Sonunda Doom Patrol’ün 3. sezonuna başladım. Doom Patrol’ü severim ben; şimdi düşündüm de, sanırım kendini ciddiye almayan her şeyi, herkesi severim ben. Dünya n. kez yıkılırken kendi lokal dramalarının dibine vurmuş kaç tane süper (read as “anti-“) kahramanımız var şunun şurasında hakikaten?
Neyse. Şarkıları da güzel (“Çocuk / Güzel anılar gibi hüzünlü / Hüzünlü şarkılar gibi güzel” — severim bu şiirini Cemal Süreya’nın (ne kadar da sevgi dolu bir giriş oldu bu entry de!)). Bugünkü bölümde Alan Parson’s (Parsons’ ?) Project’den “Time”ı çaldılar, sonrasında da The Hollies’den “The Air That I Breathe” geldi. Şimdi de bir yandan sunumu hazırlarken canım çekti, tek olarak da dinleyeyim dedim, dinlemeye başlamamla birlikte üç şarkı geliverdi onunla birlikte:
- Michael Andrews – Any Way That You Want Me
- Moz – The More You Ignore Me, The Closer I Get
- G’n’R – Since I Don’t Have You
İşin ilginç tarafı, Hollies’in şarkısının asıl hikayesi bambaşka bir şarkı ile imiş: Radiohead – Creep, yaa! Lisedeyken sarıp sarıp sözlerini çıkartmıştık Creep’in de (bir arkadaşla). O değil de, bunca yıldan sonra Muse sever oldum ben (yıllarca bir tek Running Up That Hill coverlarını dinleyebiliyordum sadece – o şarkı da çok fena mundar oldu dedi hipster yanım 8P), Ece vesilesiyle Stockholm Syndrome‘u duyup beğendim (ben de o şarkıyı Radiohead’e benzetmiş idim ilk duyduğumda, iyi mi! Süper! 8PP), geçen gün de gaz bir tweet(leri) sayesinde Map of the Problematique‘lerini keşfettim, aferin bana!
Bugün de Akın sağolsun, bana Esbjörn Svensson Trio (e.s.t.)‘yu tavsiye etti (birkaç yıl önce Levent de beni e.s.t. kapısından caza geçirmeye çalışmıştı o da sağolsun), dinleyebiliyorum, beğenmedim diyemem ama kamyonculardan tersine alıntılarsak: yokluğunda mutsuz muydum ki varlığında beğeneyim (hiç olmadı hiç, yüzüme gözüme bulaştırdım, uyarlamaya çalıştığım laf şu idi: “gelişine sevindim mi ki, gidişine üzüleyim” (imla doğrulukları bana aittir 8)))
Axl da bitirdi şimdi, şimdi ne dinlesem?..
Benimle gel evladım, ben politim https://m.youtube.com/watch?v=G_sBOsh-vyI
E ama ben bunu yine ancak görebildim, nefismiş klip bu arada (isteyene, arayana, görmeyi bilene (“eski askerlere”) David‘i bile koymuşlar, ah bir de bird-person da olaymış!..), bir de şu var idi, sana gelsin emmoğlu: Carpenter Brut – Turbo : https://www.youtube.com/watch?v=er416Ad3R1g
Ece Muse mu tavsiye etti sana? 🥺 Eferin yeğenime. Map of the Problematique en sevdiğim şarkılarından biri olabilir.
Son zamanlarda ne yaptıklarından pek haberim yok. Birkaç sene önceki bir albümlerini pek beğenmemiştim, orada kaldım. Birkaç hafta önce Radyo Eksen’de mi ne duymadığım bir şarkılarını dinledim, güzelmiş dedim ama sonra unuttum gitti.
Tam tavsiye etti denemez düşesim, olaylar şu şekilde cerayan ediyor: Mutfakta iş yapan bluetooth hoparlör üzerinde hak sahibidir kararı uyarınca, Ece nefis şeyler pişirirken, çaktırmadan Shazam’ı açıp, mutfağa dalıyorum, nasipleniyorum diyelim müzikten de (önce mutlaka bakmak lazım, Allah muhafaza bir keresinde Blink 182 çaldı benim şarkıcı radyomda da, hâlâ başıma kakar! 8)))
Ayrıca: sizi Muse’cular sizi! Meğerse ben hariç hepiniz dinliyormuşsunuz yaw! (Hepiniz oradaydınız!)
https://m.youtube.com/watch?v=9wJzzspiwK0
Bir vakit bulsam, Amyl & the Sniffers ile Maneskin’i filan yazacağım nasip kısmet…
Ece Hanım sağolsun düzeltti: ‘Running Up That Hill”i coverlayanlar Muse değil, Placebo imiş, işte ben ve “yeni” gruplar hakkındaki bilgiler de ancak bu kadar oluyor! 8P