Sururi ve Şimşek Hırsızı

Rick Riordan’ın Percy Jackson (ve Olimposlular) serisinin ilk kipatı Şimşek Hırsızı 2010 yılında çok fena bir filme aktarılmıştı (Avatar: The Last Airbender’ın filminin de aynı sene çıktığını göz önüne alırsak, uyarlamalar açısından çok fena bir yılmış yaw). Rick Riordan’ın pişmanlığını yenip, yeni bir adaptasyona yeşil ışık yakması demek ki 10+ yıl almış (Avatar’ın dizisi de bu sene çıkacak inşallah, bekliyoruz heyecanla). Genelde mitoloji, özelde Yunan Mitolojisi Ece & Düşes kadar ol(a)masa da, çocukluktan beri ilgimi çeken bir konu, zaten Hades’in de favori oyunum olması (bkz. Figür A) bunu göstermiyor mu? (Hades’in de 2.sinin bu sene çıkmasını dört gözle beklemek)

Oynama Süresi: 180.5 saat, ladies & gentlemen!

(Bu minvalde George O’Connor’ın Olimposlular çizgiroman serisi de çok güzeldi)

İşte bir aydır Percy Jackson’ın dizisini izliyoruz, iyi gidiyor. Arkadaş quest’ine çıkarken yanına iki kişiyi seçiyor (çünkü: 3). Ben de “bir quest’e çıksam, iki kişi seçmem gerekse kimleri seçerdim?” diye epey, uzun uzun düşündüm, düşündüm ve nihayet gayet sağlam olduğunu düşündüğüm bir karara vardım: Danel & Georgina! (nokta) Sonra bu kararımı Nergis Hanım’a aktardım ve bunu bir an önce bloguma yazıp sabitleştirmek arzumdan da bahsettim (2-3 hafta önceydi, ancak artık, buna da şükür). Şimdi sabahın 4’ünde, bir türlü uyuyamayıp da bilgisayarın başına geçince, işte buradayız ey kâri.

Okumaya devam et “Sururi ve Şimşek Hırsızı”

Merhaba Güsel Kıs…

Bu aralar şakayla karışık Donny Benet dinliyorum — izliyorum demek daha doğru olacak. Kendisi, Amerikalıların tabiri ile repeat sex offender ‘vibe’ı yaysa da, sesi yumuşak, neşesi yerinde (misal için bkz. Girl of My Dreams şarkısının videosu) iyi kalpli bir insana benziyor. O da Amy and the Snifflers gibi, Avusturalya vatandaşı imiş.

Okumaya devam et “Merhaba Güsel Kıs…”

Ben, Can, Xue (Sen TSzu gibi bir şey)

Bu yılki Nobeller çok verimli geçti, 3 Ekim perşembe günkü dönemin ilk fizik dersinde sınıfta yotta-, giga-, atto-, femto- vs. öneklerini konuşurken, femto-‘ya örnek olsun diye, “bizim arkadaşlar” (Alpan & Selçuk bu arada, ki Alpan’ı da görmeyeli tam yıl olacak, nereden biliyorum, çünkü bu aralar bu seneki YMF için toplanma zamanımız geliyor), “femtosaniye mertebeli lazerlerle çalışıyorlar, çünkü bilim.” (hassasiyet, yüksek çözünürlük, vs vs… fizik blogu değil zira burası), “onlar femto- mertebesinde çalışıyorlarsa (femto-: 10-15 bu arada), en ileri ultrasüperdüper yerlerde de 10-16, haydi bilemedin 10-17 olsun” dedim, sen misin bunu diyen! Tam da benim bunları söylediğim anlarda, Nobel komitesi bu yılın fizik ödülünü açıklamış: 90’lardan bu yana atto- (10-18) mertebesindeki çalışmalarından ötürü gökten üç Nobel düşmüş üç bilimbireyinin başına (bir nisan, bir birey; üç lisan üç insan; anjinsan toranaga).

Okumaya devam et “Ben, Can, Xue (Sen TSzu gibi bir şey)”

“bekleyişim zaferdi”

“bekleyişim zaferdi” diye başlayan bir şiir: aradım aradım bulamadım. Afşar Timuçin’in miydi diye baktım, yine bulamadım, onun yerine Oğuz Atay’ın “Unutulan”ı’nı okudum tekrardan. Neyse bakalım. Otel odasında bekliyorum vaktin gelmesini, buzdolabından son dakika aktaracaklarımı saymazsak hazır gibiyim. Gene klasik “ağırlık limitimi aştım mı acaba?” endişeleri. Geçen sefer “şimdiye kadar hep bir şekilde halloldu, artık bu sefer takılırsa da ne yapalım, onlara sayarım” diye düşünüyordum, şimdi de öyle düşünmeye çalışıyorum (eh işte… 8).

Okumaya devam et ““bekleyişim zaferdi””

Martha’s Foolish Ginger

Bugün -klişe tabirle- anılarda bir yolculuğa çıktım.

Bir haftadır Bilbao’dayım: ilk hafta düzenlediğimiz okulun koşturmacasıyla geçti, buradaki standard rutinimin biraz daha yoğun hali – gece 2’ye kadar çalışıp, sabah 7’de kalkış, süt kola puro kardeşliği, kodink, kodink… Okul çok şükür iyi geçti, 12-13 kadar öğrenci yüz yüze, 30 civarında çevrimiçi. Cuma günü bitti, bu hafta kişisel işler güçler.

Okumaya devam et “Martha’s Foolish Ginger”