İki gündür yazayım diyorum, olmadı bir türlü. Yerdeniz‘in son kitabı The Other Wind‘i nihayet bitirdim. Tales from Earthsea‘deki Dragonfly haricindeki hikayeleri ve şu bilmemne kitabındaki iki hikaye sayılmazsa, Earthsea defterimi kapatmış durumdayım. Kitap, ilk üç kitaptan çok Tehanu‘ya benziyor. Olay patlaması gene son 20 sayfaya sıkıştırılmış. Tehanu’da “power-play”in yerini sıradanlığa bırakması beni derinden vurmuştu, bu kitapta da, beni en çok etkileyen, Tehanu’nun, bütün olan biten şeye rağmen, aklındaki başlıca şeyin Ged’e olan özlemiydi. Bana kalırsa gerisi fasa fiso ya da:
Gelelim şu sıralar okuduğum kitaba: Jonathan Ames’in I Pass Like Night‘ının o eşsiz tadına bir kez daha vardıktan sonra, şimdi de Wake Up, Sir!ünü okumaya başladım. İlk kitapla epey benzerlikler taşıyor, bakalım, iyi gidiyor şimdilik… Kitap, 30 yaşında, ikinci kitabını yazmakla uğraşan yahudi ve kızıl saçlı arkadaşı anlatıyor – bunlara ek olarak, arkadaşın Jeeves isminde bir de uşağı var, bu vesileyle, kitaptan bir alıntı yapayım, Hande için:
Dün, Hande’den Hugh Laurie’yi gösterme amaçlı Black Adder’lar geldi de, onlara düştüğü notta, Hugh Laurie’nin Jeeves & Wooster‘da Wooster olarak rol aldığını belirtiyordu. Böylelikle tam da yukarıda alıntıladığım kısmı o notu almamdan yarım saat kadar önce okumam göz önüne alındığında, hakikaten ilginç bir tesadüfle karşı karşıya geldim. Kitaptan bugün okuduğum ve hakikaten epey güldüğüm bir kısmı da alıntılayıp, bu girişi bitirelim bakalım.
Okumaya Hazırlık: Yahudi olan kahramanımız, akrabalarıyla birlikte, bir Kosher lokantasındadırlar ki, o sırada bir Çinli aile de bu lokantaya gelir…