Surely you’re joking Mr. Taşcı!

Dün, perşembe günkü İstanbul uçağına bilet almıştık, perşembe sabahı, 8.30 içindi. Bugün okulla ilgili işlerimi tümden halledip, vedalaşmak için sabahtan ODTÜ’deydim. Öğrenciler için ilişik kesmek çok kolaylaştırılmış, master’ı bitirdiğimde elime bir liste vermişlerdi, bütün okulu bir uçtan bir uca taramıştım, oraya imzalat, buraya imzalat… Hatta yanlış hatırlamıyorsam İTÜ’de durum daha da vahimdi. Sadece kütüphane başlığı altında biri Tuzla’daki denizcilik okulu olmak üzere 4-5 başlık vardı… Halbuki sabah sadece sağlık merkezi ile kütüphaneye uğradım, bir de bankaya 40 YTL yatırdım, otomasyon sağolsun, gerisini kompodorlar halletti. Tezle ilgili olarak biraz geçe kaldım, öğleden sonra işlerimi halledip eve dönecek, Bengü’ye bavullarda yardım edecektim hesapta. Ne de olsa, Eylül’ün 15’inde sözleşmem sona erecek, asistanlığım otomatik olarak bitecekti…

Evdeki hesap çarşıya uymadı. Saat 13.30 gibi, bölüm sekreterimiz Zeynep Hanım’a uğradım, öğrencilikten ilişiğimi kestiğimi bildirmek için, bu sırada içime bir kurt düştü. Gerisini tahmin etmişsinizdir. Elimde orası burası envai çeşit yerinden farklı birimlerce kaşelenip imzalanacak bir kağıt. Koşturmacaya başlarken Cheedem de bölüme geldi, o da İtalya’daydı, 6 ay olmuş hatta gideli, dün akşam mimarlarla yediğimiz yemeğe katıldı sağolsun, hasret giderdik, işte biz Cheedo ile saat beşe kadar, 3 saat koşturduk, biraz bürokratik bir Treasure Hunt idi oynadığımız. Sonunda muvaffak olduk ama birkaç işlemden dolayı yarın da okul yolu gözüküyor. Bu arada gerçekten müthiş iyi insanlarla dolu bir enstitümüz var; başta Münevver Hanım olmak üzere, Esra Hanım, Sezer Hoca sağolsunlar, normalde tam bir eziyete dönüşecek prosedürlerde yardımlarını esirgemediler.

Böyle bir şeyler işte. Sonuç? 24 Ağustos 16.30 uçağı ile İstanbul. Konsolosluktan hala haber yok.

Toparlanma bitti… (mi?)

Dün, güne başlarken günün kafamdaki başlığı “Bugünü sağ bitirirsek kurtuluruz” idi, zira akşamına anahtaları ev sahibimize teslim edecektik. Büklüm Sokak Çağdaş Apartmanı no 15. Hayatımın en güzel günlerinin geçtiği yer. Ece Hanım’ın ilk gülücüğü, ilk adımları.. Bengü’yle, arkadaşlarla, akrabalarla yaşanılan tonlarca güzel anı. Perşembe günü Nihal ve Ceyhan sağolsunlar, başlıca nakliye sorunlarımız da, depo problemimiz de, sihirli bir değnekle müdahale edilmişçesine halloldu. Ertesi günlerde Utku ile bir dolu eşyayı daha taşıdık. Sıkıntılara bitirici darbe de Didem ile Doruk’tan geldi, pazar ve pazartesi fişeng mobil ile imdadımıza yetiştiler. Dün gece saat 1 itibarı ile evi tümüyle boşaltmayı becerebildik, komşulardan görebildiklerimiz ile vedalaştık, son olarak da güleryüzlü eczacımız Ülkü Hanım’la da bugün vedalaştık, sağolsun Ece’ye bir çift marakas hediye etti.

Oradan okula gittik, arkadaşlarla bir veda yemeği yedik Uptown’da. Tez işimi hallettim ama ilişiğimi kesmem yarına kaldı. Şimdi Tömbeki’deyim, Tömbeki de kablosuz internet hizmetine başlamış, hatta bir de web sayfası yapmışlar. Bu girişi de nargilemi büyük bir ihtimalle burada uzunca bir süre için son kez yudumlarken yazıyorum. Akşama mimarlar tayfası ile Vakıfbank’ın lokalinde toplanacağız, buradan doğruca oraya yollanacağım..

Ankara Ankara, seni görmek ister her bahtı kara, teşekkür ederim her şey için. (bkz. Alanis Morisette, Thank You Ankara)

Bir değişiklik olmaz ise perşembe sabahı İstanbul’a uçuyoruz. Oradan da eylül başında Hollanda’ya. Hollanda için hala çalışma & oturma izni çıkmasını bekliyoruz, tarih kesinleşmediği için biletimizi de alamıyoruz, artık rezervasyon da yaptıramıyoruz ve bütün havayolları dolu. Bir çaresini bulacağız, öyle ya da böyle…

toplanmalar

Childe Ece To The Tatil Came

ece_tatilde_20070811_arturPazartesi sabah apar topar ve bir miktar da emr-i vâki ile ailecek tatile çıktık. Pzt-Sal-Çar Ece’nin dedesinin yanında, Altınoluk’ta idik, Per-Cum-Cts de Bengü’nün dedesinin yanında, Ar-Tur’daydık (i.e., her şeyin başladığı yer). Detayları -belki- sonra yazarım, “belki” diyorum, zira ne zaman bir şeyi buradan “sonra yazacağımı” duyursam, yazmıyorum, yazamıyorum, geçip gidiyor. İşte böyle. Bu hafta maraton var, evi 20’sinde boşaltıyoruz zira.

Gidiyoruz, hazırlanıyoruz, ayağımıza dolananlar..

Tanıdık/tanımadık herkese selamlar.. Bildiğiniz/bilmediğiniz üzere, eylül başından itibaren Hollanda’da yaşamaya başlıyoruz. Taşınmak genelde zevklidir – çocukluk yıllarımda bol bol taşınırdık, bir sürü kayıp eşyalar ortaya çıkar, koliler teker teker açılır aranan acil bir şeyi bulmak için. Tertemiz bir eve gidersiniz, keyfinizce yerleşirsiniz, hele o ilk günkü yerleşmenin sonunda, o evde ilk defa yapıp da içtiğiniz yorgunluk çayının tadı bile başkadır…

Bizim için pek öyle bir durum söz konusu olamıyor ne yazık ki… Eşyaları bizimle birlikte taa oralara götüremeyeceğimizden, elden çıkarmaya karar verdik. Satabilirsek çok mutlu olacağız. Satamazsak bağışlayalım diyorduk, “eski dost” Lösev’in sayfasına bakınca sinirim tepeme çıktı, sanırsınız ki biz onlardan bir şeyler istiyoruz. Neyse, sonuçta bize epey yakınlar, ama bildiğiniz “eşyaları bizzat gelip alabilecek” kuruluşlar varsa ve haber ederseniz seviniriz. Sonuçta eşyaları elden çıkarmamız zaruretten, yoksa severek kullandık, yeni de sayılırlar, ayrıca feng-shui, pozitif enerji, habitat filanla da doldurduk kullandığımız seneler boyunca 8)

Eşyaların listesine buradan ulaşabilirsiniz. Fiyatları hepsiburada.com’daki benzerlerine baka baka belirlemeye çalıştık. Pek boyut belirtmemişim, onu fark ettim, akşama ölçerim. Şimdi yavaş yavaş okula kayıt sezonu filan başlıyor ya, sizin ihtiyacınız olmasa bile tanıdıklara iletirseniz çok sevinirim. Kolay ulaşsınlar diye, soldaki Bağlantılar menüsünün en tepesine ekledim.

Boynu bükük puflar...

Herr Doktor ist in!..

Sevgili İdris’le, Austin Powers’ta en çok güldüğümüz sahnelerden biriydi şu:

DR. EVIL
In a little while, you’ll find out
that the Kreplachistani warhead has
gone missing. Well, it’s in safe
hands. If you want it back, you’ll
have to pay me…ONE MILLION DOLLARS!

The UN representatives are confused. Number Two COUGHS.

DR. EVIL
(frustrated)
Sorry. ONE-HUNDRED BILLION DOLLARS!

The representatives ARGUE amongst themselves.

UNITED NATIONS SECRETARY
Gentlemen, silence!
(to Dr. Evil)

NOW, MR. EVIL…

DR. EVIL
(angry)
Doctor Evil! I didn’t spend six
years in evil medical school to be
called ‘mister’.

UNITED NATIONS SECRETARY
Excuse me. Dr. Evil, it is the policy
of the United Nations not to negotiate
with terrorists.

DR. EVIL
Fine, have it your way. Gentlemen,
you have five days to come up with
one

hundred billion dollars. If you fail to do so, we’ll set
off the warhead and destroy the world.

UNITED NATIONS SECRETARY
You can’t destroy the world with a
single warhead.

DR. EVIL
Really? So long.

The screen goes BLANK.

DR. EVIL
(to evil associates)
Gentlemen, in exactly five days from
now, we will be one-hundred billion
dollars richer.
(laughing)
Ha-ha-ha-ha.
(slightly louder)
Ha-ha-ha-ha.

EVIL ASSOCIATES
(laughing with him)
Ha-ha-ha-ha.

DR. EVIL & ASSOCIATES

(LOUDER AND MORE STACCATO)

HA-HA-HA-HA-HA!

(louder again, and even more evil and maniacal)

HA-HA-HA-HA-HA-HA-HA-HA!

(PAUSE)
Ohhhh, ahhhhhh…
(pause, quieter)
Ohhh, hmmmm.
(pause, very quiet)
hmn.

There is an uncomfortable pause, because clearly we should
have FADED TO BLACK. The evil associates look around the
room, not knowing what to do with themselves.

DR. EVIL
Okay…Well…I think I’m going to
watch some TV.

EVIL ASSOCIATES
Okay. Sure.

They exit the frame awkwardly.

Sonunda, ne zamandır beklenen oldu ve ODTÜ Fizik Bölümü tarafından Nükleer Başlık olmasa da, en az onun kadar etkili (show me the button, I’m the Doctor..) bir “şey”le ödüllendirildim. Artık sokaklarda, karanlıklarda, karanlık sokaklarda (yeter şart) yalnız başınıza dolaşırken daha dikkatli olmanızı gerektirecek bir gerçek daha var… Evet, evet, tam da o.

[Ayrıca] Savunmam sonrasında çekilen güzide bir resim, buyurunuz, buyurunuz:

Doktora Savunmam, 20070718
Zeynep Deniz Eygi, Özge Amutkan, Emel Kilit, Rengin Peköz, Ece, Bengü, Deniz Tekin, Hande Üstünel, Nazım Dugan, Elif Yurdanur

Yani kısaca: Gelebileceğim en güzel yerde idim şu 7 senedir. Meğer O güzel insanlar bu güzel bölüme gelmişler.