeyin sıkıntısını çekme yeteneğimi mi gösterecektim? Sahi, neydi beni onlara kıyasla pek bir über-mensch yapan nen? Cevabı bulamadım. Cevap yerine geçmeyecek üç önerge icat edebildim ama:

1. Ben onları rahatsız etmiyordum ama onlar beni rahatsız ediyorlardı.
2. Benim, kendime benzer insanlarla bir arada huzur içinde yaşayabileceğime olan inancım vardı, halbuki şüphesi bu genç bireyler, kendilerine benzer insanlarla kavga ederlerdi ve dahi etmekteydiler.
3. Bir odaya tek başımıza tıkılmamız durumunda ben şüphesiz çıldırırdım fakat onlar için böyle bir risk yoktu.

Evet, 3. önerge benden çok onların lehine işliyor aslına bakarsanız. 1. önerge de onlardan çok benim uyumsuzluğumdan kaynaklanan bir şey. Ama ah o her seferinde beni ve sefil egomu kurtaran o 2. yok mu! Fizikte ve matematikte simetri olarak gördüğümüz bu vasıf, pek de bilimsel olmayan hayatımın standartlarını ve tezahürlerini bilimsel olarak yorumlamakta sıklıkla başvurduğum bir ölçek. Zannımca, eğer bir şey iyiyse, her şekilde iyidir, zamandan, mekandan ne kadar bağımsızsa, ne kadar evrenselse, o kadar geçerlidir. Evet Sururi, du bist eine hell-of-a über-mensch meine freunde, bravo! 8P