bayanlar & dergiler

Bundan yaklaşık olarak 1 sene kadar evveldi, Ece Hanım’ın gelişi için evimizi hazırlıyorduk. Bu uğurda epey bir kitap/dergiden kurtulduk. Bu dergiler arasında, Bengü’nün Mimarlık dergilerinden de bol miktarda vardı. Ben de, mimarlık bölümüne bir ilan bırakıp, bunları sahiplendireceğimi söyleyip, ODTÜ’ye getirmiş idim. Getiriş o getiriş, gel zaman git zaman, o dergiler (44 adet) odamda iki torbada kaldı durdu. Geçen hafta biraz parmak kaslarımı çalıştırıp, mimarlık bölümünün sekreterliğine durumu bildirir bir mail atıp, bölüme duyurulması isteğimi ilettim. Mesajın yayınlanmasından kısa bir süre sonra da iki sevimli bayan gelip, beni dergilerden kurtardılar.

Birkaç saat evvel odamda -tıpkı şimdiki gibi- oturuyordum ki, kapı çaldı, geleni buyur ettim ve ta-ta-ta-ta: gözleri ışıl ışıl, elinde dergiler, yarınlar adında. Dergiyi bilmiyorum sanıyordum ama şimdi nette araştırınca 5. sayısını hatırladım (bu 6. sayısıydı). Bütün samimiyetiyle anlatmaya başlamıştı ki, özür diledim ve dergiyle ilgilenmediğimi belirttim. Teşekkür etti ve gitti. Sonra da işte şu andayız. Yani sonuçta hiçbir zaman politikayla hele de siyasetle haşır neşir olmadım – yıllar evvel tartıp biçip kendime uygun bulduğum ütopik bir şeyler var ama kimsenin işine yaramaz, benim de işime yaramaz, öte dünyada sorarlarsa söylerim diyeceğim ama bu da komik olacak benim ütopik şeyi düşününce (Barış’ın sayfada gördüğüm Douglas Adams vecizesi gibi):

“He hoped and prayed that there wasn’t an afterlife. Then he realized there was a contradiction involved here and merely hoped that there wasn’t an afterlife.”
–Douglas Adams


En azından niceliksel olmasa da niteliksel deyip bu konuyu burada kapatalım. Neyse, işte böyle böyle. Sururi Efendi, bu hafta iki bayanı dergilerle sevindirdi, bir bayanı dergilerle üzdü, aklına geldi, yazdı nokta

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir